Hizmetin İnsana Ettiği Güzellikler

Mektup mektup açılan sözler

Bediüzzaman her mektuba cevap vermeye çalışır. Müsait olmadığında bazı talebelerini yetkilendirir. Bir ara Ahmet Nazif’in de imzası bulunan bazı mektuplara cevap veremez. Varislerinden cevaplanmasını ister.[1]

Isparta, Risale-i Nur’un başşehridir. Kastamonu Nur Talebeleri Isparta ile sürekli irtibat halindedir. Tecrübelerinden istifade etmekte, şevklenmektedir. Isparta Kahramanları Küçük Hüsrev Feyzi, Nazif, Emin, Tahsin, Tevfik, Hilmi gibi kardeşlerine hitaben mektup yazmışlardır. Cevabi mektubu Nazif, Selâhaddin, Tevfik, Hilmi, Emin ve Feyzi kaleme alır.[2]

Hizmetin insana ettiği güzellikler

Risale-i Nur hizmetinin hemen her safhasında zor zamanlarda teselli verici rüyalar görülür, harika hâller hissedilir, latîf tevafuklar ve kerametler gerçekleşir. Değil mi ki bu hizmetin arkasında Allah ve Resulü vardır. Ahmet Nazif Çelebi bir gün 19. Mektup’u yazıp Üstad’a gönderir. Üstad yazısında mu’cizat-ı Ahmediye’nin (asm) bir kerametini görüp tebrik eder.[3]

Hz. Ali (ra) 32. Söz’e çok önem verir. Nazif bu Risale’yi yazarken de lâtif tevafuklar gerçekleşir. Halil, Hilmi, Salâhaddin, Emin, Feyzi bunu kayıt altına alırlar.[4]

Kusurlu da olsan seviyorum seni

Hizmette asıl olan ihlâs ve hüsnü zandır. Bazen hata, kusur ve sehiv gibi görünen bir şey de bile güzellik ve isabet vardır. Üstad bir mektubunda buna değinir. Nazif’in dikkatsizliğinden doğan hatanın hayra vesile olduğunu anlatır. [5]

Her şey anladı da bahtsızlar anlamadı

Risale-i Nur’u okuyan aydınlanır, ona dokunan yanar. O, dostlara deva ve bereket, düşmanlara dert ve felakettir. Bunun yüzlerce örneği vardır. Üstad’ın ifadesiyle, “Risale-i Nur’un erkânından Nazif” bunlara defalarca şahit olmuştur. Değil mi ki Risale-i Nur dostlara tiryak olduğu gibi düşmanlara da sâıka oluyor.[6]

Kuşlar ve yağmurlar selam durur Nur’lara

Şüphesiz ki insan çok cahil ve nankördür. İşine gelmediğinde körleşir, sağırlaşır, dilsizleşir. Oysa kurtlar, kuşlar, karlar, yağmurlar iyi insanlara, güzel sözlere selam durur. İyilikler, güzellikler kitabı Risale’ler bizden çok onların uğrak yeridir. Dizlerini kırar, kanatları çeker, perdeleri indirir, huşu içinde Risale dinler. Bunun onlarca misali vardır. İnebolu’da Nazif’in ev sahipliğindeki ve serzakirliğindeki Nur derslerine kuşlar, yağmurlar gelir. Bir zaman sonra kuşlar susar, yağmurlar konuşmaya başlar. Nazif yaşananları mektuplarla Üstad’a anlatır. [7]

Yazmana gerek yoktu Nazif. Üstad kalbinizden geçenleri, kaleminizden dökülenleri, Nur derslerine kimlerin geldiğini, kimlerin gelmediğini, kuşların yağmurlar gibi nasıl döküldüğünü, yağmurların kuşlar gibi nasıl süzüldüğünü bilir. Kuşlar kadar masum, yağmurlar kadar temiz sizlerle daima iftihar eder.

Kuş korosuna hüdhüd de katılır.

“Kur’an’ın medhine mazhar olan hüdhüd-ü Süleymanî kuşu bir müjde vermek istiyor gibi on beş dakika kadar yolumuzu takiben sağa ve sola ve yola konup uçup yine gelip; hiç bu acib tarzı görmediğimiz surette, kanaatim geldi ki yarın beni mesrur edecek bir haber alacağım. Beni gezdiren Nureddin’e dedim. O da benim gibi o kuşun o garib vaziyetinden hayret ediyordu. Birden, biz onun sırrını ifşa ettiğimizden kayboldu.”[8]

Bir zaman sonra kuşlar susar, yağmurlar konuşmaya başlar. O günlerde bir aydır yağmur yağmıyordur. Bahtsızlar tarafından Bediüzzaman ve talebelerine reva görülen üzücü haller nedeniyle Üstad ve talebelerinin kalpleri füturdan ağlamaktadır. O anlarda Hüsrev’in makine müjdesi, Nazif’in tafsilli mektubu gibi birkaç sevindirici hadiseyle birlikte rahmet yağmurları yağmaya başlar. Bediüzzaman, sevindirici haberlerin ve rahmet yağmurlarının Bediüzzaman ve talebelerinin ağlayan mahzun kalblerinin büyük ferahlarına ve sevinç ve inşirahlarına tam tamına tevafuku ve tetabukunu “inşaallah bir fa'l-i hayırdır.”[9] diye yorumlar.

