
Salahattin ALTUNDAĞ
Tarık Çelenk’in Bediüzzaman Said Nûrsî ve Risale-i Nûr Hakkındaki Değerlendirmelerine Akademik ve Kaynaklara Dayalı Bir Cevap-2
Makaleyi Sesli Dinleyin
III. RİSALE-İ NÛR’DAKİ BAZI KAVRAMSAL YAKLAŞIMLARIN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
Tarık Çelenk’in yazısı, biyografik konuların yanı sıra, Risale-i Nûr’un içeriğine ve Bediüzzaman Hazretleri’nin düşünce sistemine dair bazı yorumlar da sunmaktadır. Bu bölümde, özellikle âhir zaman hâdiseleri ve Hazret-i İsâ (as), Mehdi (ra), Deccâl, Süfyan gibi şahısları (eskatoloji)[1] gibi hassas konulardaki yaklaşımlara, Risale-i Nûr’un kendi bütünlüğü ve temel kavramları ışığında daha derinlikli bir bakış açısı sunulacaktır.
A. ESKATOLOJİK KAVRAMLAR (DECCÂL, MEHDİ, SÜFYAN) VE “ŞAHS-I MANEVΔ[2] PERSPEKTİFİ: LAFZÎ BİREYSELLİĞİN ÖTESİNDE
Tarık Çelenk'in, Risale-i Nûr’da geçen Mehdi, Deccâl gibi âhir zaman şahıslarına dair (eskatolojik) yorumları bireysel ve kıyâmet merkezli (apokaliptik)[3] bir beklenti çerçevesinde ele alması, Bediüzzaman Hazretleri’nin bu konudaki anahtar kavramı olan “şahs-ı manevî” perspektifinin dahil edilmesiyle daha bütüncül bir anlayışa kavuşturulabilir. Bediüzzaman Hazretleri, âhir zaman şahıslarını (Deccâl, Mehdi, Süfyan) ekseriyetle tek bir bireyden ziyade, bir “şahs-ı manevî” –yani kolektif bir kişilik, bir hareket, bir cereyan veya bir ideolojik akım– olarak yorumlamıştır.[4] Bu yaklaşım, onun bu konuları sadece gelecekte ortaya çıkacak bireysel figürler meselesi olarak değil, aynı zamanda çağdaş ideolojik ve ahlâkî mücadelelerin bir yansıması olarak ele aldığını gösterir.
Bediüzzaman Hazretleri, “Zaman şahıs zamanı değil, şahs-ı mânevî zamanıdır”[5] diyerek bu yaklaşımını net bir şekilde ortaya koyar. Buna göre, şahıslar fâni olduğu halde, temsil ettikleri fikir ve hareketler bir “şahs-ı manevî” kimliğiyle devam edebilir.[6] Nitekim Beşinci Şua’da Deccâl konusu işlenirken belirli bir şahıs ismi verilmemesi, bu ilkesel yaklaşımı desteklemektedir.[7]
Bu noktada, Sayın Çelenk'in, Risale-i Nûr’un takipçilerini “milenyumcu,[8] mesihçi ve kıyâmet merkezli (apokaliptik) bir inanç dünyasına hapsetmekte” olduğu yönündeki değerlendirmesi, işte bu “şahs-ı manevî” yorumu ışığında yeniden ele alınmayı gerektirir. Zira bu yorum, söz konusu figürleri gizemli bir bekleyişten çıkarıp, onları materyalizm ve imansızlık akımları (Deccâl’ın bir yönü) veya iman ve hidayet hizmetleri (Mehdiyet’in bir yönü) gibi çağdaş olgularla ilişkilendirerek daha rasyonel ve anlaşılır bir zemine oturtur. Örneğin, Beşinci Şua’da, ahir zaman hadislerindeki bazı sembolik ifadeler güncel fenomenlerle tevil edilir: Süfyan’ın “eli delinecek” rivayeti, sefahet ve israfta aşırıya kaçmasıyla; Deccâl’ın sesinin tüm dünyada duyulacağı ifadesi ise radyo gibi iletişim araçlarıyla yorumlanır.[9] Bu tür tevil ve yorumlar, Bediüzzaman Hazretleri’nin meseleye aklî bir yaklaşımla eğildiğini ve sembolik anlatımları dönemin şartlarına göre izah etme çabası içinde olduğunu gösterir.
Aynı şekilde, Bediüzzaman Hazretleri’nin “İslâm Deccâlı” (Süfyan) ile “Büyük Deccâl” arasında yaptığı ayrım da[10] onun bu konudaki çerçevesinin ne denli katmanlı olduğunu gösterir. İslâm Deccâlı’nın Müslümanlar içinde aldatma yoluyla faaliyet göstereceği, Büyük Deccâl’ın ise daha küresel ve açık bir inkârcılığı temsil edeceği belirtilir. Bu incelikli ayrım dikkate alındığında, bu figürlerin tek bir potada değerlendirilmesinin, bu derinliği tam olarak yansıtmayacağı görülecektir.
Sonuç olarak, “şahs-ı manevî” yorumu, Bediüzzaman Hazretleri’nin âhir zaman (eskatolojik) bahislerini, pasif bir bekleyişten çıkararak, okurlarını kendi çağlarının manevî ve ideolojik meydan okumalarını anlamaya ve bu zeminde aktif bir duruş sergilemeye teşvik eden bir düşünce aracına dönüştürdüğünü göstermektedir.
a. Bediüzzaman Hazretleri’nin Yaklaşımına Göre “Şahs-ı Manevî”:
Bediüzzaman Hazretleri, Deccâl, Mehdi (ra), Süfyan gibi kavramları sadece “tekil ve tarihî birer birey” olarak okumaz. Aksine, bu figürlerin temsil ettiği fikirleri, toplumsal yapıları ve manevî sistemleri de vurgular. Örneğin:
- Mehdi (ra)= Bir şahıs olmakla birlikte, aynı zamanda İman Hizmeti’nin şahs-ı manevîsini temsil eder.
- Süfyan = Zalim, dinsiz bir yönetici olabilir; fakat aynı zamanda Müslümanlar içinde aldatma yoluyla faaliyet gösteren zındıka cereyanının kolektif ruhunu temsil eder.
- Deccâl = Tek bir kişi değildir sadece; küresel ve açık bir inkârcılığı temsil eden maddeci, hakikate karşı savaş açan sistemlerin manevî simgesidir.
Bu anlayış, Risale-i Nur’un birey merkezli bir kurtuluş değil, kolektif iman hizmeti modeli sunduğunu gösterir.
Şahs-ı manevî’nin özellikleri:
b. Çelenk’in “Milenyumcu” İfadesi Ne Anlama Geliyor?
Tarık Çelenk’in “milenyumcu” ifadesini Nûr Talebeleri hakkında kullanması, onları şu şekilde resmettiği anlamına gelir:
- Tarihin sonuna yaklaşıldığına dair güçlü bir inanç taşıyan,
- Kıyâmet, Mehdi (ra), Deccâl gibi motifleri aşırı merkezde tutan,
- Dünya olaylarını sürekli bu kıyâmet merkezli (apokaliptik) senaryolarla yorumlayan,
- Ve böylece insanları “şimdi ve burada” olan sorumluluklardan uzaklaştıran bir inanç atmosferinde yaşadıkları iddiasıdır.
Bu iddia neden problemli?
Nûr Talebeleri’nin benimsediği “şahs-ı manevî” kavramı, tek bir mesihî figüre değil, kolektif bir iman ve hizmet bilincine dayalıdır. Dolayısıyla:
Bediüzzaman Hazretleri’nin çizdiği model, karizmatik bir kurtarıcıyı bekleyen pasif bir cemaatten ziyade, her ferdin “iman hizmeti”nde aktif bir rol üstlendiği şuurlu ve yapıcı bir toplumsal bilinç modelidir.
Bu nedenle, “milenyumcu” ifadesi, Risale-i Nûr’un ana fikri olan:
- İman kurtarma hareketi,
- Aklî delillerle inanç inşası,
- Toplumun ahlâkî ve manevî dirilişi gibi temel eksenlerle çelişir.
Bu konudaki analizimiz, bir sonraki yazımızda ele alacağımız “RİSALE-İ NÛR’DA CİFİR VE EBCED KULLANIMI: TARİHSEL BAĞLAMI VE AMAÇLARI” bölümüyle devam edecektir. Yeniden buluşmak duâsıyla, Allah’a emanet olunuz.
KAYNAKLAR:
[1] Eskatolojik: Özellikle dinî, felsefî ve kültürel bağlamlarda, “son”la ilgili konulara dair söylem biçimini ifade eder. Bu “son” genellikle;
- Kıyamet (dünyanın sonu),
- Ölümden sonraki yaşam,
- Mahşer günü,
- Cennet-cehennem gibi nihai (eskaton) gerçeklikler ile ilgilidir.
Eskatoloji, Yunanca eschatos (ἔσχατος = en son, nihai) ve logos (λόγος = söz, bilim) kelimelerinden türetilmiştir. Anlamı: “Son şeylerin bilgisi”, yani varlığın, hayatın, tarihin ya da bireysel yaşamın sonuyla ilgili inanç ve düşünce sistemidir.
