Risale-i Nur bir muhayyile eğitim merkezidir

Bediüzzaman, Doktor Yusuf Kemal ile karşılıklı mektup teatisinde bulunur. Doktor “Sözleriniz benim dini muhayyilemi cidden değiştirdi” ayrıcı “muhteşem temsillerinizi defalarca okumak istiyorum” der.

Dedelerimiz ve ninelerimiz iyi masal anlatırlardı. Bu çocuğun muhayyilesini geliştirmesini sağlar. Geceleri mum ışığında Kerem ile Aslı’yı, Yusuf ile Züleyha’yı, Arzu ile Kamber‘i dinleyen insanlar o yarı karanlık ışıklar arasında Kerem’in ve diğerlerinin yaşadığı coğrafyaya gider, onlarla birlikte dertlenir ve neşelenirlerdi. Kerem‘in yerde yandığını gören Aslı da onun ateşi ile yanar birlikte ölürler yan yana. Sonra ahirette buluştukları söylenir.

Köyün bir başka odasında başında sarığı bir molla Efendi, dini meseleleri anlatır, köylüler diz çöker dinlerler. Kimi ağlar, kimi hayatına hayıflanır. Sonra herkes güzel şeyler dinleyerek gider evinde mutluluk içinde yatar. Bin yıl süren hikayemiz bu şekilde süreklilik kazandı. Anadolu’da bin yıllık hikayemiz vardır.

Bediüzzaman da “bin yıl İslam’ın bayraktarı” der bu millete. Beş yüz sene yatmış bir milleti diriltmek için çırpınır durur.

Tolstoy daha küçükken ailesi kendisine bir masalcı tutmuştur. Ona yeri geldikçe masal anlatır. Ailenin 13 öğretmeni var. Savaş ve Barış’ta 500 şahıs var. Onların kaderlerini düşünür. 500 şahsı bir romanda oynatır. Deha kelimesi ifade edemez bu adamı.

Kazaklarla Hz. İsa (as), Hz. Muhammed (asm), Kur’an ve İncil’i konuşur. Ölümünde Hristiyan usulü gömülmeyi reddeder. Çocukları papazları kabul etmez. İnsanın muhayyilesi böyle gelişir.

Bediüzzaman muhayyilesini tertemiz tutmuş, bütün eserleri muhayyilesinin çizdiği okyanuslarda dolaşır. Şu cümleye bak; “Bir zaman iki adam bir havuzda yıkandılar, uyandıklarında başka bir aleme götürüldüklerini gördüler.“

Bediüzzaman’ın muhayyile eğitiminden dünya çapında romancılar çıkabilirdi. Marks’ın adamlarından ne romancılar çıkmış, Allah çalışana verir. Ayet’ül Kübra tamamen muhayyile ile aklın ve muhakemenin kurguladığı bir eserdir.

“Evet bu dünya memleketine ve misafirhanesine gelen her bir misafir gözünü açıp baktıkça görür ki, gayet keremkerane bir ziyafetgah,

Gayet sanatkarane bir teşhirgah,

Ve gayet haşmetkarane bir ordugah,

Ve talimgah,

Ve gayet hayretkarane ve şevkengizane bir seyrangah,

Ve temaşagah,

Ve gayet manidarane ve hikmetperverane bir mütalaagah olan bu güzel misafirhanenin, sahibini ve bu kitab-ı kebirin müellifini, bu muhteşem memleketin sultanını tanımak ve bilmek için şiddetle merak ederken, en başta göklerin nur yaldızı ile yazılan güzel yüzü görünür.”

Ziyafetgah, teşhirgah, ordugah, talimgah, seyrangah, temaşagah, mütalaagah… Dünyaya tam yedi yönden bakmış. Her biri muhayyileyi nasıl genişletir bir bak. Tamamen gözlemlerle yazılmış.

Pencerelerin her birinin girişi muhayyilenin mahsulüdür.

“Ruy-ı zeminde mevsim be mevsim tazelenen mahlukatın icad ve tedbirlerindeki...

Zemin yüzünü yaz zamanında temaşa edip görüyoruz ki…

Zeminin yüzünü belki kainatı dolduran müteceddid eserler…

Sani-i zülcelal semavatın ecramına o kadar hikmetler, maslahatlar takmış ki…

Şu kainatın lambası olan güneş kainat Saniinin vücuduna ve vahdaniyetine güneş gibi parlak ve nurani bir penceredir…

Mevt hayat kadar bir bürhan-ı Rububiyettir…

Sani-i Hakim beden-i insanı gayet muntazam bir şehir hükmünde halketmiştir…”

Bediüzzaman geleneksel kuru kitaplar gibi konuşmuyor, sanki maveradan konuşuyor. Risale-i Nur bir muhayyile eğitim merkezi ama kendini ona verene…

Doktor Yusuf Kemal tıp fakültesini İstanbul’da bitirir. Samsun ve Eğirdir’de görev yapar. Üstad’ın Barla’da derslerinde bulunur. 1969‘da memleketi olan Uluborlu’da vefat eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum