28 Şubat Sancılarının Argümanı:  Şehla Bakışlıya Arz-ı Hal

28 Şubat Sancılarının Argümanı: Şehla Bakışlıya Arz-ı Hal

Leyla YILDIZ'ın yazısı...

Düşünebilen ve düşünce geliştiren, tüm inanan ve kendini inanmışlığa adayanlara.

Ah şehla bakışlı, anla beni. İçimde esen kasırgalarla anla! Beynimde oluşan depremlerle anla! Yüreğinle anla! Basiretinle anla! Vicdanınla yargıla!

Şu kokuşmuş zamanın ithal fikirlerine kapılma. Tarihin sayfalarında mizah konusu olmaya namzet mantığında boğulma. Tanı beni!  Dinle beni! Sor beni!  Kavuruyor yangınlardan arta kalan kor beni!

Beni kararan ufuklardan sor, ben ordayım! Gecenin bir yarısında kayan yıldızlardan sor, ben ordayım! Depreşen volkanların kükreyişinden sor, kaynayan lavların çıkardığı fokurtulardan sor,  ben ordayım! Dipsiz kuyulardayım! Keşmekeş zamanlardayım! Kimlik bunalımının yaşandığı çağdayım! Bizi biz yapan değerlerin tükendiği yerdeyim! Garip bir fikrin uşaklarının tuhaf işkencesindeyim! Düşünen insan, inanan insan soykırımının acı gerçeğindeyim.

Ah Şehla bakışlı,
Soracaksan beni mert yüreklerden sor, korkaklığın ağını kurmakla vakit öldüren örümceklerden değil! Alnını gerçekten secdeye dayayanlardan sor; burnunun yere sürtenlerden değil! Yok olmuş bir neslin amentüsünden sor;  “kaçak, kurnaz” tilkilerden değil!

“Kaçır beni ahenk, al beni birlik                                                                                
Artık barınamam bu gölge varlıkta”

Buralarda yüreklere zincir vuruluyor, maneviyata kafa tutuluyor. Kahpe düşünceler uğuruna güneşe çamur atılıyor. Hakkın aydınlığından ürkenler, batılın karanlığında boğuluyor. Buralarda “inciler deniz diplerinde, çere çöp vurmuş sahillere.” Yıldızlar ateş böceği sanılırken derelerin çığırtkan kurbağaları çıkarılıyor göklere.

Ah şehla bakışlı, ümitlerin şaha kalkacağı bir neslin “hasretinden prangalar eskittim.” Bunaldım gölgeleri takip etmekten, sıkıldım artık ışıksız yaşamaktan. Bu karanlık gecede sabah müjdelenmeli bana! Dünya tersine dönmeli, güneş başka yerden doğmalı! Yeni bir dünyanın kapıları aralanmalı, manevi hayata vurulan kelepçeler kırılmalı! “Mankurtlaştırma” politikaları tarumar olmalı!  Beyinlere çakılan zincirler sökülmeli! “Kazıklı Voyvoda”lar maziye defnedilmeli! İşkenceler bir son bulmalı! Asimilasyon tahtından indirilmeli! Düşünce ve inanç soykırımı nihayet bulmalı!  Adolf Hitler bakış açısı hâke yeksan olmalı! “Tek tip insan” arayışlarına darbe vurulmalı! “ Farklılığımız zenginliğimizdir!” bakış açısı inşa edilmeli! İnsana saygı esas alınmalı! Düşünen insan ve üreten insan kıstaslarıyla yol alınmalı! Hürriyet, barış ve insan hakları meşalesi körüklenmeli!           

Kıtlık içinde kıvranan kalplere Nuşirevan cömertliği yaymalı. Koltuk müptelalarına Hz. Ömer adaleti aktarmalı. Zamane korkaklarına Halid Bin Velid cesareti aşılanmalı! Uygulama rekorları kıran çifte standartçılığa artık bir nokta konmalı! Hayat sahnesinde standap gösterisine dönen mantıksızlığın beynine,  IV. Murat gürzü indirilmeli!

Burası Orta Asya’dan aşıp gelen Türklerin yurdu. Yunusların, Mevlanaların, Hacı Bektaşi Velilerin hoşgörüyle yoğurduğu sevgi ve gönül yurdu. Burası Cemil Meriçlerin,  Necip Fazılların, Nazım Hikmetlerin, Şeyh Bedrettinlerin, Pir Sultan Abdalların, Akiflerin ve Sebahattin Alilerin fikir mücadelelerinden coşup gelen idrak yurdu. Her yerde “hürriyet” bayrakları dalgalanmalı! Bu memlekette  “Ben varım!” , “Ben buyum!” diyebilmeli insan. Görüntü ehillerine, gözüyle değil aklıyla düşünebilme yeteneği kazandırmalı!

Ve Şehla Bakışlı, vicdanlarda mahkemeler kurmalı. Bana tarifsiz ıstırap çektiren zihniyet, darağacında sonlanmalı!

Köprüler kurulmalı dünyanın dört bucağına. İlim, fen, teknolojide en gelişmiş formüller taşınmalı yurdumun kucağına. Merdiven dayanmalı Ay’a, ışığının kaynağı sorulmalı! Köprüler kurulmalı Güneş’e! “ Aydınlık” ve “aydın” taşınmalı karanlık yurduma. Beyinlerdeki marazilik sağaltılmalı! “ Adalet, eşit olan insanlar için geçerlidir!” gibi patolojik düşünce kalıplarına derman aranmalı!

Sevgiler neşv ü nema bulmalı! Hoşgörü, anlayış, mantık, hak, hukuk, adalet, eşitlik tohumları atılmalı memleketin toprağına. Anlayış fışkırmalı bu topraktan; gönüller yeşermeli!

Çiçek açmalı vatanımın coğrafyasında İnsan hakları! Acılar ve sancılar son bulmalı. Sükûna ermeliyim.

“Evet, her şey bende gizli bir düğüm                                                                        
Ne ölüm terleri döktüm nelerden
Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm
Yetişir çektiğim mesafelerden!”

Bu acıların bir daha yaşanmaması dileğiyle…