Men talebe ve cedde vecede

üstâdım !
rüyamı şereflendirdiğiniz tecellinize selam olsun…

İki cihan serveri Peygamber Efendimizin (S.A.V.) 571 yılında şereflendirdiği dünyada, bizlere bıraktığı en nadide mirasın bugün acizane koruyucuları olarak; yine 1878 yılında bu topraklarda mübarek gözlerini açan bir Hakk dostunun, gönül dostunun, Zamanın harikası diye adlandırılan bir Hazret-i muhteremin 100 yıl önce Emeviye Camisi’nde seslendirdiği İslam Birliği’ni bir kez daha –belki de daha güçlü bir biçimde- hatırlamamız gerekiyor.

Bu yıl, üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Şam’daki Emeviye Camii’nde onbin kişiye yaptığı hutbe olan Hutbe-i Şamiye’nin 100.üncü yılı. On bin kişi… Mikrofonsuz… Ama en arka sıradakiyle, en ön sırada duran aynı ölçü ile duyabiliyor.

Ne ilginç değil mi ?

Rahmet, Ahmet ve keramet ehli iseniz, değil…

Padişah III.Murat’ın bir gün sabah namazı vaktini kaçırdığı için üzülüp yazdığı “Uyan ey gözlerim gafletten uyan” demesi gibi, nur-u îman ehli üstadımız da bu vurguyu hançeresi yırtılırcasına tüm İslam alemine yapmıştır: “Uyan ey gözlerimiz uyan ! “

Bugün bilimin bayraktarlığını yapan Batı’nın ahlak merkezli hayatı tanımlarken içtihad noktasındaki zâfiyetinin neresindeyiz?
Bir başımıza, gah evimize kapanıp, gah caminin tenha bir köşesinde ibadetimizi yapmanın uyanmak noktasındaki yeterliği ne kertededir?
Bugün bu parçalanmışlığa ve acziyete cumhurun sesi ne kadar çıkmaktadır?

Şahsen bu garib, bir çırpıda “Evet, vazîfemi edâ ediyorum. Evet, pîr ü pâkım…” diyecek güce sahip değildir. Ama hicap noktasında dünyaya geliş sebebini sual eylerken bir miktar da içindeki yanlışlıklar kumkumasını tasfiyeye gayret etmektedir, o kadar.

Kabınız küçükse bu kadar gayret “yeterlidir…”.
Değil mi ki, insanın kabı her daim miktarı ölçüsüncedir.

Peki, mesele sizin kabınızın küçüklüğü müdür?
Yoksa derdiniz, yeryüzü halîfesi düsturu ile temsil ettiğiniz, ya da temsîle gayret ettiğiniz Allah Azze ve Celle’nin –kabının- büyüklüğü müdür/büyüklüğüne zerre de olsa karışmak mıdır?
Elbette ikincisidir; ve o kabı da doldurmak için bir ömür kifayetsiz kalır.

Yani…

Yetmez!

Ez cümle, Üstadımızın Hutbe-i Şamiye’de sıraladığı şu hastalıkların neresindeyiz?:
Ümitsizlik, doğruluğun ölmesi, adavete muhabbet, ehl-i imanı birbirine bağlayan nurânî bağları bilmemek, istibdat, şahsî menfaat düşkünlüğü…

Galiba tam ortasındayız!

Bu altı hastalığın reçetesini de tesbitleri akabinde vermiştir Üstad… Ümitsizliğin çaresi emeldir; doğruluğu sosyal hayatımızda ihyâ etmelidir; muhabbete mutlak sûrette muhabbet duyulmalı; adavete adavet beslenmelidir; memleket menfaati her daim şahsî menfaatin önünde tutulmalıdır; ve meşveret, şûrâ ve hürriyet muhakkak tesis edilmelidir.

Halil Cibran’ın “Beşeri kanunları yalnızca iki kişi çiğner: Deli ve Dâhi…” dediği gibi; iki özelliği de kendisinde barındıran Üstadımızın sunduğu reçeteyi hayata geçirip cihanşümûl bir hissiyatla, beşeri kanunların gıpta edeceği şekilde inşa etmemiz için herkes çıkınında ne vâr ise ortaya dökmelidir.

Bugün dalga dalga Müslümanlaşan Avrupa’yı seyretmekten ziyade, mensubu olduğumuz dinimizin âlâ yönüne katkı yapmamız; ve bu hizmeti yaparken içimizdeki ayrışmayı en azından bugün rafa kaldırmamız artık şart haline gelmiştir.

Bu: Lafa gelince mangalda kül bırakmayanların hâlâ iz sürdüğü körpe hayata okkalı bir tokat atmaktır.
Bu: Âhir zaman öncesi esaslı bir hazırlıktır.
Bu: Bu dünyaya ehl-i isyan diyenlerin değil, Ehl-i Aşk diyenlerin bekçi olduğunu hatırlatmaktır.

Bir misal ile: İki aylık yolu bir günde rüzgâr üzerinde alan Hazret-i Süleyman'ın (as) izini sürmekten bahsediyorsak, zaman, mekân ve hudut bir noktada buharlaşacaktır, Allah’ın izni ve inayeti ile.

Mesele; karınca-su-yangın meselesidir.

Hutbe-i Şamiye: 1911
Yıl: 2011

Acaba bir işaret mi söz konusu?

Yeise ne hacet diyor, dönüyor dolaşıyor, ve şu muhteşem ifadeye sırtımı dayıyorum:

Eğer ne hâhî dad, ne dadi hâh
(Vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum