Tuzak kurmak nasılmış?

Âlem-i İslamın kahraman bayraktarı ve din-i Hakkı cihanın dört bir tarafına yayan Osmanlı’yı,  iki yüz senelik fitne dolaplarıyla, tarih sahnesinden silen İslamiyet düşmanları,  bu asır evvelinde, şimdilerde ve önümüzdeki günlerde tokat üzerine tokat yiyerek en büyük maddi manevi sille-i azaba doğru ilerlemekte olduklarını görmekteyiz.
“Bu Kur’an Müslümanların ellerinde kaldıkça biz onlara hâkim olamayız, ya bu Kur’anı onların elinden almalıyız veyahut Müslümanları Bu Kur’an’dan sağutmalıyız” diyen İngiliz Müstemlekat Nazırının bu sözünden sonra yüz sene geçti.

İslamiyet düşmanları Kur’an’ı Müslümanların elinden almaya kısmen muvaffak oldularsa da şimdi bu sahada tamamen mağlup vaziyete düşmüş durumdalar. Kur’an’ı Muciz-ül beyan şimdi dünyanın her yerinde var ve o Kur’an’a isteyen her kes ulaşabilir.

İngiliz Nazırının ikinci hülyası ki, Kur’an’dan Müslümanları soğutmak, Müslümanları Kur’an’ı okur ama onu anlamaz hale getirmek. Buna İslam âlemindeki uzantıları sayesinde büyük ölçüde muvaffak olmuşlardır diyebiliriz.
Dünya dizginleri ellerinde idi, İslam âlemini Kur’andan soğutarak ve uzaklaştırarak onları maddi manevi esaret altına alarak ilelebet dünyaya hükümran olacakları hülyasına kapılmışlardı. Hesapları bu idi. Ama birde Sultanı kâinatın bir hesabı vardı.

Kur’an’dan gelen ve ana dolunun bağrından çıkan Nur hakikatleri çekirdekler gibi Âlem’i Islama yayılarak, süratle neşvünema bularak İslam Âlemini ve yeri yarı gülistana çevirmeye başladı.

Fıtratın kemalinin ve iki cihan saadetinin Kur’an’daki hakikatlere sarılmakla olduğunu anlayan insanlık bilhassa Müslümanlar, fıtratı bozan ve uyutan ve insanı hayvaniyete doğru sürükleyen batı medeniyetinin kirini pasını süratle üzerinden atmaya başladı.
İslam dünyasında Müslümanlar hızla Kur’ân’a yönelmekte, Kur’anın hayat veren hakikatlerini yaşamaya ve hayatına geçirmeye başlamasıyla da o menhus hülyanında ziru zeber olmaya başladığını görüyoruz.

Bunun en açık misali, 20-30 sene evvel koca camilerde bir avuç cemaat var iken bu gün en kozmopolit diye tarif edilen belde ve şehirlerde, mahalle camilerinde dahi camileri dolduran cemaatlerin çokluğu ve tesettürlü hanımların hızla artmasıdır.
Bu gün, İslam âlemi hızla hem hürriyetine, hem dinine, hem Kur’an’ına hem de her türlü hak ve hukukuna ve kendi iradesine ve terakkisine sahip çıkmaya kuvvetli bir feveranla başladı ve başlıyor.
Dâhildeki kuklaların, hileleri, hud’aları da süratle tersine dönüyor. Müslümanlara kurdukları tuzaklar kendilerinin mahvına sebep olacak tuzaklara dönüşüyor.

İnançlı insanlara tuzak üstüne tuzak kuranların, kendi kurdukları tuzaklarının kendi boyunlarına ve ayaklarına dolandığına şahit oluyoruz.
Âlemi İslam’ın ileri karakolu ve kahraman kumandanı olan Necip Türk Milletinin başına örülmeye çalışılan çorapların, çorap örenlerin ellerine ve başlarına dolandığını ibretle görüyoruz.

Yusuf (AS)’a kardeşleri de hile ile tuzak kurmuşlardı ama Allah’ın tuzağı onları sonunda rezil ve rüsva etmiş ve Yusuf (AS)’ı Mısır’ın azizi etmişti.
Bir asırdır bu necip milletin mukadderatıyla oynayanlar, milleti sürü gibi gütmeye çalışanlar, milletin inançlarıyla alay edenler ve milleti ruhsuz serseri ve Avrupa mukallidi kitleleri haline getirmeye çalışanların rezil rüsva olduklarını görüyoruz.
Şifa verir zannettikleri Avrupa mukallitliği ve tabiiyyunluğun kalp ve ruhları bozan ve ifsat eden bir zehir olduğunu ve şer ve tahripten maada bu millete bir fayda vermeyeceğini Bediüzzaman kendini akıl bilenlere ta asrın başında söylemişti. Ama anlayamamışlardı.

Millet rağmına yürüyen bu taife, kalplerindeki nifak ve hasetin verdiği hastalıkla hakkı batıl ve hakikati hurafe olarak telakki etmiş bozuk kalp ve tefessüh etmiş ruh ile madde asıldır deyip maddede boğulmuşlardı.

Bu gün maneviyat galebe ediyor, İman küfre meydan okuyor, devlet deyip putlaştırmışlardı, şimdi ferdin hukuku öne çıkıyor, hayvani hayatı ön görmüş, İslamiyet’le istihza etmişlerdi şimdi millet onlara gülüyor, Hep millete ayar yapmışlardı, şimdi hak ve hukuk onlara ayar yapıyor, Kavmiyetçiliği şiar edinmişlerdi, şimdi her kes insanlık diyor, mutlak istibdadı Cumhuriyet diye yutturuyorlardı, şimdi sağı solu gerçek hürriyet, özde cumhuriyet ,gerçek demokrasi diyor.

Bu acip ve beşer tarihinde numunesine az rastlanan Hak dinin ve bu milletin düşmanları, firavunlaşmış gururlarıyla, müstehziyane ve irtidatkarane mahvına çalıştıkları Nur’u Kur’an’ın incimat eden suyun demiri patlatması gibi muhkem zannettikleri saltanatlarını, taptıkları tabularını, parça parça etmeye başlamıştır.
Bir asırdır işlenen hile ve fitneler perde üzerine çıkmıştır. Perde öyle yırtılmıştır ki söyledikleri ve yaptıkları hezeyana ve maskaralığa inkılâp etmektedir. Çırpındıkça batıyorlar battıkça divaneler gibi ümitsizce bağırıyorlar.

İmanın mahiyetindeki şehamet, İzzet-i İslamiyet’teki şecaat, saadet sarayına götüren İman, İlim ve marifetteki hakikat, insaniyetin kemali olan hakiki Hürriyet, güneş gibi gözleri kamaştırmaya başlamıştır. Fecr-i Sadık geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.