Küçük Isparta: İnebolu

Üstad bir gün Emirdağ bağlarında abdest alırken eski günler hatırına gelir. Lemaat gibi harika bir eseri yazdığı halde yedi yaşındaki bir çocuk kadar güzel yazı yazamadığını hayretler içinde fark eder. Bu hâl kalbine dokunur. O hâlde bir pencere açılır. Hakikat görünür. Eğer o kabiliyete göre hüsn-ü hattı olsaydı, Hüsrevler, Nazifler, Tahirîler, Sabriler, Mehmedler, Ahmedler, Mustafalar gibi elmas kalemli yüzer muavinleri aramayacaktır. Müstağniyane bakıp onlara yalvarmayacaktır. O durum hizmet-i nuriyeye büyük zarar olacaktır.[10]

Nazif Reis, Üstad’ın muavini olur, İnebolu’da dümene geçer. İnebolulara açık denizlerde nefes aldırır. Üstad adına, İnebolu namına hizmet eder. İnebolu’nun Hüsrev’i olur. Arkadaşlarıyla İnebolu’yu Küçük Isparta yaparlar. Üstad da hakkını verir.

Nazif'e bin bârekâllah, bin mâşaallah! İkinci bir Hüsrev, İnebolu ikinci bir Isparta olduğunu isbat ediyor.”[11]

Üstad, Lahikalara girmeyen bir mektubunda Nazif’i hizmetin işleyişi konusunda yönlendirir. Ondan üç şey ister.

“Birincisi: İtidal-i dem, yani hilm ve teenni ve uluvv-ü cenab göstermek.

İkincisi: Vazife-i hizmette kanaat etmek, müşkilpesent olmamak,

Üçüncü: Kendi vazifemizi yapmak, Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmamak.”[12]

İnebolu Hüsrev’i Nazif, Üstad’la sürekli istişare halindedir. Ona sormadan adım atmaz.

“(Üstad’ım) Hizb-i Nuriye ve Salavat’ın neşrini bitirdikten sonra ne münasip ise neşredeceğim.”

Nazif sormana gerek yok. Üstad seni vekil kılmış. Dilediğin gib yap.

Üstad habere sevinir.

“Kahraman Nazif’e çabuk cevap gönderiniz. Hakikaten, o kardeşimizin Cevşenü’l-Kebir’i ve Hizb-i Nuriye’yi Salavat ile beraber neşri, Nurculara ve ehl-i imana büyük bir hizmettir. Cenab-ı Hak her bir harfine mukabil ona ve yardımcılarına bin sevap ihsan etsin, âmin!”[13]

Nazif teksir faaliyetinin safahati hakkında da sık sık Üstad’ı bilgilendirir. Üstad da memnuniyet ve takdirlerini sunar. [14]

Üstad Nazif’i hizmetin kutuplarından biri olarak görür. Neşriyatta talebelerinin onunla istişare etmesini ister.[15]

Nazif Reisin Tayfası

Üstad, Nazif ve arkadaşları Salâhaddin, Küçük İbrahim ve ailesi, İsmail Fakazlı, Salih Uğurtan, Gülcü Hüseyin, Osman, Zühtü, İzzet, Ömer ve İnebolu’daki diğer Nur Talebelerini teksir hizmetinde gösterdikleri gayret ve sadakat için tebrik eder.[16] Onların Nur’a hizmetlerinin bu memleketi cidden minnettar edecek vaziyette olduğunu söyler. [17]

Üstad, Salâhaddin ve İbrahim Fakazlı’yı Nazif’in iki kolu olarak görür. Mustafa Osman üzerinden bu gerçeğe göndermede bulunur. Küçük İbrahim’in, Nazif’e ikinci bir Salâhaddin hükmüne geçtiğini söyler.[18]

İnebolular, Denizli hapsi ve sonrasındaki sıkıntılı dönemde yaptıkları hizmetle Küçük Isparta olmayı hak etmişlerdir. İnebolu’dan gelen her mektup Üstad’ı heyecanlandırır. Zorluklara rağmen hizmete devam etmelerini takdir eder.[19]

Üs­tad Risale’lerin hatasız ve tashihli basılmasına ister. Konuyla ilgili Ceylan’ın Nazif’i bilgilendirmesini ister.

Daha fazla bilgi için İnebolu Nur Talebelerini anlattığımız Hiçbişey yayınlarından çıkan “Kuzey Işıkları: İnebolu Nur Kahramanları” isimli kitabımıza bakabilirsiniz.

https://www.kitapyurdu.com/kitap/kuzey-isiklari-inebolu-nur-kahramanlari/654956.html&publisher_id=10964

[1] Emirdağ Lâhikası, 235. Mektup.

[2] Kastamonu Lâhikası, 86. Mektup.

[3] Kastamonu Lâhikası, 135. Mektup.

[4]Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.300.

[5]Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 309.

[6]Kastamonu Lâhikası, 136. Mektup.

[7] Emirdağ Lâhikası 119. Mektup.

[8]Emirdağ Lâhikası, 126. Mektup

[9]Emirdağ Lâhikası, 119. Mektup.

[10] Emirdağ-2 Müntehap dosya, sıra no: 17.

[11]Emirdağ Lâhikası, 253. Mektup.

[12]Mufassal Târihçe-i Hayat.

[13] Emirdağ Lâhikası, 274. Mektup.

[14] Emirdağ Lâhikası, 146. Mektup.

[15] Mufassal Târihçe-i Hayat.

[16] Emirdağ Lâhikası, 141. Mektup.

[17] Emirdağ Lâhikası, 141. Mektup.

[18] Emirdağ Lâhikası, 141. Mektup.

[19] Emirdağ Lâhikası, 52. Mektup.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum