Tahterevalli

Çok güzel tanzim etmişti ve çalıştırıyordu, bu parkları yapan… Meselâ o tahterevalliler. Oturanlarının ağırlıkları farklı bile olsa, onların iki ucu da hem kalkabiliyor, hem inebiliyordu. Bununla ilgili, her tahterevallinin tam ortasında bir görevli vardı ve bir uç daha ağır olsa bile, o görevli bazen ağırlığını diğer uca verebiliyor ve o ucun ağır basmasını da sağlayabiliyordu.

Sahibinin ve çalıştıranın tüm diğer parklarında da, ortalarındaki görevlinin bir tarafa ağırlığını koymasıyla ve geri çekmesiyle, bazen bir uçları, bazen de diğer uçları ağır basan; sayılamayacak kadar çok “tahterevalliler” ve başka harika şeyler vardı.

O tahterevallilerde, “minimum potansiyel enerjili olmak” meylinin bulunduğu uç, aslında daha ağırdı; çünkü, tüm bu parkların bulunduğu maddî kâinatı kuran, iktisadı yani “israfsızlığı”, kuruluşunun temel düsturlarından biri yapmıştı.

Oda sıcaklığında atomların elektronlarının enerji seviyelerine dağılımı, moleküllerin meydana gelişi, katıların çeşitli geometrik yapılarda inşası, daima O’nun koyduğu bu prensibin neticesi meydana geliyordu. “Mutlak Sıcaklık” denilen ve sıcaklığın en alt değeri olan -273°C yakınlarında da bütün maddeler yine O’nun bu prensibine uyuyorlar ve o çok düşük sıcaklık derecelerinde, tahterevallilerin “minimum potansiyel enerjili olmak” meylinin tarafı daha ağır basıyordu.

Ama, iyi ki her zaman böyle olmuyordu; çünkü her zaman böyle olsaydı, diğer canlı mahlûklarla birlikte insan nev’ini de üzerinde misafir eden yerküresinde, tasavvuru bile mümkün olamayacak çok dehşetli ve mahvedici bir soğuk ve tüm maddelerin de yalnız katı halleri devamlı mevcut olabilirdi. Halbuki, en başta insanların ve yerküresindeki diğer canlıların maddî varlıklarının hayatiyeti için, belli bir sıcaklık aralığına ve maddelerin katı fiziksel hallerinden başka sıvı ve gaz hallerine de ihtiyaç vardı.

“Minimum potansiyel enerji prensibi” her zaman galip durumda olsaydı; hem yeryüzündeki bitki, hayvan ve insanların hayatî ihtiyaçları olan havanın bilhassa oksijeninin ve daha sonra da azotunun gaz hallerinin ve hem de havadan sonra en fazla ihtiyaç duydukları madde olan suyun sıvı halinin ve atmosferdeki gaz (su buharı) hallerinin yerine, sadece onların katı halleri bulunabilirdi ki, bu şartların hayal edilmesi bile ne kadar zor ve ne kadar dehşet vericiydi…

O parklar öyle iyi düzenlenmişti ve idare ediliyordu ki, bahsettiğimiz o çok dehşetli hal hiç meydana gelmiyordu. Çünkü, maddenin katı halinden başka sıvı ve gaz hallerinin de meydana gelebilmesini temin için, o parklardaki tahterevallilerin ortasında “temperatür” (sıcaklık derecesi) denilen görevliler, bazen de ağırlıklarını tahterevallilerin diğer ucuna, “entropi” (düzensizlik) tarafına vererek, o parkların sahibinden aldıkları talimatın ve programlarının gereğini yapıyorlar ve böylece her şey aşırı soğuktaki maddelerin, daima çok düzenli fakat katı fiziksel hallerinde kalmak yerine, bazen düzensiz sıvı ve gaz hallerine de dönüşebiliyordu. Akışkan olan ve bulundukları kapalı sistemin hacmi içine yayılabilen sıvı ve gaz madde halleri ise, yerküresindeki bitkilerin, hayvanların ve insanların hayatî faaliyetleri başta olmak üzere, çok yerde ihtiyaca daha uygun oluyordu.

Tahterevallilerin ortasındaki, maddelerin katı-sıvı-gaz fiziksel hal değişimleri için bazen ağırlıklarını koyan, bazen de ağırlıklarını geri çeken, görevli “temperatür” de, parkların sahibi tarafından “moleküler hareketlerle” eşleştirilecek şekilde programlanmıştı ve onun “Mutlak Sıfır”ı olan -273°C’ta, moleküler hareketler tamamen durdurulmuş oluyordu.

Etraflarındaki maddî kâinatı dolduran bu harika parkların ve onların içindeki çok mükemmel çeşitli sistemlerin sahibi tarafından çok iyi tanzim edilmiş ve çalıştırılmakta oluşunun delilleriyle ilgili bunlar gibi çok örneklerin, bir iğne bile ustasız olamadığından, insanlara eserleri ve icraatıyla kendisini tanıttırmak isteyen ustasını ve çalıştıranını ne güzel tanıtıyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.