[2] Şahs-ı Manevî: Bireylerin toplamından farklı ve onları aşan, bir topluluğa veya cemaate ait olan ortak akıl, ruh, sorumluluk ve temsil gücü demektir. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin özellikle Risale-i Nur külliyatında sıkça kullandığı, derin ve çok boyutlu bir terimdir. Bu kavram hem sosyolojik hem teolojik hem de metafizik bir içeriğe sahiptir. Temel anlamıyla, bir topluluğun, cemiyetin, kurumun ya da bir fikrî hareketin, tek tek bireylerin ötesinde oluşan ortak ruhunu, bilinç düzeyini ve temsil gücünü ifade eder. Şahs-ı Manevî, bireylerin geçici varlıklarına karşılık, şahs-ı manevî daha kalıcı ve bütüncül bir kimliği temsil eder.
[3] “Apokaliptik” kelimesi, kökeni Yunanca apokálypsis (ἀποκάλυψις) olan ve “örtünün kaldırılması”, “gizli olanın açığa çıkarılması” anlamına gelen bir kavramdır. Ancak zaman içinde anlam daralması ve özellikle dinsel kullanımlar yoluyla: Apokaliptik, özellikle dinsel ve metafizik bağlamda, kıyamet, dünyanın sonu, büyük yıkım, ilâhî müdahale, ahir zaman alametleri gibi kavramlarla ilişkilendirilir.
Örnekle Somutlaştıralım:
- “Yakında büyük bir savaş olacak, Mehdi çıkacak, Deccal görünecek” gibi inançlar = apokaliptik anlatı
- “Teknolojik gelişmeler Süfyan’ın habercisidir” gibi yaklaşımlar = apokaliptik yorumlar
- Örneğin, “1980’de Mehdi çıkacak” gibi çıkarımlar = apokaliptik-numerolojik yaklaşım
Tarık Çelenk’in yazısında apokaliptik, Risale-i Nur’daki bazı bölümlerin ahir zaman olaylarına, kıyamete yakın toplumsal ve kozmik çöküşlere, Deccal, Süfyan, Hazret-i Mehdi (ra) ve Hazret-i İsa’nın (as) yeniden gelişi gibi mesihî kurtarıcı figürlerin gelişine işaret eden bir anlayış içerdiğini anlatmak için kullanılmıştır.
Buradaki kullanım, sadece “felaket” değil; kutsal metinlerin yorumuyla geleceğe dair kehânetlerin ve olağanüstü olayların beklentisinin oluşturduğu bir dünya görüşünü ifade eder. Bu yaklaşımda dünya siyasetinden deccâliyete, dijitalleşmeden Süfyan’a kadar geniş bir yelpazede dünya tarihinin ilâhî planla sona ereceği beklentisi vurgulanır.
[4] Sorularla Risale. (2025, Şubat 3). Risalelerde kullanılan “Şahs-ı Manevî” kelimelerini nasıl anlamalıyız? https://sorularlarisale.com/risalelerde-kullanilan-sahs-i-manevi-kelimelerini-nasil-anlamaliyiz
[5] Nursi, B. S. (1989). Risale-i Nur Külliyatı (Tarihçe-i Hayat). İstanbul: Envar Neşriyat.
[6] Sorularla Risale. (2025, Şubat 3). Risalelerde kullanılan “Şahs-ı Manevî” kelimelerini nasıl anlamalıyız? https://sorularlarisale.com/risalelerde-kullanilan-sahs-i-manevi-kelimelerini-nasil-anlamaliyiz
[7] Sorularla Risale. (2025, Şubat 3). Deccal ve Süfyân’ın kim olduğunu açık olarak ifade etmek doğru olur mu? https://sorularlarisale.com/deccal-ve-sufyanin-kim-oldugunu-acik-olarak-ifade-etmek-dogru-olur-mu
[8] Milenyumcu ifadesi, Latince “millenarius” bin yıl anlamına gelir ve teolojik ve sosyolojik bir terimdir. Özellikle Hristiyanlık kaynaklı apokaliptik (kıyamet merkezli) düşünce geleneklerinden türemiştir. Fakat zamanla, başka inanç grupları ve ideolojik yapılar için de kullanılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, bir düşünce sisteminin veya hareketin “yakın bir gelecekte büyük bir dönüşüm, kurtuluş veya ilahi müdahale beklediğini” ifade eder. Bu anlayışa göre:Dünya yakın bir zamanda kıyamet benzeri bir kırılma yaşayacak, ardından Tanrısal bir düzen gelecek, iyiler kurtulacak, kötüler cezalandırılacak, bunu ya Mesih’in gelişi ya da başka bir “ilahi müdahale” başlatacak.
[9] Nursi, B. S. (1989). Risale-i Nur Külliyatı (Şualar: Beşinci Şua). İstanbul: Envar Neşriyat.
[10] Nursi, B. S. (1989). Risale-i Nur Külliyatı (Şualar: Beşinci Şua). İstanbul: Envar Neşriyat.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.