Mustafa ÖZCAN
Emsal doğrular!
Bediüzzaman bir ifadesinde şöyle der: “Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dahil olacaklardır.”
Burada doğru İslamiyet kavramı bedihi ve açık bir hükmü ifade etmektedir. Anlaşılmasında herhangi bir sıkıntı yoktur. İslamiyet’in getirdiği veya vurguladığı doğrular demektir. Cümlenin ikinci şıkkında ise ‘İslamiyete layık doğruluk’ ifadesi vardır. Çetrefilli olan bölüm budur. Bu ifadeler İslamiyet mecrasının dışında da benzer doğrular var mıdır sorusunu akla getiriyor. Evet İslamiyet bir paradigma ve modeldir. Benzerlerini de ihtiva eder ve içine alır. Doğrudan zikretmediği ve gelecekte belki gayri müslim dünyada inkişaf edecek ve ortaya çıkacak değerlere işaret etmektedir. İslamiyete layık doğruluk ise açıktan zikredilmediği halde zımni olarak İslamiyetin içerdiği ve onayladığı doğrular olmalıdır. Dolayısıyla bütün iyilikler ve doğrular aslında aynı köktendir ve İslami değerlere mülhaktır. İslam bütün mesajların özünü ve bozulmamış doğrularını kapsamaktadır. Bu nedenle de sıfatlarından birisi ‘müheymin’ oluşudur. Ötekilerle ilişkisinde musaddık, muaddil ve müceddittir. Bütün müspet değerler İslamiyet’in mülhakatındandır.
Bunu nereden çıkartıyoruz? Basit! Kur’an son kitapla ilgili olarak müheymin yani kuşatıcı ifadesini kullanır. Bu yönüyle bütün iyilikleri kuşanmış ve kuşatmıştır. Kur’an özet mahiyetinde geçmiş kitapları da kuşatmıştır. Bununla birlikte İslamiyet kuşatılmaz yani diğer kitaplar onu kapsamaz. Çığırları, mecraları bozulduğundan esas hükmüne geçmezler. Temel Kur’an türevler ise onların sağlam bakiyesidir. Hadisler bizi eskilerin çığırlarına uymaktan men eder. Lakin iyiliklerine uzanmaktan men etmez. Onların parçalı doğrularını kabul eder.
Sosyal yönden yardımlaşma, dayanışma içinde olmaları, siyasi olarak kendi aralarında istibdada ön vermemeleri İslamiyete layık doğrular zümresindendir. Sahih-i Müslim'in tahriç ettiği ve Müstevred el Kureşi'nin rivayet ettiği bir hadiste Hazreti Peygamber Rumların yani Batılıların dört veya beş olumlu hasletinden, sıfatından bahseder. Bunlardan birisi de yöneticilerini denetleme vasıflarıdır. Onların zulümlerine engel olmaları keyfiyetidir. Hadis şöyledir: Kıyamet öncesi Rumlar/Batılılar insanların en kalabalık zümresi, kitlesi olacaktır. Müstevred Kureşi isimli sahabe böyle söyleyince diplomat sahabelerden Amr İbni'l As irkilir ve 'nasıl olur? mealinde 'ne dediğinin farkında mısın?' diye çıkışır. Müstevred kendinden ve aktardıklarından emindir. Onlarda dört veya beş vasıf vardır ve bu vasıflar olumlu vasıflardır. Fitne ve kargaşa dönemlerinde en halim ve yumuşak tabiatlı, huylu toplumu temsil ederler. Tez elden ifakat gösterir ve ayarlar. Felaketten sonra hızlı bir biçimde toparlanırlar. Sürçmeden sonra tekrar hamle gücü kazanırlar. Dördüncü hasletleri miskin, yetim ve zayıfa sahip çıkarlar ve onlara düşkündürler ve ezdirmezler, gözetirler.
Beşincisi de, güzel bir haslettir ki, kralların ve yöneticilerin zulmüne geçit vermezler. Bu vasıflar Müslümanlarda ender veya görülmeyen vasıflardandır. Burada Hazreti Peygamber hem sosyal hem de siyasi olarak batılıları övmektedir.
Kısaca İslamiyet’in dışında da İslamiyet’e layık genel doğrular olabilir. Onlar da aynı mişkatın ürünüdür ve İslamiyet’in doğrularıdır. Lakin düzgün süzgeç ve kıstaslardan geçirilmesi lazımdır. İyilik ve doğruluk bütün insanlığın ortak malıdır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.