Said Nursi'nin çevre anlayışı: Hayvanlar, bitkiler birer ilahi mektup

Said Nursi'nin çevre anlayışı: Hayvanlar, bitkiler birer ilahi mektup

Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü. Bu gün vesilesiyle Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur'da geçen çevreye dair görüşleri

1877 yılında Bitlis’in Nurs köyünde dünyaya gelen Said Nursi’nin çevreyle ilgili görüşlerini araştırırken dikkatimizi ilk çeken noktalardan birisi, tıpkı Mevlana gibi onun da çevreyle olan yakın ve ilgi çekici ilişkisidir. Daha çocukluğundan itibaren tabiata ve tabiattaki tüm varlıklara karşı büyük bir ilgi ve merak duymaktaydı. Dağları, yaylaları, nehirleri, pınarları, ovaları ve tüm bunların içinde yaşayan hayvanları hayret ve merakla incelediği ve bunlara karşı büyük bir sevgi ve şefkat beslediği görülmektedir.

Örneğin, genç Said, Tillo’da kapandığı türbe hücresinde Kamus’u ezberlerken, köylülerin kendisine getirdiği çorbayı “Cumhuriyetçi olarak” tavsif ettiği karıncalarla paylaşmış, kertenkele öldüren bir talebesine ise, “Onları sen mi yarattın? Diyerek çıkışmıştır. Barla’ya sürgüne gönderilirken, kendisine eşlik eden kır bekçisinin havalanan kekliklere ateş etmesine “şimdi yavrulama zamanıdır” diyerek engel olmuştur. Hapishanenin ilaçlanmasıyla sineklerin öldürülmesinden son derece müteessir olmuş ve bunun üzerine “Sinek Risalesi” olarak bilinen küçük bir risale yazmıştır. Kısaca, kâinatla ve etrafındaki her şeyle çok farklı bir iletişim kurmuş; tüm mahlûkatla hikmet, şefkat ve merhamete dayalı bir iletişim şekli geliştirmiştir.

Kâinatın Metafizik Boyutu

Said Nursi de tıpkı Mevlana gibi, kâinatın metafizik boyutunu ısrarla vurgular ve bu onun dünya görüşünün temelini oluşturur. Bunun özü de, kâinat ve içindeki her şeyin, Allah tarafından yaratıldığı gibi yine her şeyin O’nun varlığını tanıdığı ve delili olduğudur.

Ona göre, kâinat ve içerisindeki varlıkların tek yaratılış gayesi, insan merkezci (antroposentrik) anlayışın öne sürdüğü gibi, insan ve insanın menfaatleri değildir. Tam aksine kâinatın insandan bağımsız amaçları ve gayeleri (intrinsic value) olduğunu belirtir. Ona göre “her şeyin gayat-ı vücudu ve netaic-i hayatı” üç kısımdır. Birincisi Sâni'ine bakar, ikincisi, zîşuura bakar ve üçüncüsü ise o şeyin nefsine bakar”.

Yeni Bir Bakış ve Okuma Biçimi: Manay-ı Harfi

Tabiat söz konusu olduğunda onun sık sık kullandığı ve bunu öğrenmenin kırk senesine mal olduğunu söylediği bir kavram, onun tabiat anlayışını anlamak için önemlidir. Bu da, “manay-i harfi ve manay-i ismi” kavramalarıdır. Kanımca, Said Nursi’nin çevre felsefesinin anlamanın yollarından birisi onun bu “manay-ı ismi ve manayı harfi” kavramlaştırmasını anlamakta geçmektedir. Bu kavramlaştırmanın altındaki temel mantıki yapı anlaşıldığında tüm Risale-i Nur projesinin üzerine bina edildiği temel de anlaşılmış olacaktır.

Bu bağlamda talebeleri tarafından sorulan bir soruya verilen cevap da konumuz açısından önemlidir. Bu da Nursi’nin, hemen hemen tüm eserlerine ve mektuplarına İsra Suresinin 44. ayetiyle başlamasıdır. Üstad Nursi “Kur'an-ı Hakîm'in hazain-i kudsiyesine” açılan en birinci kapının bu ayet olduğunu belirterek düşüncesinin Kur’ani temellerine de işaret eder.

Nursi’ye göre kalb gözü ile kâinata bakıldığında her bir ağaç “hilkatlerinde o derece hârika bir intizam, bir san'at, bir hikmet” olduğundan “bütün esbâb-ı kâinat birer fâil-i muhtar farz edilse ve toplansalar” dahi o ağacı taklit edemezler. Bundan dolayı da her ağaş “birer âyet-i mücesseme hükmüne” geçerler.

Nursi daha da ileri giderek Kur’ani bir bakış açısıyla bakıldığında insanın nasıl bir âlem hayal edebileceğine işaret eder. Buna göre, etrafımızda gördüğümüz varlıklar, örneğin ağaçlar İslam öncesi Arap toplumunun ve modern bilimin bize gösterdiği “câmid, şuursuz bir cisim değil, belki gayet şuurkârâne mânidar vaziyetler” gösteren bir varlıktıe. Dahası “güyâ şu ağaçların müekkel melâikeleri ağaçların müekkel melâikeler içlerine girip, herbir dalında çok neyler takılan ağaçları cesed olarak giymişler, güyâ Sultan-ı Sermedî, binler ney sadâsıyla muhteşem bir resm-i küşâdda, onlara onları giydirmiş.

