Yahudi, Ermeni kızı olmak suç mudur?

Hiçbir kimse annesini, babasını, kavmini kabilesini, milletini ve dilini tercih edecek durumda değildir.
Dünyaya hangi anne babadan ve hangi milletten gelmişse hayatını öyle sürdürür. Bu açıdan Türk bir aileden gelen çocuk üstün de, anne babası Ermeni ve Yahudi olan bir çocuk aşağı değildir. İslama göre ise insanlar aileleri ve milliyetleri yönüyle öne çıkmaz, değer kazanmaz ve üstünlük taşımaz.

Hucurât Suresinde Kur'ân'ın ifadesiyle, "Allah katında en değerli olanınız, en ziyade takva sahibi olanınızdır, (Allah'ın emir ve yasaklarına uygun davrananızdır.)" Bu açıdan bir kimseyi kavmi, kabilesi ve milleti yönüyle kınamak, suçlamak ve bir çeşit hakarette bulunmak dinin özünde ve ruhunda yoktur. Şayet sözü edilen "suçlama" nın aslı yoksa bu bütünüyle bir ahlak düşüklüğünden başka bir şey değildir.

Bu konuda çarpıcı örneği, hayatı hepimiz için şaşmaz bir örnek olan Sevgili Peygamberimizin aile hayatında görüyoruz. Peygamberimizin hanımlarından Hz. Safiyye aslen Yahudiydi, tanınmış bir Yahudi ailesinin kızıydı. Bir savaş sonrası yakınlarını kaybetmişti. Daha sonra Peygamberimiz onu nikahı altına almış, ona çok büyük bir makam vererek "Mü'minlerin Annesi" mevkiine yükseltmişti. Kur'ân'ın beyanıyla "peygamber hanımları mü'minlerin anneleridir."

Hz. Safiyye akıllı, zeki, güzel, genç ve kültürlü bir hanımefendiydi. Efendimizin ona olan sevgisini ve yakınlığını kadınlık duygusuyla kıskanan diğer eşi Hz. Hafsa, bir seferinde Hz. Safiyye'ye "Yahudi kızı" diye hitap etmiş, aşağılamıştı.

Bu söz Safiyye annemizi çok üzüldü ve ağlamaya başladı. Eşini ağlar halde gören Peygamberimiz, yanına geldi, "Niçin ağlıyorsun?" diye sebebini sorunca Hz. Safiyye durumu anlattı: "Yâ Resulallah, Hafsa bana 'Yahudi kızı' dedi. Aişe ile Hafsa, Biz Allah Resulünün yanında daha değerliyiz. Çünkü biz onun eşleri ve amcasının kızlarıyız, diye övünüyorlar."

Eşleri arasında geçen bu konuşmalar Peygamberimizi çok üzdü ve Hz. Safiyye'yi şu sözlerle teselli etti: "Senin baban ve amcan peygamberdir. Sen de onlar gibi bir peygamberle evlisin. Durum böyle iken onlar sana karşı nasıl olur da övünebilirler?" (Hz. Safiyye, Hz. Harun'un neslinden geliyordu, dedesiydi, dolayısıyla Hz. Musa da amcasıydı.) Sonra Hz. Hafsa'ya döndü, ona, "Allah'tan kork ey Hafsa!" diyerek ikazda bulundu. Bu sözünden dolayı pişmanlık duyan Hz. Hafsa, bundan sonra bir daha böyle bir kelime kullanmadı.

Benzer bir olay da Peygamberimizin diğer eşi Hz. Zeynep ile Hz. Safiyye arasında geçmişti. Peygamberimiz bir sefer esnasında yanına hanımlarından bu iki annemizi almıştı. Hz. Safiyye'nin bindiği deve yolda hastalandı. Hz. Zeynep'in fazladan ikinci bir devesi vardı. Peygamberimiz ona, "Safiyye'nin devesi rahatsızlandı. Develerinden birini ona verir misin" diye bir teklifte bulundu.

Hz. Zeynep, "Devemi şu Yahudiye mi vereceğim" diye itiraz etti. Onun bu sözünden dolayı üzülen Peygamberimiz, Hz. Zeynep'ten iki ay süreyle uzak durdu. Kullandığı bu sözlerden dolayı Hz. Zeynep çok mahcup oldu. Öyle ki Peygamberimizin tekrar kendisine dönmeyeceği endişesine kapıldı. Aradan iki ay geçmişti ki, bir akşam vaktiydi, Hz. Zeynep dışarıda bir gölge gördü.

- Kim var orda, diye sordu. Allah Resulü, "Benim" diye ses verdi. Hz. Zeynep Peygamberimizi fark edince çok sevindi. "Ya Resulallah, yanıma gelince sevincimden ne yapacağımı şaşırdım" dedi.

Peygamberimiz oturmak üzere sedire doğru yöneldi. Hz. Zeynep Peygamberimizin kendisine bir daha hiç dönmeyeceğini tahmin ederek sediri bulunduğu yerden kaldırmıştı. Peygamberimiz, sediri her zamanki yerinde görmeyince gitti, bizzat kendi elleriyle sediri getirdi, yerine koydu. Eşi Hz. Zeynep ile ilgilenerek onu affettiğini gösterdi.

Bugün

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.