Fatma BARBAROSOĞLU

Fatma BARBAROSOĞLU

Zenginleri her an, fakirleri bir an düşünmek...

Her Ramazan ayında infak ile başlayıp lüks üzerinden devam eden tartışmaların/gündemlerin içinde oluyoruz.

Yardım, dayanışma, güçlülerin güçsüzlerden mesul olma bilincini geliştirmesi için bize yol gösteren bir hadis-i şerif üzerinden gitmek istiyorum.

Muaz b.Cebel'i(r.a), Rasullulah (SAV) Yemen'e (Vali olarak) gönderirken şöyle buyurmuştur: "Konfora dalmaktan sakın. Zira Allah'ın (has) kulları lükse göz dikmezler."

Lüks nedir?

Lüks konusunda yaşadığımız zamanın etkisinden dolayı kafalarımız bir hayli karışık. Çünkü tüketim kültürü, her türlü yeni nesneyi ihtiyaç sıfatının boyasıyla boyayarak bize takdim ediyor. Ve reklamların çarpıcı dili yüzünden insanlar her şeyi ihtiyaç olarak algılıyor. Evler nesnelerle dolup taşarken, çöplükler kullanılabilir ürünlerle dolu iken bizim ihtiyaçlarımız hiç bitmiyor. Yoksul değiliz ama hepimiz yoksunuz.

Bir şeyin ihtiyaç mı yoksa lüks mü olduğunu nasıl anlayacağız?

Bir nesne ile kurduğumuz ilişki o nesneye sahip olma biçimimiz o nesnenin ihtiyaç mı lüks mü olduğu konusunda zengin ipuçları verir. Lüks doğrudan gösteriş kültürü ile alakalıdır.

Bir şeyi göstermek istemek ne demektir?

İhtiyaç ile lüks arasındaki farkı anlatması bakımından cep telefonu iyi bir örnek olma özelliği taşıyor. Cep telefonu ilk çıktığı zamanlarda aletin kendisi lüks ürünler kategorisinde idi. Yanlış hatırlamıyorsam bin dolar civarında belki de daha yüksek bir fiyat ile satılıyordu. Ve cep telefonu sahibi olmak başlı başına sınıfsal bir konumu ifade ediyordu.

Bugün cep telefonu ihtiyaç durumunda. Köyden kente, fakirinden zenginine herkes cep telefonuna sahip neredeyse. Sınıfsal durumu cep telefonu sahibi olmak belirlemiyor artık. Ya ne belirliyor? Cep telefonunun modeli belirliyor. Herkesin ulaşamayacağı kadar yüksek bir ücret ile her sene yeni bir model piyasaya sürülerek sınıfsal konumunu yenileme imkanı sunuluyor insanlara.

Piyasaya yeni sürülen cep telefonunun özellikleri bazıları için derhal ihtiyaç haline gelebilir. O ihtiyacı karşılamak için yeni model telefon alması onun lüks müptelası olduğu anlamına gelmez. Lüks müptelası olanlar nesneleri kullanmak üzere değil, sahip olmak üzere alırlar. Nesneye sahip olurken, yüksek bir toplumsal konuma geçtiğini düşünür ve bu düşüncesini herkese sirayet ettirebilmek için nesnesi üzerinden gösteriş yapar.

Gösteriş yapmasının sakıncası nedir? İki boyutlu bir sakıncası var. Birincisi, benliklerini gösteriş tüketimi içinde idrak edenler İslam'ın asli unsurunu reddetmiş olurlar. Bu dünya gelip geçicidir. Esas vatan ahiret hayatıdır. Dolayısıyla biz bu dünyada bütün yatırım ve emeklerimizi ruhun kanatlanması için harcamak durumundayız.

Gösteriş tüketimi ve konfor içinde ruh kilitli kalır. Beden ile ruh birleşik kaplar gibidir. Birinin zevk aldığı şey öteki için yorgunluktur. Birisi artarken öteki azalır.

Lüks ve konfor düşkünlüğünün ikinci sakıncası şudur: Lüks ve konfora kapılmış kişiler toplumun zayıf kesimlerini görmezler, algılamazlar. Lüks ve konfor algıyı bozar, bakışı zayıflatır basireti öldürür.

Başka bir hadisi şerifte Efendimiz "Zayıfların hakkı kuvvetlilerden alınmadığı sürece bir millet temizlenemez" buyuruyor.

Lüks peşinde koşanlar zayıfları değil önünde gitmekte olan güçlüleri görür. Kendisini onlarla mukayese eder. Hâlbuki bir başka hadisi şerif bize: "Kendinizden yukarıda olanlara bakmayın. Sizden aşağıda olanlara bakın. Allah'ın nimetleri için şükredebilmeniz için bu daha doğru bir yoldur" diye mihmandarlık eder hakikat yolunda.

Günümüzde insanlar daha aşağıda olanlara bakamıyor. Çünkü medya üzerinden daima bizden uzakta ve yukarda olanların hayatına odaklanıyoruz.

Diyeceksiniz ki Somali'deki çocukları düşünüyoruz. Düşünmekle kalmadık onlar için mesaj bile gönderdik.

Söylemek istediğim tam da bu. Zenginleri, bizden yukarıda olanları her an, fakirleri bir an düşünüyoruz.

Bir de post modern kültürün etkisini ilave edelim bu duruma. Post modern kültürün hayat algısı "yaşam kalitesi" kavramında kendisini aşikar kılar. Nedir yaşam kalitesi. Barınma, yeme, sağlık, aile kurma, çoluk çocuk sahibi olma bütün bunlar her zaman insanların meselesi idi. Ve bunları en genel şekliyle hayatta kalma kavramı üzerinden değerlendirmek mümkün idi. Günümüzün kavramı yaşam kalitesi. Ne demek yaşam kalitesi. Şu demek diyemiyoruz. Çünkü müphem bir şey. Çünkü postmodern zamanın dokusu müphemlik üzerine kurulu.

Tüketim kültürü varlığını müphemliğe borçlu. Herşey bu kadar müphemleşince insanlar mutlu olmak istiyor. Mutluluk bugüne bu ana dair bir şey değil oysa. Ya dünde kalan ya henüz gelmemiş olan bir şey mutluluk.

Yenişafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.