Mehmet Selim MARDİN

Mehmet Selim MARDİN

Risale-i Nur’da tarih yorumları (2)

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI

Dünyayı, İslam alemini ve Osmanlı imparatorluğunu etkisi altına alan son yüzyılın en büyük olayı şüphesiz Birinci Dünya Savaşıdır. Bu savaş 20. yüzyılda dünya çapında yapılan iki savaştan birincisidir. 28 Temmuz 1914 tarihinde Avrupa'da başlamış ve dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "DÜnya Savaşı" olarak adlandırılmıştır. Dört yıl süren savaş, 1918 yılında sona ermiştir.

I. Dünya Savaşı, Avrupa'da dört merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin bulunduğu, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır. I. Dünya Savaşı Avrupa'da İttifak Devletleri diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan Krallığı ile İtilaf Devletleri diye adlandırılan Britanya İmparatorluğu, Fransa ve Rusya İmparatorluğu önderliğindeki Sırbistan, Karadağ ve Belçika devletleri arasında gerçekleşmiştir. Savaşa sonradan İtilaf Devletleri tarafında İtalya, ABD, Japonya, Yunanistan, Portekiz ve Romanya da katılmıştır.

Bu savaşın etkilerini anlatan yorumları Risale-i Nur’un yüzlerce yerinden okumak mümkün. Bedîüzzamân Said Nursi bizzat birinci dünya savaşının etkisinde kalmış ve savaşın dehşetli anlarını yaşamıştır. Kendi ifadesiyle, yaşadıklarının bir kısmını ”Harb-i Umumîde Van şehrinin, Rus'un istilâ etmesi ve ihrak etmesiyle harâbezâr olması ve ekser ahâlisinin şehâdet ve muhâceretle kaybolması” (1) şeklinde ifade eder. Başka bir ifadesinde ”Nev-i beşere gelen en büyük bir musibet, Harb-i Umumî hengâmında, çok tehlikelere mâruz kaldım” (2) demesiyle, Ruslara esir düşmesi neticesinde yaklaşık üç yıla yakın vatanından çok uzaklarda, zor şartlar altında hayatiyetini sürdürebildiğini hatırlıyoruz.

Bedîüzzamân, Birinci Dünya Savaşının zahiri çıkış sebebini tarihçilerin ortak ifadesiyle şu sözleriyle belirtir.

”Öyle zaman olur ki, bir kelime bir orduyu batırır, bir gülle otuz milyonun mahvına sebep olur. Sırp bir neferin Avusturya Veliahdına attığı bir tek gülle, eski Harb-i Umumîyi patlattırdı, otuz milyon nüfusun mahvına sebep oldu.” (3) Bu tespitlerini aşağıda aktaracağımız ansiklopedik bilgiler de teyit etmektedir.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand, 28 Haziran 1914 günü Saraybosna'yı ziyaretinde bir Sırp Milliyetçisi olan 'Princip' tarafından öldürüldü. İki devleti bir arada tutan tek unsur olan Habsbourg Hanedanı'nın tek veliahtı öldürülmüştü. Avusturya Hükümeti'nin tepkisi çok sert oldu. Fakat Rusya'yı tek başına karşısına almaya çekinen Avusturya, öncelikle Almanya'ya danıştı. Almanya'nın verdiği üstü kapalı desteğin ardından, Avusturya Sırbistan'a 48 saat süreli ve bağımsız bir devletin kabul edemeyeceği ağır bir nota verdi. Sırbistan bu notaya -Rusya'nın desteğiyle- kaçamak yanıtlar verdi. Bunun üzerine Avusturya, 28 Temmuz 1914'te Belgrad'ı bombalamaya başlayarak, Sırbistan’a savaş ilan etti. Rusya 31 Temmuz'da genel seferberlik ilan etti.

