
Habibi Nacar YILMAZ
Said Nursi İttihat ve Terakkiden Ne İstemişti?
Münâzarat'ta ağırlık olarak İkinci Meşrutiyet'ten sonra, üstadın Doğu vilayetlerindeki aşiretler arasında yaptığı sohbetler esnasında, üstada sorulan sorular ve üstadın verdiği cevapları yer alıyor. Bu sohbetlerdeki sualler ve cevapları, günümüz fikir dünyasında da hâlen ihtiyaç hissettiğimiz önemli hususları muhtevî olduğunu göz önünde tutarsak; üstadın, "Zaman-ı mazi canibinden Asr-ı Saadet ve müstakbelin tenkidât-ı ukala mahkemelerinden davet olunsam, bazı düzeltmelerle aynı şeyleri göstereceğim" ilanını daha iyi anlıyoruz gerçekten.
"Divan-ı Harb-i Örfî, Münâzarat, Hutbe-i Şamiye" ve diğer bazı irili ufaklı eserleri, yeniden okuyup değerlendirdiğimizde, onun bu ilanındaki haklılığını ve isabetini açıkça görüyoruz.
Üstad, Münâzarat'ın sonuna doğru avâma "Allah'a ısmarladık." dedikten sonra, havas dediği o günün idarecilerine de suallerini ve onlardan bazı isteklerini sıralıyor.
Üstadın, onların:
-"Ne istersin?" suallerine verdiği cevap, her daim tazeliğini ve geçerliliğini muhafaza ediyor.
Cevaba bakalım ki üstad, havas dediği idarecilerden ne istemiş?
"Sözünüzü, fiiliniz tasdik etmek, başkasının kusurunu kendinize özür göstermemek, işi birbirine atmamak, üzerinize vacip olan hizmetimizde tekâsül etmemek, vasıtanızla zâyi olan mâfâtı telâfi etmek, ahvâlimizi dinlemek, hâcetimizle istişare etmek, bir parça keyfinizi terk etmek ve keyfimizi sormak istiyoruz!"
Bir siyasi teşekkül için tam bir program olabilecek bu tavsiyeler ve istekler, ne kadar önemli ve her zaman geçerli değil mi?
Geçen aylarda, buna bir örnek de yaşadık. Dükkânın önünde duruyorum. Mikrofon ve kamera elinde iki genç, bize yaklaşıp bir röportaj yapmak istediklerini söylediler. Sualleri de "Trabzon milletvekillerinden memnun musunuz?" şeklinde idi.
Memnun değilim, dedim. Niçin, diye sordular. Yukarıdaki üstadın metnini ezbere okudum onlara. Özellikle son cümleler "ahvâlimizi dinlemek, hâcetimizle istişare etmek" konularında çok zayıf kalıyorlar, dedim. Şahsî bir isteğimiz yoktu ama seçimle birlikte her şey bitiyor gibi oluyor. Gelip milletin hâl ve hatırını soran yok, diye anlattım. Meğer röportajı, vekilleri ölçmek ve onlara yol göstermek için iktidar partisi yaptırıyormuş.
Röportajdan bir ay sonra, baktım bir grub arkadaş, bulunduğumuz kalabalık sokakta esnaf gezisi yapıyorlar. Bize de uğradılar. İçinde bizim röportajı da dinlemiş milletvekili ve diğer siyasî görevlilerle birlikte, ayaküstü konuştuk. Aynı şeyleri anlattım onlara da. Vekilimiz hak verdi ve bu noktada eksikleri olduğunu ve telefonunu vererek ikaz ve isteklerimize her daim açık olduğunu ifade etti. Demek, aynı ihmaller, o dönemde de vardı ki üstad, böyle yerinde ve etkili bir ikazı gerekli görmüştü.
Peki, "İttihat ve Terakki manasındaki hisse" olarak idarecilerden başka ne istiyordu üstad? Yani sizin adınız "İttihat ve Terakki" ama ittihadımızın temini ve terakkimizin devamı için, yine "üzerinizde hafif, yanımızda çok azim" yapımı, tahakkuku size kolay, bize zor olan bir şey daha isteriz, diyordu.
Üstadın "padişahlar içinde bir nev'i veli padişah ve sultan-ı mazlum" dediği Abdülhamit'ten de devamında İttihatçılardan da hatta görüşüp anlaşamadığı yeni devletten de daima istediği, değişmez ideali "Câmi-ül Ezher'in kız kardeşi olan Medresetüzzehra nanımıyla dâr-ül fünûnu da içine alan" bir kurumun birkaç şubesi ile özellikle Doğu vilayetlerinde açılmasıydı.
Medresenin plan, program, dil, gelir gider ve muhtevası ile ilgili çeşitli yerlerdeki izahlarına ve Münâzarat'ın sonundaki açıklamalarına dikkatle baktığımızda, böyle bir medresenin aynı adla olmazsa da gündeme alınması ve tahakkuku Doğu'nun problemlerinin çözümü için bir zaruretti. Gecikmesi, sadece problemin çözümünü geciktiriyordu. Bugünlerden baktığımızda bunu daha açık ve net olarak görüyoruz.
Üstad, fen ve din ilimlerinin birlikte okutulmasını istediği bu üniversiteyle "fasit, yanlış ve kasıtlı birtakım kıyasları çözmeyi, İslâmiyeti onu paslandıran hikâye ve israiliyat ve taassubat-ı barideden kurtarmayı" dini öğrenenlere fen bilimlerinin zaruretini, fenni öğrenenlere de dinin güzellik ve zarafetini ve hakikatini öğretmeyi" hedefliyordu.
Üstadın bu medrese için saydığı sekiz şarttan ikincisi, hayatî derecede önemli. "Fünûn-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc; lisan-ı Arabî vacip, Kürdî caiz, Türkî lazım kılmak." Arapça ilim diliydi, Kürtçe anadil, Türkçe ise, gerekli bir dildi. Bu üç dilin de olması gerekliydi.
Doğu insanı, yeni fenlere mesafeli duruyordu. Yani yeni icatları, cehaletinden dolayı çeşitli adlarla anıyordu. Üstad bu üniversiteye, onların alışık olduğu isim, yani medrese ismi takarak, hem onları ilim meclisine dahil etmeyi istiyor hem de dinimi de öğrenirim diyerek adım attığı bu medresede, yabancısı olduğu fen ilimlerini de öğrenmesini, bunların aklı doyurduğunu görmelerini temin etmek arzu ediyordu.
Lisan noktasındaki teklifine ise, yeni devlet, ancak on beş sene önce gelmiş, Doğu insanının kendi rüyasını gördüğü dilinin çeşitli zeminlerde serbestiyetinin önünü açmıştı. Anadilin konuşulmasından korkan bir devlet olur mu? Yıllarca oldu maalesef. Bunun faturası da ağır oldu.
Evet dostlar, Mutlakiyet, Meşrutiyet, Cumhuriyet gibi önemli devrelerin, devrilişlerin, inkılapların, değişim ve dönüşümlerin yaşandığı üç dönemi yaşayan Said Nursi, bu üç dönemde de bir Osmanlı âlim ve aydını, ayrıca bir müceddid-i din ve muslih-i zaman ve bu fakire göre bir mehdi-i azam olarak bulunduğu her zemin ve zamanda Kur'an'dan bulduğu çare ve fikirleri çekinmeden, her vasıtayı sabırla kullanarak ifade etmiştir. Bunun bedelini de bazen tımarhane, bazen sürgün, bazen de hapishane ve tecrit köşelerinde ödemiştir. Bedeli ödenmeyen fikirler ihlasla dirilememiştir hiçbir zaman. Mücadele de tesirsiz ve sonuçsuz kalmıştır. Birtakım nasipsizler onu okumadığı ve anlamadığı için aleyhinde bulunsa da ihlasla yakılan meşale gönüllerde mâkes bulmaya devam edecektir inşallah.
Selam ve dua ile.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.