Ahmet Nebil SOYER

Ahmet Nebil SOYER

Zafer Ayı Ağustos

Ağustos ayı tarihimizde zafer ayı olarak kabul edilir. Bu tarihlerde birçok savaşta milletimizin Anadolu’yu yurt edinmesi sağlanmıştır. Bu dönemin iki önemli zaferinden biri Malazgirt Savaşı diğeri de Sakarya Savaşı’dır. Bugün buralarda yaşıyorsak bu iki savaşın bize kadar uzanan sonuçları vardır, bunları bilmek herkes için bir vecibedir. Biz tarihe de dine de ölçülü bir şekilde bağlı bir insanlar grubuyuz.

MALAZGİRT SAVAŞI

Malazgirt Savaşı, Alp Arslan komutasındaki Büyük Selçukluların Romanos V. Diogenes komutasındaki Bizanslıları yendiği meydan savaşı. 26 Ağustos 1071. Zaferden sonra Selçuklular Anadolu’nun büyük bir bölümünü ele geçirmişlerdir. Selçuklu Sultanı Alp Arslan Halep’i aldıktan sonra Mısır’a doğru yürüyüşe geçti. Mart 1071. Bu sırada Bizans İmparatoru Romanos Diogenes de yetirdiği yerleri geri almak ve Türkleri Anadolu’dan çıkarmak amacıyla Norman, Slav, Gürcü, Ahbaz, Ermeni, Uz ve Peçeneklerden oluşan ağır silahlarla donanmış ordusuyla Doğu Anadolu’ya yöneldi. Kuvvetlerini Erzurum’da ikiye bölerek bir bölümünü Gürcistan’a gönderdi. Ardından Malazgirt ve Ahlat üzerine öncü kuvvetler göndererek büyük bir orduyla Malazgirt’e girdi. Diogenes’in doğuya doğru yürüdüğünü öğrenen Alp Arslan hemen geri döndü. Bu arada veziri Nizamülmülk’ü olası bir yenilgi sonrasında devlet yönetimini üstlenmesi için Hemedan’a yolladı. Ahlat’ta Selçuklu öncü birliklerinin Bizanslıları bozguna uğratmasından sonra Malazgirt’te Bizans ordusuyla karşılaşan Alp Arslan, Emir Savtekin‘i Bizans ordusuna göndererek barış önerisinde bulundu. Diogenes’in teklifi reddetmesi üzerine Malazgirt kalesinin önündeki Rahbe düzlüğünde yapılan savaşta Bizans ordusu büyük bozguna uğradı. Diogenes esir alındı. Bu yenilgide Uz ve Peçeneklerin Büyük Selçuklu saflarına geçmesi de rol oynadı.

İmzalanan antlaşma ile Bizanslılar Urfa, Münbiç ve Antakya’yı Selçuklular’a vermeyi, 360 bin dinar tazminat ödemeyi ve Selçuklu savaş tutsaklarını serbest bırakmayı kabul ettiler. Buna karşılık Alp Arslan da Diogenes’i serbest bıraktı.

Avrupa’da yankılar uyandıran Malazgirt zaferi Anadolu’nun geleceği açısından dönüm noktası oldu. Türkler karşısında yenilen Bizanslılar geri çekilme süresini uzatmayı amaçlayan bir savunma politikasına yöneldiler. İran ve Azerbaycan’daki Türkmenler ise çok kalabalık kitleler halinde Anadolu’ya göç etmeye başladılar. Alp Arslan Türkmen beylerine ve emirlere doğu ve güneydoğu bölgesinde geniş topraklar verdi. Kuzeni Kutalmışoğlu Süleyman (1. Süleyman Şah) ise orta ve batı Anadolu’daki ilk Türk beyliklerini kurmayı başardılar. Bu gelişmeler Türklerin göçebelikten yerleşik düzene geçişişin ve İslam kuralları ile ulusal geleneklerin bir sentezi sayılan Anadolu Türk uygarlığının başlangıcını oluşturdu.

Malazgirt Marşı

Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum’a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma

Yeni bir şevk ile gürledi gökler…
Ya Allah… Bismillah... Allahüekber!..

Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu,
Ardında Oğuz’un ellibin tuğu…
Andırır Altay’dan kopan bir çığı,

Arif Nihat

"Bir Cuma sabahı, semaya karşı,
Malazgirt'te elli dört bin er.
Bestelediler en güzel marşı:
Allah-u Ekber, Allah-u Ekber."

Vahdet Abi ve arkadaşlar bu marşı dershanede birlikte söylerdik. Vahdet Abi sanki atıyla meydanda koşar gibi söylerdi, inanılmaz şevkli ve tarih sevgisi, din sevgisi olan bir insandı. Onda sessiz harf yoktu bütün harfler sesli ve koşardı dört nala. Dünyanın en pısırık adamını getirsen onun elinde akıncı neferi olurdu.

SAKARYA SAVAŞI

Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara hükümetine bağlı düzenli birliklerle Yunan Kuvvetleri arasında Sakarya ovasında yapılan ve Yunan ilerlemesini kesin olarak durduran meydan muharebesi. (23 Ağustos-13 Eylül 1921) Yunanlılar İnönü savaşlarında Türk direnişini kıramadılar. Bu Yunan tarafında büyük ümitsizlik oluşturdu. İtilaf devletlerinin Yunanlılara olan desteği de bu gelişme nedeniyle azalmıştı. Askeri başarısızlığın bir başka sonucu ise Yunan silahlı kuvvetlerinde siyasal kamplaşmanın derinleşmesiydi. Bütün bu olumsuz koşulları ortadan kaldırmak isteyen Yunan ordusu, Temmuz 1921‘de yeni ve çok kapsamlı bir saldırı başlattı. Bursa’dan saldırıya geçen Yunan tümenleri çok geçmeden Kütahya ve Eskişehir’i işgal etti. Bunun üzerine Batı cephesi komutanlığı birliklerini Sakarya ırmağının doğu kıyısına çekti. Batı cephesi komutanlığının karargahı da Ankara’nın çok yakınına taşınması büyük çalkantı meydana getirdi. Bu ortamda 5 Ağustos’ta yapılan uzun görüşmeler sonrasında Mustafa Kemal üç aylık olağanüstü yetkilerle başkumandanlığı üstlendi. Hükümet merkezinin gerektiğinde Kayseri’ye taşınması konusunda hükümetin aldığı karar kabul edildi. Ardından 40 yaşına kadar bütün erkekler silah altına çağrıldı. Tekalif-i Milliye Emirleri ile halka olağanüstü yeni savaş yükümlülükleri getirildi. Mehmet Akif ayağı altına gelmeden bütün bölgeyi dolaşıp vatanımız elden gidebilir diye nutuklar vaazlar yaptı. Bunlar büyük tesir uyandırdı.

Eskişehir’de bulunan Kral 1. Kostantinos 13 Ağustos’ta Ankara’ya topyekün saldırıyı kararlaştırdı. Önemli bir güçlükle karşılaşmadan Sakarya ırmağının doğu kıyısına geçen Yunan birlikleri 23 Ağustos’ta Manga dağı yöresindeki mevzilere saldırdılar. Türk birliklerinin boşalttığı mevziler 24 Ağustos’ta Yunanlılarca ele geçirildi. Ama 25 Ağustos -27 Ağustos ve 5 Eylül’deki Yunan toplu saldırısı etkisiz kaldı. Ayrıca çok geniş bir alana yayılan Yunan kuvvetleri zayıflayarak ileri hareketi sürdüremeyecek duruma geldi.

Bu durumu gören Mustafa Kemal komutasındaki Türk karargahı 10 Eylül’de Karapınar’dan karşı saldırıya geçme emrini verdi. Yunan birlikleri bu saldırıya fazla karşı koyamadı ve çatışmayı sürdürürken Sakarya’nın batısına çekilmeye başladı. Türk karargahı gizlice sürdürülen bu geri çekilmeyi ancak 13 Eylül’de Yunan birliklerinin hemen tamamı Sakarya’nın doğusunu boşalttıktan sonra fark etti. Öncü birlikler Yunanlıları bu tarihte izlemeye başladıysa da Türk ordusunun ana gücü Sakarya’nın batısına ancak 20 Eylül’de geçebildi. Yunan birliklerini Eskişehir’e çekilmek zorunda bırakan Türk kuvvetlerinin ileri harekatı Eylül 1921 sonunda nihayet buldu.

Sakarya Savaşı Yunanlılar açısından ağır sonuçlara yol açtı. Gerek halk arasında gerekse ordu içinde barış isteyenlerin sayısı hızla arttı. Ülkedeki siyasal iktidar savaşı şiddetlendi ve İtilaf devletleri Yunanistan’ı Ankara hükümetiyle barışa zorlamaya başladı. 20 Ekim 1921’de Güney ve Güney Doğu Anadolu’daki Fransız işgalini sona erdiren Ankara Antlaşması 23 Ekim 1921’de de İngiltere ile Ankara hükümeti arasında tutsak değişimi antlaşması imzalandı.

Sakarya Türküsü

Necip Fazıl Kısakürek

İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolu’nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum