Ölümün bile aşk ile sevdiceğim Barla

doğum sancısında deniz

sıvazlarken toprağın yüzünü

yüreklerde çağıl çağıl

aşk damıtır

                                     ey her sabah çiçeklere su taşıyan ay

                                     sen de bu şiiri bir çiçek say

gece güller giyer al al

gök bir ıtırdır

dua dağıtır yaprak yaprak

dudaklarıyla dillerimize zaman

  kuşlar serilir göğün sofrasına

                                     ahirzaman aşkları büyür karanlıkta

gelincik dağları dalga dalga

dalgalar ki göğümüze vurmakta

karların üzerine geceden düşen 

arı bir ten, on iki kandilli

                                     gecenin gözlerine ışık ağar 

                                     şakirtler aşkı bulutlardan sağar

toprak renkli bulutlar bırakılır

çocuk bahçelerine

ve annelerin yüzlerine

yıldız ellerimize düşünce

                                      çocuk sesleri böler günleri

                                      güneş kurtarırken ufuklardan kendini

bir türküdür ki zaman

çayların gözlerinde durulur

omuzlarından sarsılır ırmaklar

ağaçlar dallarından   

                             bilirsin ağlayan her çağlayan

                             bozar gecenin uykularını   

taşlar ufalanır renginden

karanfiller açar gülüşünden

istiğrakın eşiğinde gece

düşlerinde baharlar büyür

                                  aşk ışık arar kırmızı ufuklarda

                                  asır kirli bir aynadır burçlarında

şiirlere tutunan Barla’nın

bağrında aşk yangınları

mühürlenir ateş ve kan

yar çalkalanır dudağında

                                 gökler ağlayınca yatır başlarında

                                 yağmurlar yağar ilahilerin yapraklarına

istanbul sisli, bir rüya ağılı

bulutları emzirmez olmuş insanları

yanan kandır şimdi gözyaşları

yuşa tepesinde yorgun bir savaşçı

                                  hep ölüme at süren yeniçeri

                                  akının ne lirik bir mehdi

kurumuş hurma dalının

ince yay hali bakışların

menziline ay vuruyor

o ne güzel kandil

                                  ey türkülerin sırlı kandili

                                  ışığın ne çok masalın eğeri

katran ağacı, incir ve barla

vurgun

ellerin bir asa

dualarınla ayakta kalıyor dünya

                                   sayfa sayfa alnının defteri

                                   ölüm ciltliyor en güzel şiirini

hayallerin uzayıp gidiyor rüyalarımıza

kalbimizi yorma

bir sevda ki boşlukta

ırmaklar öpüyor yanaklarımızı

                                  dağlar hazır kıta attır geceye

                                  nice kutuplar inmiştir yelesine

doğu masalı, batı kapısı

ulu orta aşk çarşısı

gövdende dağlanır

bir bayram yeri olur bakışların

                                gözlerin uzar uzar

                                kalbinden kalbimize akar

sen yaralı kuşların piri

ki iyi kurtların  miri

ve kuşlara ve kurtlara

kahvaltı sunan sabahın efendisi

                                 öyle gamlı gözlerin

                                 bir rüya bozumu sanki.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum