Zihin ve zihniyet

1.
İnsan öyle yaratılmıştır ki içinde kainatın bütün sistemlerini taşır.
Bunları işletecek çarkları her an çalışacak ve üretecektir ki, kainat gerçek anlamını gösterebilsin.

Evet, insan varlığıyla dünyayı şenlendirdiği gibi harekâtıyla bütün kainatı ihtizaza getirir bir değerler sahibidir.

Kainatın manasını bulması insanın manasını bulmasıyla gerçekleşir.

Şey’in her an yok olup tekrar var edilmesi ile, birer meczup Mevlevî gibi kürelerin dönmesi insanın mana alemindeki yerini almasıyla, bağlantıları kuracak bir farkındalığa kavuşmuştur.

Dağları, denizleri, yıldızları yerinden oynatan büyük emanet eline verildiğinde,‘muvazene sırrı’ gereğince bütün kâinat gemisine kaptan yapabilecek bu çarklar insanı bir büyük noktaya taşıyabilecekken, aksinde de kâinat kadar büyük bir buzdağına çarptıracağı muhakkaktı.

Meleklerin hikmetten sual etmesi ve şeytanın kaderi tenkit etmesi bu endişe ve güvensizliğin eseri ortaya çıkmış olmasın?

2.
İnsanın içindeki binlerce sistemi bir küçük hareketle değiştirebilecek bu çarkların bir parçası da zihnidir.

Zihin insanın önündeki hareket panelidir. Üzerinde bilgilerin aktığı, verilerin anlık olarak görünüp değiştiği takibi zor ve fakat büyük bir gözlem değeridir (ölçüsüdür).

İnsan zihnî takip yaptığı sürece uyanıktır. Zihnî takipten vazgeçtiği her an bir tehlike üzerindedir.

Bütün kainatı nağamatıyla ihtizaza getiren verileri takipten bigane kaldığı anda insan, sağında solunda olan sinek vızıltısı gibi gereksiz durumlara takılıp kalacaktır.

Bu zihnî takip aksadığı anda insan çarklarını durdurup bir 'tâb' bataklığına düşecektir.

Bu 'tâb' denilen şey, insan zihninin bir noktada donup kalması ve bunun mutlaklaşması şekliyle her şeyi orada araması demektir.

Hareket ve akışın durması insan zihninin bir 'zihniyet' tufanına yakalanmasına sebep olabilecektir.

Zihniyet zihnin bir yerde takılıp kalması ve bunun tekrarlanadurarak bir bozulmayı göstermesi şekliyle tezahür edecektir.

Bunun alarmı da, (her vicdan fıtratın karşı bir sesini yükseltir) insanın benliğindeki bir mekanizmaya yapılacak bir dış müdahaleyle etkisiz hale getirilebilir. Bu operasyona ifsat denir.

Zihin akışının kesilip bir zihniyete mahkûm kalması ile 'ezhan eneye döner'ek fonksiyonunu kaybeder, içine çöker.

Zihinlerin bir zihniyetin esiri olması ile insan insan olmaktan çıkmıştır. İradesi elinden alınmıştır. Muvazene sırrıyla elinde tuttuğu büyük emanetin gereğini yapamamaktadır.

3.
Her insan, varlığıyla birlikte, elinde bir cüzi cüz-ü ihtiyari ve bunu kullanacağı geniş bir saha bulmuştur.
Bu saha insan zihninde akıp geçen anlık verilerin özgürce mana bulmasını sağlayacaktır.

İnsanın özgürlük sınırı kainat kadar geniştir.

Mana alemi kadar geniş de eşleştirme imkanı (alem-i hikmet) vardır.

Zihin dediğimiz, bu ikisini bir sürece dahil ederek, insan varlığını değerli kılacak düzeneği kuracaktır.

Zihnin her veriyi bir sürece dâhil ettiği kendi sistemini kurabileceği özgürlük alanı bizzat Yaratıcısı tarafından verilmiştir. Her akıp geçen zihnin çarkına takılacak ve burada bir mana bulacaktır.

İnsanın imtihanı buradaki işleyişin neticesi ortaya çıkacaktır.

4.
İnsan için kâinatı harekete geçirecek büyük sistemi kuracak çarkları ucuz bir fiyat karşılığı satması düşünülebilir mi?

Evet, insan aynı zamanda zalim ve cahil olduğu için bunu yapabilir. Zihnini dondurup dış müdahalelere açarak aklını başkalarının cebine de koyabilir.

Zihnin her veriyi evrensel bir manaya taşıyabileceği çarklarını bozduğu zaman, insan, aklını da kaybeder. Bir kısmını emanet olarak ya da toptan başkasına verebilir.

Zihnin donması, ifsat olması, bir zihniyete teslim olması ya da ucuz bir fiyata satılması ile her türlü istibdat yol bulmaya başlayacaktır.

İstibdat öyle bir virüstür ki, her sistemi bozar, her veriyi karartır. Her çarkı durdurur, hareketi keser. Manayı karıştırır. Net olan bir şeyi karmaşık hale sokar. Çürütür.

Her türlü 'tabiî' zihniyet istibdattır. Zihni esir alan veya satın alan veya gönüllü olarak kendine çalıştıran her 'baskı'cı etken, insanın buzdağına çarpmasıdır.

İnsanın kendi elinden alınan her çark, dış kaynaklı bir çürümeye ve sonunda yok oluşa götürecektir.

5.
İnsan kendisine özel olarak verilmiş emanetini özel bir manayla buluşturmak üzere yola bırakılmıştır.
Her insan özeldir, özel olarak imtihan olur ve neticede özel olarak değerlendirilir.

Özel bir kul olan insan yalnız başına ‘abdullah’tır. Özel olarak kainata muhataptır, mana ve madde alemlerinde özel olarak bir işlevi vardır.

Zihni melekelerini özel olarak kuşanmıştır.

Allah insana her şeyi belirli olarak vermiştir. Zihninde akan her şey açıktır, nettir. İstibdat karıştırmasa her sonuç bir manaya takılacak ve insan alem-i manayı genişletecektir. İnsan zihni özgürleştiği oranda mana alemiyle madde alemi arasındaki geçişler de kolaylaşacak, çarklar dönecektir.

Zihnin önündeki her engel insanı fonksiyonlarından uzaklaştırıp başkalarına muhtaç edecektir.

Zihinsel engellerine sarılan ya da kurtulamayacağı bir duruma dûçar olan insan imtihan sırrından da uzaklaşmış demektir.

Bu engeller itibariyle kainattan uzaklaşan ve ‘yaşayan ölüler’ veya bir tür hayvaniyete dönmüş de olacaklardır.

Sürüsüne sahip çıkmayanın sürünün bir elemanı haline gelmesi beklenir. Zihni melekelerine sahip çıkmayan ve organize edemeyen birinin de bir zihniyetin edilgeni olması kaçınılmaz olacaktır.

6.
Peki, zihni takipten yorulan bir insanın bir teşvik ediciye, nasihat vericiye ihtiyacı yok mudur?

Elbette vardır. Allah, insandan emanetini satın almak istemektedir. Karşılığında bir büyük cenneti vaat ederek...

Bunun yöntemi de insanın kainatta akan verileri zihninde üç sonuca bağlamasıdır; zikir, şükür ve de fikir.

Bunu yaparken insandan başka hiç bir bağlantıya tevessül etmemesi ve Allah’tan başka bir muhataba yönelmemesi istenmektedir. Bunun için her gün imanını ‘lâ ilahe illallah’ ile yenilemesi gerekmektedir.

Ayrıca çarkın işlemeye devam etmesi ile 'tefekkür'ü arada sürekli işletmesi istenmektedir.

İnsanın Yaratıcısıyla yaptığı bu kârlı anlaşma, O'nu hiç bir şeye karşı edilgen kılmayacak bir büyük cesareti de kazandıracaktır.
Evet, bu sayede bütün kainata meydan okuyabilecektir. İnsanı ‘her şeyle rabt etmek’ gerçekleşecektir. 

Elindeki çarkları vasıtasıyla bir küçük hareketle kâinatı elinde tutabilecektir.

Reisinin ismiyle her yerde dolaşabilecek, her şeyden bir netice alabilecek, her sorun karşısında mensubiyetinin verdiği cesareti kullanabilecektir.

Özgürlüğün tezahürü böylece, emaneti Sâhib-i hakikisine satmaktan geçecektir.

Zihnin önünden gecen her veri zikir ve şükür manasına takılacak, her bir zihni melekenin kendine ait özel tefekkürü ortaya çıkacaktır.

Müminin temaşa zevki burada hitap çiçeklerini de açacaktır.

7.
‘Din nasihattir’, zihnin teşvik edicisi ve yol göstericisidir.

Zihni hür her insan bir büyük anlaşmayı Yaratıcısı ile yapmış olandır.

İnandık deyip de, başka ilahlar bulanlar ancak yalancılardır. İnandık deyip de zihniyetlerin esiri olanlar hüsrandadırlar.

İnandık deyip de sâlih amel işleyenler; işte onlar, kâinatın şehadetliğinde kurtuluşa erenler olacaklardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum