Muhammed Numan ÖZEL

Muhammed Numan ÖZEL

Muhabbet mayası

Muhabbet, sevgi, aşk… Bu tabirler hayatın her yerinde karşımıza çıkan tabirlerdir. İçini doldurmak ise insanların meziyetidir. Risale-i Nur müellifi hayatın olmazsa olmaz manasında insana bir bakış ve duruş kazandıracak bir tarzda şu dört kelimeyi veya bakış açısını bizlere söylüyor. “Mana-yı harfî, mana-yı ismî, niyet, nazardır.”[1] Gerçekten bu dörtleme insana bambaşka ufukların, alemlerin kapısını açıyor. Yeter ki tatbikatını yapabilelim. Zor olan da zaten bir hadiseyle ilk karşılaştığımızda bunun farkına varıp hemen bu dörtlemeyi tatbik etmektir.

Hayatımızın bir parçası olan ve kainatta da cari olan bir mesele muhabbet, sevgi, aşk.

İnsan, mahiyet-i câmiiyeti itibariyle mevcudatın hemen ekserîsiyle alâkadardır. Hem insanın mahiyet-i câmiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet dercedilmiştir. Onun için insan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi seviyor. Ebedî Cennet'e bahçesi gibi muhabbet ediyor. Halbuki muhabbet ettiği mevcudat durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan daima azab çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, hadsiz bir manevî azaba medar oluyor.”[2]

Bu alakadarlık sebebiyle diyebilirim ki Allah insanın mayasına Muhabbet koymuştur. O muhabbetle insan kainatla ve kendi dünyasındaki her şeyle alakadar olmuştur.

Mana-i harfi namına yani bir şeyin Allah için olması demektir. Bu manada olursa insan azab çekmiyor. Çünkü hikmetini görebiliyor.

Mana-i ismi ise bir şeyi nefsi için istemek, sevmek, yani maddesine takılmak manasında geliyor. Hal böyle olunca “muhabbet ettiği mevcudat durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan daima azab çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, hadsiz bir manevî azaba medar oluyor.[3] Bunun neticesinde insan içsel bir çöküntü yaşıyor.

“Muzaaf ihtiyaç, iştiyaktır. Muzaaf iştiyak, muhabbettir. Muzaaf muhabbet dahi aşktır. Ruhun tekemmülatına göre meratib-i muhabbet, meratib-i esmaya göre inkişaf eder.”[4]

Muzaaf tabiri için bir şeyin dozajının artması yani bağımlılık da diyebiliriz. Tahlil edecek olursak ihtiyaç kendisini hissettirirse iştiyak olur. İştiyak daha da kendisini hissettirirse muhabbet olur. Muhabbet kendisinin hissettirirse aşk olur. Ve bu tutkunluk, meftuniyet, müptelalık ise her insana göre değişkenlik göstermektedir.

“Muhabbet fedaileriyiz”[5] diye bir şiarımız, iddiamız var bizim. Her insanın da muhabbet üzere bu söz şiarı olmalıdır. Elini attığı şey, alakadar olduğu işlerle ve kimselere ve gönüllere de muhabbet üzere girmeye gayret etmelidir insan. Ama mana-i harfiyle olmalı.

Unutulmamalıdır ki Allah için olursa niyetin her şeyi ve herkesi sevebilir bir fıtratı var insanın.

Hayatın tadına varmak isteyenler için bu formül iyi bir tekliftir.

Hasıl-ı Kelam: şu şeyler bizim dareynde hayatımızı kolaylaştıracaktır. “Hüsn-ü niyet sahibi olmak, başkalarına iyilik etmek, iffet, hayâ, müsamaha, sabır ve tahammül, iktisad, doğruluk, istikamet, sulhperverlik, hakperestlik, her şeyden fazla Cenab-ı Hakk'a itimad ve tevekkül, Allah'a itaat... Gücenmemek, gücendirmemek, ikiliğe meydan vermemek, itidal-i dem, tahammül etmek, uhuvvetlerini ve tesanüdlerini tevazu ile ve mahviyetle ve terk-i enaniyetle takviye etmek.”

[1] Mesnevi-i Nuriye ( 51 )
[2] Lem'alar ( 14 )
[3] Lem'alar ( 14 )
[4] Sözler ( 642 )
[5] Tarihçe-i Hayat ( 59 )

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.