Melankoli

Batı medeniyetinin baş döndürücü teknolojisi ile çağımıza kazandırdığı dış rahatlığın yanı sıra insanında oluşturduğu Rollo May’ın da dediği gibi büyük iç boşluk yabana atılası türden değil.

Bu iç boşluk, manevî ve ruhsal olan kara bir deliktir; tünelin sonunda aydınlığın olmadığı karamsarlıktır, dipsiz umutsuzluktur. Sahibinin nereden kaynaklandığına ilişkin bir netliği de yoktur. Başka bir deyişle, bu boşluk sonsuza uzanan duyguların doyumsuzluğudur. Öyle ya, sonsuz olan duygular, sonlu olan bir dünya ile nasıl doyuma ulaşabilirler? Yaratılışla tezat oluşturan düşünce ve inanç dünyası bir muhatapsızlıkla karşı karşıyadır. Muhatapsızlık, insana en ağır gelen bir yalnızlıktır; hiçliktir, aç ve susuz kalmış duygu zenginliğinin tamamen ihmali sonucunda gelen öksüzlüktür, gariplik ve tek başınalıktır. Buna bağlı olarak insanın yaşayacağı, derin ve onulmaz bir hüzündür; çağımızın hastalığı melankolidir.
Melankoli, insan psikolojisinin “nokta-i istinat ve nokta-i istimdat” gibi iki büyük dayanaktan mahrumluktur, bir iç yetersizliktir; kararsızlıktır, içe kapanıklıktır, derdi söyleyememektir, duyguların körelmesidir, dünyada olmaktan korkmaktır, doğanın karşısında duyarsızlıktır, haz duygularının yok olmasıdır, gülmemektir ve öylesine bir şaşkınlıktır ki ağlamayı bile unutmaktır.

Melankoliden Victor Hugo istediği kadar  “hüzünlü olma mutluluğudur” şeklinde söz etsin, benzer de olsa hüzünden apayrı bir şey olduğu kesindir. Hüzünde bilinçlilik yoğundur; oysa melankolide bilinçsizlik… Hüznün amacı gizemleri aralamaksa, melankolinin ise insanı yiyip bitiren bütün bütün amaçsızlık… Hüzünlülük özellikli insanların istediği bir durumdur ve ama melankoli bir cenderedir, hiçbir hava akımının olmadığı bir ortamdır; hapishanenin tecrit odasıdır. Yani hüznün bilinçsiz halidir, hüznün bitmemece sürüp gidenidir. Nitekim Hipokrat da aynı düşüncededir. Ona göre, korku ve hüzün uzun sürerse melankoliye dönüşür ve melankoliden, çökkün, umutsuz, tüm cesaretini yitirmiş bir durum, acı içinde kıvranma, insandan ve ışıktan kaçma, karanlığa sığınma ve konuşmaktan uzak durma olarak söz etmiştir. Sabahattin Ali’nin dizelerinde daha açık ifade edilir melankoli: “Ne bir dost ne bir sevgili/Dünyadan uzak bir deli/Beni sarar melankoli”     

Melankolinin üzerinde durulmadığı takdirde mani denilen bir ruh hastalığına dönüşmesi de mümkün. Melankolikler çoğu zaman yaşadıklarının farkında olmadıkları için böylesi durumlarından da bilgileri olmaz. Öylesine kendilerini bırakmışlardır ki, dünya olduğu gibi üzerlerine çökmüştür, umutsuz ve bitkindirler; bundan kaynaklanan acıyı iliklerine varıncaya kadar çekmektedirler. Çağımız Batı medeniyetinin Tevhitten uzak insanına bulaştırdığı hastalıktır melankoli.

Melankoli durup dururken insanın başına bela kesilmez elbette. Bir bakış açısından yavaş yavaş kaynaklanan bir acı durum. Sonlu ile sonsuz olanın çatışmasıdır. Güçlü ile güçsüzün vuruşmasıdır. Elbette sonluluk sonsuzluğa karşı gelemez, sonsuzlukla boy ölçüşemez. Sonsuzluğa aday bir insan, sonlu olan dünya ve içindekilerle karşılaşıp bir çıkış yolu bulamadığında şaşıracaktır. Büyük bir zekâya sahip olsa da evrende olup bitenlerin sırlarına eremediğinde öteye beriye vurmak durumundadır. Bir Tek ile değil de birçok şeylerle çözüm aramaya kalkıştığında işin içinden çıkamaz hale düşmektedir. İşte melankoli bu Tekten uzak anlayışın karakteristik bir sonucudur. Melankolik, yaşadığı sürece kendisinin inanıp temelini atabileceği hiçbir sağlam fikir yapısı yoktur. Melankolik, boşluktadır, hiçbir yerinde ışık huzmesinin olmadığı kara deliğin içindedir. Melankoli, sonsuz bir umutsuzluk olunca bir inkârı da derinliklerinde saklar. Nitekim eski bir kilise doktrini melankoliyi büyük günah saymıştır. Bu yüzden Kierkegaard kişinin melankolik hale ancak kendi hatası ile geldiğine inanır.

Tevhit inancından yoksun olanların her an melankoli ile karşı karşıya oldukları açıktır. Sonsuz güçten umudunu yitiren neye bel bağlayabilir ki! İntiharların çoğu melankoliye dönüşen can sıkıntıların peşi sıra oluşan ve hiç de yaratılışla bağdaşmayan olaylardır. İntiharlar ki, Batı toplumunun uzun süre dikkatini çekmiş, araştırmalarında sebepleri üzerinde durulmuştur. Araştırmalar, dindarların dindar olmayanlara oranla daha az intihar olaylarına karıştıklarını göstermiştir. Batıdaki intiharlar doğu toplumlarına göre daha çok; İslam toplumlarında ise bu olaylar son derece az. Bunda Tevhit inancının ve dini bilinçliliğin rolü büyüktür.

Tevhit inancını özümseyenler ruhsal olarak da sağlamdır. Ama melankoliye kapılanlar için bunu söylemek mümkün değil. Kierkegaard da melankoliden “ruhun histerisi” olarak söz ederek, melankoliklerin ciddi ruhsal bozukluklarına işaret etmiştir. Melankolide anlaşılmayan şeyler vardır. Mesela melankolik olan içinde bulunduğu çıkmazı açıklayamaz. Çektiği acı karşısında “Neyin var?” diye sorulsa, doğru olan bilgiden mahrum olduğu için, “bilmiyorum” demek zorunda kalır.  

İnsanı yiyip bitiren melankoliye sürükleyen pratikte iki ana sebep var: Biri öte dünya, yani ahiret inancından ve diğeri ise kadere teslim olmaktan yoksunluk. Ahiret inancı kişiye engin ve bitmez bir ufuk açar. Duyguların doyacağı kapıyı aralar. Sonsuz duygular sonsuzlukla buluşma umudunu pekiştirir. Ahirete inanan umutsuz olamaz; dolayısıyla umutsuzluktan kaynaklanan ağır bir can sıkıntısını ve bunun sonucunda melankoliyi yaşamaz.  
Kadere teslim olan, yani her şeyin yaratıcısı olan Allah tarafından takdir edilip programlandığını kabul eden biri, kimden medet isteyeceğini ve kime dayanacağını bildiği için iç dünyasında çözümsüz bıraktığı hiçbir şeyi kalmayacağından melankoliyi değil, olsa olsa küçük ve gelip geçen can sıkıntılarını yaşar. Bunlarsa hayatın renkleridir.

Yazının burasında, günümüzde Kur’an’ın yeni yorumunu yapıp binlerce genci melankolinin sınırından çeviren, neşrettiği Haşir Risalesiyle derin planları altüst eden, içinde Kader Risalesinin de bulunduğu Sözler ve altı bin sayfayı aşkın diğer risalelerle gerek toplumumuzun gerekse diğer toplumların gözünü açan Bediüzzaman da melankoliden ancak sağlam bir imanla uzak durulabileceğine vurgu  yapar. Tüm zorluklara rağmen hayatını insanlığı bu korkunç bunalımdan kurtarmaya vakfeder. 

Kadere teslimi bir bağ, özgürlüğü engelleyici, sürekli yayılım ve açılıma yatkın kalp ve ruh için bir ağırlık olarak değerlendirenlerce “bu bir sıkıntı vermez mi ve bir sorun olmaz mı?” diye sorulan bir soruya, Bediüzzaman kem küm yapmadan ilginç bir cevap verir: “Kat’a ve asla! Sıkıntı vermediği gibi, nihayetsiz bir hiffet, bir rahatlık ve ruhureyhanı veren ve emnüemanı temin eden bir sürur, bir nur veriyor. Çünkü, insan kadere iman etmezse, küçük bir dairede, cüz’î bir serbestiyet, muvakkat bir hürriyet içinde, dünya kadar ağır bir yükü, bîçare omzunda taşımaya mecbur olur.” Devamla insanın tüm evrenle ilgilendiğini, sonsuz isteklerinin olduğunu, buna karşılık, kudret, irade ve özgürlüğünün milyonda birisine bile yetmediğini söyler. Buna rağmen dünyada çektiği sıkıntı ise korkunçtur. İşte kadere iman, ne kadar ağırlık, ne kadar sıkıntı, ne kadar melankoli varsa o kader teknesine atar ve insan böylelikle rahatlar. Nefsin, yani egonun özgürlüğünün, firavunluğunun ve istediği gibi hareket etmesinin kırılması ise asıl özgürlüğün yaşanması ve melankolinin girdabına düşmemek için gerekli bir işlemdir.

Gelip geçen can sıkıntıları her normal insan çeker ve bunlar olgunluk yolunda yol almak için gereklidir de. Ama bu sürecin uzun sürmesine dikkat! Kesinlikle bir çaresini bulup sonsuz güçle kontak kurulmalı. Bu durumlarda doğa bizim en büyük fikir kaynağımız ve dert ortağımız. Bir deniz kenarı, yeşillik ve çiçeklerin süslediği bir bahçe, kuş seslerinin şenlendirdiği canlı bir ortam, gülümseyen manzaralar, kutsilerin kalp ve ruhu harekete getiren sohbet ve kitapları…

Hayatın tadına erenin, hayatı bahşeden Yaratıcıya ulaşması daha kolay… Melankoli ise hayatla boğuşmaktır, savaştır. Tevhidi eserler ve bilhassa günümüzde Risale-i Nur Külliyatı melankoli tehlikesine settir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum