Torunlarıyla çocuklaşan Peygamber (asm)
Peygamber Efendimiz (asm) her yönüyle örnek bir insandı. Özellikle çocuklara büyük şefkat gösterir ve onlarla oynardı. İşte bir kaç örnek
Cahiliye döneminden kalma alışkanlıklar hâlâ devam ediyor. Cahiliye döneminde, küçük çocuklara şefkat göstermek ayıplı bir hal olarak algılanıyordu.
İlk çocuğu kız olanlar, bundan utanç duyup çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi bir şeref saydıkları gibi çocuklarını sevmeme ve öpmemeyi de bir şeref sayıyorlardı. Cahiliye döneminde böylesine çarpık, sıkıntılı, bozuk bir anlayış gelenek haline gelmişti. O kadar ki, sanki insanların kalbinden merhamet sökülüp alınmıştı.
Cahiliye döneminin bütün kötü davranışları gibi bu davranışlar ve anlayışlar da Son Peygamber Efendimiz (sav) tarafından silinip atılmış, yerine güzellik ve merhamet inşa edilmişti. Efendimiz bütün kötülüklere örnek yaşantısıyla cevap vermiş ve hakikatin ne olduğunu bizzat yaşayarak göstermiştir.
Torunlarıyla oyun oynayan peygamber
Efendimiz (sav), mübarek kızı Hz. Fatıma annemizi, evlendirdikten sonra sık sık evinde ziyarete giderdi. Özellikle torunları olduktan sonra Hz. Fatıma annemizin evine daha sık gitmeye başlamıştır. Bizzat torunlarının bakımlarıyla ilgilenir, onlarla oyun oynar ve devamlı onlara olan sevgisini diliyle de ifade ederdi.
Hz. Peygamber, kendisiyle torunları arasına bir hiyerarşi veya bir engel koymamıştır. Onların güzel vakit geçirmeleri için onlarla beraber oyun oynardı. Bir gün Hz. Peygamber otururken, Hasan ve Hüseyin güreşmeye başladı. Hz. Peygamber gülerek, "Ha gayret Hasan göreyim seni, Hüseyin'i yakala!" diyerek Hz. Hasan'ı kayırdı. Durumu gören Hz. Ali ise; "Ya Resulullah, siz Hüseyin'i kayırmalı değil miydiniz? O daha küçüktür." diye sordu. Hz. Peygamber de: "Baksana Cebrail de ha gayret Hüseyin seni göreyim diyor." buyurdu.
"Sizler ne güzel süvarisiniz, deveniz de ne güzel"
Rivayet edildiğine göre Resulullah, Hasan ve Hüseyin'i sırtına almış ve ellerini yere koyup yürürken: "Ne güzel, ne güzel! Sizler ne güzel süvarisiniz, deveniz de ne güzel." dediği defalarca görülmüştür.
"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz"
Bir gün sahabeden Akra bin Habis, Peygamber Efendimiz (sav)'ın huzurundaydı. O sırada, torunlarından Hasan, oynayarak Efendimizin (sav)'in yanına geldi. Peygamberimiz, Hasan'ı öptü, bağrına bastı ve dizine oturttu. Akra bin Habis: "Benim on tane çocuğum vardır, onlardan hiçbirini öpmedim." dedi. Bu sözü üzerine Resulullah, Akra'ya doğru baktı ve: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurdu. [Buhari]
Efendimiz (sav), Müslim'de geçen bir hadiste torunu Hz. Hasan için şöyle dua buyurmuştur: "Allah'ım ben onu seviyorum, onu Sen de sev. Onu seveni de sev."
Yine Buhari'de geçen diğer bir rivayette, Usame bin Zeyd'in şöyle anlattığı belirtilmiştir: "Resulullah beni alır, dizi üzerine oturturdu. Hasan'ı da öbür dizine oturturdu. Sonra bizi göğsüne bastırır ve 'Allah'ım bu ikisine rahmet ihsan eyle, çünkü ben bunlara hayır ve saadet diliyorum' derdi.
Torunlarına namazı sevdiren peygamber
Resulullah (sav), torunlarının kalplerini daha küçük yaşlarında iken, namaz, mescid ve ilim meclislerinin aşkıyla doldurmuştu. Mescid, torunları için soğuk bir mekân değil, hayatın en canlı biçimde aktığı merkez idi. Bir gün cemaatle kılınan bir namaz esnasında Hz. Peygamber secdeye varır. Secde o kadar uzun sürer ki, cemaatteki sahabeler ne olduğunu merak ederler. Muhtemel vahyin geldiğini düşünürler. Namaz bittikten sonra, secdenin uzamasının hikmetini sorarlar. Efendimiz (sav): "Secdeye vardığımda torunum Hüseyin sırtıma çıktı. Evde devamlı böyle yaptığından, onu sırtımdan atamadım ve bu yüzden secde uzun sürdü" buyurur. [Buhari] Milli Gazete