Daha önceden Rus Seferberliğini savaş ilanı kabul edeceğini açıklamış bulunan Almanya, 1 Ağustos'ta Rusya'ya, 3 Ağustos'ta da Fransa'ya savaş ilan etti. Almanya, barış zamanında hazırlamış olduğu 'Schlieffen Planı'na uygun olarak, Fransa’yı hemen ezip, seferberliğini tamamlama çabası içinde bulunan Rusya'ya sonra dönmek istediğinden, Fransa’ya saldırıda en kolay yol olan Flander Düzlükleri'nden ordusunu geçirmek istedi ve bunun için Belçika'ya 'Zararsız Geçiş Hakkı' için başvurdu. Tarafsız bir ülke olan Belçika, İngiltere’ye danıştıktan sonra Almanya'nın önerisini reddedince, Almanya 4 Ağustos 1914 tarihinde Belçika'ya saldırdı ve İngiltere de Almanya'ya savaş açtı. Böylece,4 Ağustos 1914 tarihine gelindiğinde üç cephede savaş başlamıştı: Alman-Fransız Cephesi, Alman-Rus Cephesi ve Avusturya-Sırbistan Cephesi.

Risale-i Nur’un değişik yerlerinde Birinci Dünya savaşının sonuçlarına ilişkin yorumlara da rastlamak mümkün. İşte o yorumlardan bazı örnekler:

-Hem Avrupa milletleri şu asırda unsuriyet fikrini çok ileri sürdükleri için, Fransız ve Almanın çok şeâmetli ebedî adâvetlerinden başka, Harb-i Umumîdeki hâdisât-ı müthişe dahi, menfi milliyetin nev-i beşere ne kadar zararlı olduğunu gösterdi. (4)

-Bu devirde sû-i istimâlât o dereceye vardı ki, bir sermâyedar, kendi yerinde oturup, bankalar vâsıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde; bir bîçare amele, sabahtan akşama kadar, tahte'l-arz mâdenlerde çalışıp, kût-u lâyemût derecesinde, on kuruşluk bir ücret kazanıyor. Şu hal, müthiş bir kin, bir iğbirar verdi ki, avâm tabakası havâssa îlân-ı isyan etti. Şu asrın tâbiriyle, sosyalistlik, bolşeviklik sûretinde, evvel Rusya'yı zîr ü zeber edip, geçer Harb-i Umûmiden istifade ederek, her yerde kök saldılar. Şu bolşevizm perdesi altındaki kıyâm-ı avâm, havâssa karşı bir kin ve bir tezyif fıkrini verdiğinden, büyüklere ve havâssa âit medâr-ı şeref herşeyi kırmak için bir cesâret vermiş. (5)

-Harb-i Umumî neticelerinden hem âlem-i insaniyet, hem âlem-i İslâmiyet çok zarar gördüler. Nev-i insanın, hususan Avrupa'nın mağrur ve cebbarları, bilhassa birisi, kuvvet ve gınâya ve paraya istinad ederek firavunâne bir tuğyana girdiklerinden, o hususî insanlar nev-i beşeri mesul ediyor, diye "insan" ism-i umumîsiyle tabir edilmiş. (6)

Bediüzzaman’ın alıntıladığımız bu ifadeleri ile tarihçilerin tespitleri birebir örtüşmektedir. Ancak Bedîüzzamân işin özünü ifade etmiş olup, ayrıntılara girmemiştir. İşte tarihçilerin de Birinci Dünya Savaşının sonuçları ile ilgili tespitlerinden bazıları:

-Avrupa’daki mevcut dengeler değişti.

-Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu parçalanmış; Çarlık Rusya’sı yıkılmıştır.

-Barış Antlaşmalarında milliyetçilik prensibine dikkat edilmemesi azınlık sorununun ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

-Komünizm, Faşizm, Nazizm gibi, demokratik olmayan, totaliter rejimler ortaya çıkmıştır.

-Milliyetçilik güçlendi ve ulusal devletlerin kuruluşu hızlandı.

Bediüzzaman’ın insanlığın en büyük musibeti diye nitelediği Birinci Cihan Harbinden, Risale-i Nur perspektifinden çıkarılacak derslerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerekir. Bu konuda uzman kalemlere büyük görevler düşmektedir. Bu gerçekleştirildiği takdirde Risale-i Nur’un müsbet ilimlere bakış açısı gözler önüne serilmiş olacaktır.

KAYNAKLAR
1.Lemalar | Fihrist | 403
2.Lemalar | Sekizinci Lem'a | 57
3.Mektubat | Hakikat Çekirdekleri | 457
4.Mektubat | Yirmi Altıncı Mektup | 311
5.Mektubat | Yirmi Sekizinci Mektup | 353
6.Şualar | Birinci Şuâ | 596

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum