Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Şam ve Halep notları (III)

Cuma namazından sonra ikindi namazı sonrasına kadar otelimizde dinlenmeye çekiliyoruz. Gerçekten çok yoğun saatler geçirdik. İkindi namazları kılındıktan sonra Peygamber Efendimiz’in (ASV) torunu Siti Zeyneb’in (R.A.) mezarını ziyaret ediyoruz. Hz.Ali’nin (R.A.) kıymetli kızının mezarının başında dualar ediyoruz.  Dedesini (ASV) şefaatçi yaparak İslam Aleminin kurtuluşu için Rabb-ı Rahime yalvarıyoruz. Süleyman Göllü Abi’nin gözleri doluyor.

İran’dan gelen çok sayıda ziyaretçi var. Al-i Beyt’e olan muhabbetlerini anlıyoruz, yalnız ifratkar hareketleri karşısında biraz üzülüyoruz. Vehhabilerin Haremeyn-i Şerifeyne tasallutlarının hikmet-i ilahiye cihetindeki cilvelerini bir kez daha hatırlıyoruz.
Şimdi önümüzde bir ziyaret daha var. Bir önceki asrın Müceddidi Mevlana Halid-i Bağdadi’nin (R.A.) mezarını ziyarete gidiyoruz. Mezarı biraz bakımsız. Üzülüyoruz. Cübbesini Ahir zaman müceddidine gönderişinin ibretli hikayesi aklımıza geliyor. Afyon’dan kalkıp ta Şam’a kadar meşakkatli bir yolculuk neticesi olarak çocuk denecek yaşlarda  gelen ve burada asrın müceddidine halis bir şakird olan Küçük Aşık lakabı ile meşhur veli Zat’ın, Afyon’a dönüşü de çok anlamlı oluyor. Evlatlarının hasretine dayanamayan anne ve babası, Şam’a kadar geliyorlar. Mevlana Halid’den oğullarının dönmesi için izin istiyorlar. Mevlana Halid, izin ile birlikte Küçük Aşık’a bir de cübbe veriyor. Bu cübbe, Küçük Aşık’ın torunu ve Kastamonu Hapshanesi Müdürü’nin eşi olan Asiye Hanım’a intikal ediyor. O zamanlar Kastamonu’da bulunan Bediüzzaman’ı tanıyan Asiye Hanım, cübbenin sahibinin kim olduğunu anlıyor. Belki de manevi bir ihtar alıyor. Mehmed Fevzi Efendi vasıtasıyla bu cübbeyi Üstad Bediüzzaman’a gönderiyor. Kimseden karşılıksız hiçbir şey almayan Bediüzzaman Hazretleri, hiç itiraz etmeden bu cübbeyi alıyor. Sanki  cübbeyi bekliyen bir halet-i ruhiye içinde, yüz sene önce kendisine gönderilen emaneti kabul ediyor.  Nöbet Anadolu’dadır ve vazife burada devam ediyor. Kainatta hiçbir şeyin tesadüfi olmadığını bir kez daha ibretle hatırlıyoruz.

Oradan Şam-ı Şerif’i kuşbakışı temaşa ediyoruz. Muhteşem ama yorgun bir şehir görüntüsü veriyor. Şam biraz bakımsız. Evler boyasız ve çoğu tamire muhtaç. Caddelerin temizliği yeterli değil. Baas rejimi, başkent olmasına rağmen Şam’ı çok ihmal etmiş. Belediyecilik hizmetlerinin çok yetersiz olduğu hemen göze çarpıyor. Şam’da büyük bir seferberliğe ihtiyaç var. Az da olsa demokrasinin farkı hemen anlaşılıyor. İslam Aleminin, bu kadim ve şerif belde için yapacak bir şeyleri olmalı. Özellikle petrol zengini Arap ülkelerinin… İslam Konferansı Teşkilatı bu meselede öncü olabilir.

Günün yorgunluğunu üç bin kişi kapasiteli bir restaurantta akşam yemeği ile atıyoruz. Şam’da bu büyük lokantalardan epeyce varmış.  Altı bin kişinin bir arada yemek yiyebileceği bir lokantadan bahsettiler. Şam’lılar akşam yemeklerini dışarıda yemeyi çok severlermiş. Yemekler de çok ucuz. Misafirlerini de,  genelde dışarıda ağırlamak temayülündeler. Bulunduğumuz mekan çok nezih. Mutfağı da Antep mutfağı ile büyük benzerlik gösterdiği için yemek konusunda bir şikayetimiz yok. Yemekten sonra yatsı namazlarımızı kılıp istirahata çekiliyoruz.

Ertesi gün kahvaltıdan sonra bu sefer dönüş yolculuğu başlıyor. Humus’tan geçiyoruz. Hama’nın içinde bir şehir turu atıyoruz. Su değirmenlerini, otobüslerimizin pencerelerinden seyrediyoruz. 
Gezimizin önemli ikinci durağı olan  Haleb’e giriyoruz. Öğle namazını Halep’te Abdullah bin Abbas Camisinde kılıyoruz..Çok muhteşem bir camii. Dışarıdan çok muhteşem görünüyor. İçerisi çok sade ve huzur verici. Çok asude bir havası var. Daha sonra muhteşem Halep Kalesinin eteklerinde dolaşıyoruz. Çok büyük bir kale. Gaziantep Kalesi ile benzerlikler gösteriyor. Yalnız Halep kalesi daha büyük ve çok bakımlı. Çok sayıda turist çekiyor.  Buradan da çok önemli bir mekana hep beraber gidiyoruz. Hz. Zekeriya Camisine...  Hz. Zekeriya (A.S.) Peygamberin Mezar-ı Şerifinin bulunduğu bir mekan. Cami, tam bir külliye tarzında inşa edilmiş. Çok geniş bir avlusu var. Avlusuna , ayakkabılar çıkarılarak giriliyor. On binlerce insanın beraber namaz kılabileceği kadar büyük. Hz. Yahya’nın (A.S.) babası Hz. Zekeriya, müşriklerin zulmünden bir ağacın kovuğuna saklanmışken, testere ile boydan boya kesilerek şehid edilir. Bu Şehid Nebi’nin mezarı çok büyük alakaya mazhar olmakta. Dualar ediyor, fatihalar okuyoruz.

Artık serbest dolaşma zamanı geldi. Çarşılar geziliyor, alışverişler yapılıyor. Halep ticaret yönünden çok hareketli bir şehir. Nüfusu üç milyonun üzerinde ve Şam’dan sonra Suriye’nin ikinci büyük şehri. Etnik ve inanç yapısı çok renkli. Müslüman Arap ve Kürtlerin yanı sıra Ermeniler, Yezidiler, Keldaniler ve Nasturiler mevcut. Bütün bu farklı inanç ve etnik kökene mensup insanlar barış ve huzur içinde yaşıyorlar.  Yalnız şehirde İslami hava hemen seziliyor. Camiler çok hareketli ve cemaatle namazlar, arka arkaya kılınıyor. Çok muhteşem yeni ve eski camiler mevcut. Beyaz taşlardan oluşan evleri koruma altında. Caddeler Şam’dan daha düzenli ve daha temiz.  Halep, İslam Konferansı Teşkilatı tarafından İslam Kültürünü temsil eden şehirlerden biri olarak seçilmiş. Şehirde barış havası hakim. İnançlara saygı içinde beraberce yaşamasını öğrenmişler. Belediye otobüsleri ve şehir içi dolmuşlar yok. Şehir içi dolaşımı taksilerle sağlanıyor. Taksiler çok ucuz.  Yalnız son zamanlardaki ekonomik kriz bu sektörü de olumsuz yönde etkilemiş. Fiyatların eskiye göre biraz arttığından şikayetler var.
Halep Kapalı Çarşısı çok muhteşem ve çok büyük. Binlerce dükkan var. Bu çarşıda hemen hemen her şey bulunuyor. Orta Doğu’nun en büyük Kapalı Çarşılarının başında geliyor. Türkçe konuşan çok sayıda dükkan sahibi ile karşılaşmak mümkün. Türkiye’den göç eden çok sayıda Ermeni buraya yerleşmiş. Bunların bir kısmı hala Türkçe konuşmaya devam ediyorlar. Bu çarşıda el sanatlarına özel bir ilgi var. Yüz yıl kadar önce, etraftaki şehirlerin çoğuna Halep’ten ticaret kervanları kalkarmış. Çok merkezi konumda bir şehir. 

Böyle bir gezinin ardında aklımızda kalan notlar bunlar. Dost ve komşu bir ülkeye yaptığımız bu gezi aklımızda ve gönlümüzde ‘’hoş bir sada’’olarak kalacak. Yatsı namazını öğle namazını kıldığımız Abdullah bin Abbas Camisinde kılıyoruz. Bu sefer Camii imamına iktida ediyoruz. Camii İmamı çok genç. Çok muhteşem bir sesi ve kıraatı var. Namaz sonrası kendisini tebrik ediyoruz. Kur’an okuduğu kasetinin olup olmadığını soruyoruz. İnşaallah bir başka sefer geldiğinizde diyor. Humus’ta Halid bin Velid Camisinde muhteşem sabah ezanı ile karşılandığımız Suriye’den, Abdullah bin Abbas Camisinin imamının okuduğu nefis Kur’an nağmeleri ile uğurlanıyoruz.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.