Nursi, şu sonuca ulaşır: Mâdem ağaçlar, birer cesed oldu; bütün yapraklar dahi diller oldu. Demek her biri, binler dilleri ile havanın dokunmasıyla "Hû, Hû" zikrini tekrar ediyorlar. Hayatlarının tahiyyâtıyla Sâniinin Hayy-ı Kayyûm olduğunu ilân ediyorlar.”( Sözler, 17. Söz.).

Burada çevreci bir bakış açısıyla dikkat çeken nokta, bir yandan bize sunulan canlı ve anlamlı bir kâinat anlayışı, diğer yandan da kâinattaki nizam ve mizana yapılan vurgudur. Bu nizam ve mizan bir yandan Allah’ın varlığını gösterirken, diğer yandan insanların dikkatleri bu nizam ve mizanın korunmasına zimnen de olsa çekilmektedir. Bir yandan “israf, abesiyet, faidesizlik, fıtratta yoktur. İsraf ise, İsm-i Hakîm'in zıddı olduğu gibi; iktisad, onun lâzımıdır ve düstur-u esasıdır” denilmekte, diğer yandan bundan insanın ders çıkarması istenmektedir.

Erken dönem eserlerinden birsindeki şu ifade calib-i dikkattir:

Dinle, havadaki demdeme, kuşlardaki civcive, yağmurdaki zemzeme, denizdeki gamgama, ra'dlardaki rakraka, taşlardaki tıktıka birer mânidar nevaz.

Terennümât-ı hava, naarât-ı ra'diye, nağamât-ı emvac, birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecâtı, kuşların seceâtı birer tesbih-i rahmet, hakikate bir mecaz.

Eşyada olan asvat birer savt-ı vücuttur; ben de varım derler. O kâinat-ı sâkit birden söze başlıyor: "Bizi câmid zannetme, ey insan-ı boşboğaz!"(Lema’at)

Nursi’nin çevre felsefesinde her şey canlı, anlamlı ve birbiriyle ilişkilidir. Kâinatın içindeki canlı-cansız tüm varlıklar Allah’ı tanıdığı gibi, O’nu tesbih de etmektedir. O’ndan gelen emirleri dinlemekte ve uymaktadır.

Ekolojik Denge

Ekolojik ve çevreci bakış açısının üzerinde ısrarla durduğu diğer önemli bir nokta ise kâinatta çok hassas eko-sistemlerin olduğudur. Said Nursi, kâinattaki denge, nizam ve mizana [ölçü] dikkat çekerken, yine Kur’an’dan hareket eder. Kainatta gözlemlediğimiz tüm ekolojik sistemlerin; denge, ahenk ve mizanın, başka bir ifadeyle her şeyin her şeyle bağlı ve bir bütün oluşturmasını Allah’ın Adl ve Kadir isimlerinin tecellisine bağlar. Nursi’ye göre insan kâinattaki bu evrensel ilkeden ders çıkarmalı; düzenli, amaçlı ve iktisatlı bir hayat yaşamalıdır. Bu nedenle, kâinattaki denge, ahenk ve mizanı görüp ondan bireysel ve toplumsal hayat için gerekli dersi çıkarmayanları eleştirir. Ona göre, “iktisat ve israfsızlık üzerine hareket eden bir kâinatta, insan savurgan ve ölçüsüz bir hayat yaşayamaz/yaşamamalıdır.

Başka bir ifadeyle, anlamlı ve ölçülü bir hayatın temeli ve kalkış noktası tüm kâinatta gözlemlediğimiz ve Allah’ın adl ve kadir isimlerinin cilveleri olan düzen, intizam ve mizan olmalıdır. Said Nursi’nin kâinatta olan esma-i İlahiye’nin tecellilerinin üzerinde bu kadar ısrarla durmasının nedeni “Allah’ın iki kitabı arasında bir ayrılık olmadığıyla” ilgili inancıdır.

Hayvanlara bakış açısı

Tüm mahlûkatı ve özellikle de hayvanları “ilahi birer mektup” olarak gören Said Nursi’nin, hayvanlarla ilgili bakış açısının en iyi örneklerinden bir tanesi onun sinekler hakkında, kendi ifadesiyle “büyük bir ayetin küçük bir nüktesi” olarak yazdığı risalede bulmak mümkündür. Başkasının tiksindiği ve taciz olduğu bu küçücük mahlûkları o, “kaderi mektuplar ve kudret kelimeleri” olarak görmektedir. Sineklerden çıkardığı diğer ilginç bir ders ise, bu hayvancıkların gurbette veya hapishane zindanlarında bile insanlara arkadaşlık etmeleri, onları yalnızlıktan kurtarmaları ve hatta temizlik konusunda onlara ders vermesidir.

Nursi, bir sanat eserindeki değerin sadece maddesi itibarîyle olmadığını, belki gösterdiği sanat itibarîyle olduğuna dikkat çekerek şöyle der: “nasıl ki bazen beş paralık bir maddede beş liralık bir sanat derc edilir. O zaman o şeyin maddesi nazara alınmıyor; san’at noktasından kıymet veriliyor: sineğin küçücük maddesi ve içindeki pek büyük sanat-ı Rabbaniye gibi.” Bundan hareketle, “cismani bir maddede o kadar nimet ve rahmet manası bulunur ki, yüz defa maddesinden ziyade ehemmiyetli oluyor.”

(Prof. Dr. İbrahim Özdemir-Risale Akademi)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.