Ayşenur KAHVECİ

Ayşenur KAHVECİ

Orucun İnsan Ruhundaki Psikolojik Etkisi

Ayşenur Kahveci (Aile Danışmanı)

Olmaz olur mu? Elbette ki var. Hem hangi ibadet vardır ki, sadece bedene tesiri olsun da insan ruhuna dokunmasın.

Hiç şüphesiz orucun da birçok psikolojik hikmetinden bahsedilebilir. Bu hikmetlerin bir kısmını birkaç alanda toplamıştır Bediüzzaman Hazretleri. Bugün sizlerle bu hikmetlerin insan ruhundaki psikolojik tesirlerini konuşalım istiyorum.

Malum, oruç, yemek içmek ile alakalı bir ibadettir. Madem öyle önce onları hatırlamakla başlayalım. Kim tahmin ederdi ki kan geçen damarlardan tertemiz süt gönderileceğini? Kim hayal edebilirdi ki kapkara bir topraktan rengarenk sofralar kurulacağını. Kim umardı bu umulmadık yerlerden böyle nazikçe besleneceğini. İşte Rububiyet budur. Oysa insan soğanı, patatesi topraktan; sütü inekten zanneder ve bu böyle sürüp gittikçe de öyle zannetmeye devam eder. İşte gaflet de budur. Kim müsaade eder ki ince ince planladığı tüm güzelliklerin, nakış nakış dokuduğu tüm nimetlerin, bir sofra gibi insanın istifadesine serdiği koca kainatın, topraktan, sudan, güneşten, tohumdan zannedilmesine? İşte oruç da budur. Ramazan orucu ile öyle bir Sultan-ı Ezeli’nin sofrasına akşama doğru yapılan “Buyurunuz” daveti ile icabet ediyoruz ki; bu davet onun emrindeki binlerce, milyonlarca askerlerinden sadece insan için yapılan bir davet, sadece insan için hazırlanan bir sofradır. Bu ne güzel bir şeref, ne tatlı bir iltifat, ne kıymetli bir imtiyazdır. İşte orucun Rububiyet noktasında insanda görülen psikolojik etkisi bu ayrıcalıklı muameleye mazhar olması ve onunla şeref bulmasıdır. Hangi insan bu iltifata muhatap olmak istemez ki? İşte insan olmak da budur.

Gelelim bir diğerine; Cenab-ı Hak kullarını maddi noktada hiyerarşik bir düzenle yaratmıştır. Her insanın kendinden bir derece bile olsa daha fakirini bulması mümkündür. Bu öyle bir düzendir ki; görünüşteki bu zıtlıktan dolayı zengini fakirin yardımına davet ediyor ve böylece hakikat noktasında muhteşem bir denklik yaratıyor. Bugün empati dediğimiz halden anlamak hali için zengin adamın fakirin çektiği acıyı, fakirin ihtiyacı olan şefkati önce kendi nefsinde hissedebilmesi, aç kalması gerekiyordu ki; işte merhametlenmek budur. Zengin adam ona vazife verilmiş olan fakire yardım emrini, oruç olmazsa tam manasıyla yapmaz, yapamaz. Fakirin halinden anlamaz ki şefkat hissetsin de yardım emrini yerine getirsin. İşte bencillik, katı kalplilik, bananecilik budur. Ramazan orucu bu tehlikeyi ortadan kaldırıyor. İnsanı yardıma teşvik ederek merhamet suyuyla kalbini, gönlünü yıkıyor. Evet, orucun sosyal hayatımıza bakan psikolojik tesiri budur.

Şimdi biraz düşünelim hadi; bedenimize bakım yaptığımız günler nasıl hissederiz? Saçımıza, kilomuza… Yeni modalardan sıkça duyduğumuz detoks gibi uygulamalarla vücudumuza yaptığımız dokunuşlar iyi hissettirmez mi? Ramazan-ı şerifteki oruç başka uygulamalara ihtiyaç bırakmadan bedene bir perhiz, bir idmandır ki insana bir taraftan da sabır ve tahammülü öğretir. Üstelik madde cihetiyle hafifleşen bedenimizde mide tatile girmiştir. Mide tatile girince de diğer cihazlarımız maksimum performans moduna geçebilecek rahatlığa kavuşurlar. Çünkü, midede işler yoğunken hep onun yardımına koşmaktan kendi vazifelerini ihmal ediyorlardı. Akıl, ruh, kalp gibi…  Ne hafiflik değil mi? Okurken bile rahatlatmıyor mu? İşte orucun şahsi hayatımızdaki psikolojik tesiri budur.

Ramazan orucu insanın nefsini bir yudum suyla terbiye eder. Nasıl ki; misafirliğe gittiğimiz evde ev sahibi bizi başıboş salıverdikçe haddimizi aşmaya meyilli oluruz ve evin sahibini unutup oradaki tüm güzelliklerden kafamıza göre faydalanmaya başlarız, kendimizi mal sahibi zannederiz. Aynen bunun gibi; yılda bir kez “Bu yerlerin Hâkimi benim! Ben müsaade etmedikçe topraktan zannettiğiniz soğanı bile elinize alıp ağzınıza götüremezsiniz!” diyen bir emir olmasaydı kendimizi O’nun mülkü değil, her şeyin sahibi zannederdik. Kendimizi kul değil, hür zannederdik. Ancak böyle bir emir ile sınırımızı hatırlayıp, kulluğumuzu takınıp çektiğimiz açlık sebebiyle gerçek görevimiz olan şükre dönebiliyoruz ki; insanın en belirgin psikolojik ihtiyacı sonsuz kudret sahibi bir yaratıcıya sığınmaktır. Bu şefkatli sığınağı bize hatırlatan Ramazan orucudur.

Ücretini ödemediğimiz hangi şey helal olur ki? Marketten yarım kilo domates alalım desek çiftçisine, getirenine, götürenine, poşete koyanına ayrı ayrı paha biçmezler mi? Ücretini istemezler mi bizden? Peki ya domatesi minicik bir tohumdan türlü türlü hallere sokarak, pişsin diye güneşi de yaratarak, sonra altında pişirip kızartarak, serilip serpilsin diye suyu yaratarak, içine şifasını ve lezzetini de ihmal etmeyerek, üstüne tek tek isimlerimizi yazıp adrese teslim soframıza kadar ulaştırarak bize kendini gösteren hakiki nimet sahibi Allah’ın da bir ücret talebi yok mudur? Vardır elbette. İşte şükür budur. Ramazan’daki şükrün diğer günlerden farkı çok büyük. Nimetin kıymeti ona hissedilen ihtiyacın şiddeti ile doğrudan ilişkilidir. Yani ne kadar acıkırsak o kadar lezzetini ve kıymetini idrak ederiz bir kuru ekmek parçasının. Bu sebeple tok adam ile aç adamın şükrü aynı olamaz şüphesiz. İşte Ramazan orucu mecburiyet tahtında fakire de, zengine de farketmeksizin açlık hissettirerek kuru bir ekmek parçasına bile aslında nasıl da ihtiyacımız olduğunu hatırlatır. O hatırlamak ile daha samimi bir şükür gelir peşinden. Ve sokakta tanımadığımız bir insana teşekkür etmenin bile insan ruhundaki olumlu tesiri bugün bilimsel makalelere konu olmuşken, yerlerin ve göklerin sahibi Rabb-ı Rahimimize diğer aylarda edemediğimiz kadar hakiki ve halis ve taa içimizden bir teşekkürün insan psikolojisindeki tesiri de bugün evlerimizin konusu olsun mu?

Olsun…

Ramazanımız rahmet olsun mu? Olsun…

Sahurumuz bereket, iftarımız merhamet olsun mu? Olsun…

Her halimiz ibadet, her günümüz mağfiret olsun mu? Olsun…

Aşk olsun…

Hamdolsun…

Hayrolsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum