“Kutlu Doğum,” saygı duruşu ile başlar mı?

Kâinatın Efendisi, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) doğumunu kutlamak için yapılan programlar her geçen yıl biraz daha artıyor ve çeşitleniyor. “Kutlu Doğum Haftası” adı aldında çeşitli programlar, anma toplantıları ve yarışmalar yapılıyor. İnsanlığın ‘imtihan’ı kaybetme ihtimalinin yükseldiği günümüzde, Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (asm) ne kadar ansak ve anlasak yine de azdır.  

‘Kutlu Doğum’ programlarının isimden ve resimden ibaret olmaması, gerçekten onu anlamaya ve anlatmaya hizmet etmesi gerektiğini her halde hatırlatmaya ihtiyaç yoktur. Bazı ‘Kutlu Doğum’ programlarında ‘çizgi’nin aşıldığı, ‘doğru İslâm ve İslâmiyete lâyık doğruluğa’ uyulmadığı yonündeki tesbitler ilgi gördü. Değişik yerlerden gelen bilgiler, benzer yanlışların bir yerde değil, maalesef çok yerde yaşandığını akla getirdi. Antalya’dan Samsun’a, Trabzon’dan Kars’a kadar değişik illerden benzer şikâyetler bize kadar ulaştı. Ortak kanaat, bilerek ya da bilmeyerek bazı programlarda ‘Kutlu Doğum’ mânâsına uygun hareketler olmadığı yönünde. “Bilerek ya da bilmeyerek” diyoruz, çünkü “kasıtlı” olarak böyle yanlışların yapılma ihtimalini aklımıza dahi getirmek istemiyoruz. Çünkü öyle bir ihtimal, büyük vebal gerektirir.

“Kutlu Doğum”un, Kutlu Doğum gibi kutlanması için en başta Diyanet camiasına iş düşmekle birlikte, az ya da çok hepimizin sorumluluğu var. Bir programda ‘Kutlu Doğum’a uygun hareket edilmediğini görüp de sessiz kalıyorsak, uygun lisan ile ikaz etmiyorsak bizim de sorumluluğumuz var demektir. “Bana gelene kadar şu kadar insan var, hoca, var hacı var, müftü var. Onlar itiraz etsin, onlar ikaz etsin” diyerek sorumluluktan kurtulabilir miyiz?

Bu meseleleri konuşurken, bir ağabeyimiz bir iki gün önce şahit olduğu bir ‘Kutlu Doğum’ programından şikâyetle bahsetti. Kıramayacağı bir arkadaşından dâvet alınca, programın yapılacağı salona gitmiş. Program ne ile başlasa beğenirsiniz? Programın yöneticisi, dâvetlileri “saygı duruşu”na kaldırmış! Peki, bir Kutlu Doğum programı ‘saygı duruşu’ ile başlayabilir mi? Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed’in (asm) insanlığa getirdiği ‘nur’un anlatılıp konuşulması gereken bir programa bu kadar yanlış bir başlangıç olabilir mi? Diyelim ki böyle bir yanlışlık yapıldı, yanlış yapanların ikaz edilmesi gerekmez mi? ‘Kutlu Doğum’ları böyle ilgili ve mahzurlu başlangıçlarla gölgelemek kime ne kazandıracak? “İyi, ama sonra Kur’ân okundu, hadis-i şerifler anlatıldı” diyerek bu yanlışları örtemeyiz! Bugün bu yanlışlara itiraz etmezsek, yarın yeni yanlışlara imza atılır...
Tekrar edelim: “Kutlu Doğum” programları baştan sona; Kur’ân’a, İslâma ve Hz. Peygamberin Sünnet-i Seniyyesine uygun olarak icra edilmeli. Hiçbir “bid’a” bu programlarda yer almamalı, alamamalı. Kutlu Doğumların muhtevasını bozan, manasını kaybettiren yollara tevessül edilmemeli. Hele bunları ‘mütedeyyin idareciler’in yapması çok daha yaralayıcı...

Yanlışların sürekli hale gelmemesi için yolun başındayken ikaz vazifemizi yapmamız gerekir. Yarın bir gün bu programlar tamamen ‘çizgi’den çıkabilir. ‘Saygı duruşu’ yapmak isteyenler için yüzlerce başka programlar zaten var. Arzu eden o programlarda bu ‘duruş’larını yapsın, ama Hz. Muhammed’in (asm) rahmetle hatırlandığı bir programda böyle ‘yanlış duruş’lara ihtiyacımız yoktur. Bize doğru ve istikametli ‘duruş’lar lâzım,- vesselâm...

Yeni Asya

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.