Mehmet Abidin KARTAL
Emekli kiracı ise vay haline!...
Bir bedel karşılığında herhangi bir menkul ya da gayrimenkul malın kullanım hakkını elde eden kiracıdır.
Bir evi belli bir bedel karşılığında kullananlar kiracıdır.
İnsanlar dünyada kiracı olmak istemiyorlar. Hemen hemen herkes dünyada bir ev sahibi olmak için çalışır. Bunun için borçlanır, kredi, borç alır.
Kiracı kiraladığı evin parasını ödediği sürece ev sahibinin istediği şartlar doğrultusunda, kira sözleşmesine uyulduğunda oturma hakkına, sahiptir.
Kiracının her türlü hürriyeti vardır, ama evin kirasını ödememe ya da hor kullanma hürriyeti yoktur. Evi hor kullanan ve kirasını ödemeyen kiracı içinde, hesap vereceği mahkemeler vardır.
Kira sözleşmesine uyulmadığında, kiranın bedeli ödenmediğinde noterden ihtarnameler gelmeye başlar.
İhtarnamenin gerekleri yapılmazsa olay mahkemeye intikal eder.
Sulh hukuk mahkemeleri başta kira sözleşmesinden kaynaklanan davalara bakarlar.
Kiracı olmak, filmlere, romanlara, tiyatrolara konu olan hayatın sosyal ve ekonomik gerçeğidir.
Memduh Şevket Esendal’ın “Ayaşlı ile Kiracıları” otuzlu yıllarda Ankara’da geçen geçen kiracıları konu alan romanıdır. Esendal romanda, dokuz odalı bir apartman katında kiracı olarak yaşayan insanların hikâyelerini anlatmıştır. Eğitimleri, uğraşları, dünya görüşleri farklı insanların ilişkilerini büyük bir ustalıkla sergiler; onların kişiliklerinde, dönemin bütün özelliklerini yansıtır.
Eugéne Ionesco’nun “Yeni Kiracı” tiyatro oyunu, bu oyunda kapitalizmdeki insan ilişkileri konu edilerek eleştirilmektedir. Kapitalizmin insana dayattığı tüketim mantığını eleştiren oyun, tüketimi dayatan bu sistemin, insan ilişkileri, değer ölçüleri, hatta gerçek aşkı ve sevgiyi yerle bir ettiği hayatlarımızın uyumsuzluğunu basit bir durumla anlatıyor. Tiyatroda bir adam yeni kiraladığı eve eşyalarını taşımak için iki hamalla birlikte boş evine gelir…
Kemal Sunal’ın “Kiracı” filmini çoğumuz seyretmişsinizdir. Fakir ve evli bir adamın ev bulmak için verdiği mücadele komik şekilde anlatılmaktadır. Kaynanasıyla birlikte oturan evli ve üç çocuklu devlet memuru Kerim (Kemal Sunal) kıt kanaat geçinirken ve aylığının yarısını ev kirasına verirken, bir de ev sahibinin sürekli kira zammı istemesinden iyice bunalmıştır…
Bugün de kiracı bilhassa emekli ise kira zamları yüzünden bunalmış, yaşamak için ne yapacağını şaşırmış durumda… Geçenlerde bir Cuma günü İstanbul, Şehremini’nde Odabaşı Behruz Ağa Camiinde Cuma namazını kıldıktan sonra 35 yıldır tanışıklığımız olan emekli kiracı arkadaşım Serhat’la sohbet ediyoruz.
İstanbul, Kocamustafapaşa’da kirada oturduğunu aldığı emekli maaşın ev kirasını karşılamadığını, part-time olarak çalıştığı işten çıkarıldığını, iş bulamadığını, çocuklarının yardımı ile yaşamaya çalıştığını anlatırken, çok sıkıntılıydı, üzüntüsü, hayatın yorgunluğu, çilesi yüzünden okunuyordu. “Üniversite okuduk, yıllardır çalıştık, yorulduk, emekli olduk, maaşımız ev kirasını karşılamıyor,” diyerek hayıflanıyordu.
Ülkemizde maalesef yıllardır, emekliler yanlış, adaletsiz uygulamalardan dolayı asgari insani şartlarda bile yaşayamıyor.
Devletimizi bugüne kadar yönetenler atalarımızın, “Dünyada mekân; ahirette iman” sözüne değer verselerdi. Buna sosyal politikalarında yer vererek, gereğini yapsalardı. Bugün emekli, kiracı, emekli-kiracı problemi diye bir problem olmayacaktı. Manzara ne mekân konusuna ne de iman konusuna önem verilmediğini gözler önüne seriyor.
Rakamlar emekli kiracının vay haline dedirtiyor. Emeklilerin % 70’i kirasını ödeyemiyor. % 30’u kirada oturuyor. İstanbul’da emeklilerin % 30’ çalışıyor. Emekli perişan, geçim sıkıntısını iliklerine kadar yaşıyor. Emekli kiracı ise vay haline!...
Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, ekonomik zorluklar bir yana bütün değerlerimiz merhamet, paylaşma, yardımlaşma çağın kural tanımaz dişlileri arasında erozyona uğruyor, değirmen gibi öğütülüyor, fakir, emekli, kiracı, emekli kiracı, dişliler arasında kayboluyor, sesini duyması gerekenler duymuyor.
Emeklinin sesini duyması gerekenler acil olarak duymalı. Sosyal devlet olmanın birinci şartı öncelikle toplumun ekonomik olarak en alt seviyesinde olan emekli kiracıları duymak olmalıdır.
Çevre bakanlığının 500 bin sosyal konut inşa edeceği, şehit, gazi, emekli, genç ve üç çocuklu olan ailelere özel kontenjan ayrılacağı, TOKİ tarafından yapılacak konutların bir kısmının emeklilere, dar gelirli ailelere uygun şartlarda kiralanacağı haberi kiracılara, emekli kiracılara ümit ışığı oluyor.
Nefsimiz, açgözlülüğümüz empati duygumuzu yok ettiği gibi, merhametsizliğimizle birlikte bencilliğimizi de zirveye taşıyor, paylaşmıyoruz, yardımlaşmıyoruz.
21. Yüzyılın dünyasında merhametsizliğin, insanlığın, empatinin dibe vurduğu görüntüleri yaşıyoruz. Bunu insanım diyen insanlıktan nasibini almamış, vicdansız, canavarlaşmış, esfel-i safilinler yapıyor.
Esfel-i safilin Siyonistler iki yıldır Gazze’de dik duran bir tek ev bırakmadı, bütün binaları yıktı, insanların yaşayacağı mekân kalmadı, insanlar açlıktan ölmeye başladı, her gün onlarca kardeşimiz dünyanın gözleri önünde bombalar altında, aç bırakılıp şehit ediliyor.
Merhametsizliğin toplumlarda ehven-i şer şekli güçlü, zengin olanın muhtacı, fakiri, görmemesi ve sömürmesidir.
Fiyatlar yükselince kirayı, ramazan gelince gıda fiyatlarını kural tanımadan yükseltebiliyoruz!
Düşene tekmeyi vurabiliyoruz.
Hani “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen bir inancın temsilcileriydik.
“Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?/Mal da yalan, mülk de yalan/Var biraz da sen oyalan…” Oyalandığımızı unutup, malın sahibi olduğumuzu söylemeye başladık.
“Benim dünya ile ilgim, bir ağaç altında dinlendikten sonra, yoluna devam eden yolcu gibidir.” Hadis-i Şerifini unuttuk mu?
Unutmak, sahip olduğumuzu söylemek, kural tanımamak gerçeği değiştirir mi? Değiştirmez.
Esasında bu dünya da ev sahibi olsak da kiracıyız.
Çünkü bir gün o evden girmemek üzere çıkacağız.
İnsan bu dünyada yolcu, emanetçi, kiracı, başkada hiçbir şey değildir.
İnsan kendi taşıdığı bedenin, oturduğu evin ve hiçbir şeyin sahibi değil, hepsi emanet olarak duruyor.
Ruh, kiracısı olduğu bedende oturur.
Beden ruhun kiralık evidir.
Ruh bedende kiracı.
Kiracı bir gün çıkıp Sahibine gidecek
Evin sahibi, her şeyin sahibi olan yaratan, yaşatan, terbiye eden, rızıklandıran Allah’tır.
Ev sahibinin emirlerini yerine getirerek, evini (bedenimizi) hor kullanmamak, kirasını ödemek zorundayız.
Dünyada kiracı evi hor kullanır, kirasını ödemezsek sulh hukuk mahkemelerinde hesap veriyor.
Allah’ın evini hor kullanır, kirayı ödemezsek Mahkeme-i Kübra’da hesap vereceğiz.
Ev sahibini tanırsak, kirayı zamanında ödersek, evi hor kullanmazsak,
Ev sahibi bize cennette ruhumuza içinde ebedi kalacağımız vücut evini ve ebedi yaşayacağımız köşkler vereceğini vadediyor. Vesselam.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.