Kürt meselesinin çözümü için en önemli anahtar
Yazar Metin Karabaşoğlu, "Kürt sorununda 40 sene silahlar yerine kelimeler konuşsaydı, bugün olduğumuz yerden daha farklı ve çok daha iyi bir yerde olurduk!" dedi.
Geçtiğimiz Şubat ayında Hak İnisiyatifi’nin Diyarbakır’daki Kürt Forumu’na konuşmacı olarak katılan Karabaşoğlu, izlenimlerini anlattı.
KIRK SENE SİLAHLAR YERİNE KELİMELER KONUŞSAYDI
Serbestiyet'teki yazısında yaklaşık 40 yıl önceki Güneydoğu gezisinde karşılaştığı manzarayı ve buna dair çözüm önerilerini hatırlatan Karabaşoğlu, "Doğrusunu söylemem gerekirse, Kürt meselesi konusundaki duruşum, bu konuda ilk çalışmamı yaptığım gençlik günlerinden bugüne pek değişmedi. Hayata ve insana milliyetçilikler ve devletler gözlüğünden bakmayı reddeden biri olarak yaşamıştım hep; bu konuya da ulus-devlet paradigması içerisinde bakıyor değildim. O yüzden, sadece hâkim milliyetçiliğe değil, çatışan milliyetçiliklerden hiçbirine taraf değildim. Meseleye de ancak milliyetçilikleri ve ulus-devlet paradigmasını aşarak çözüm bulunabileceği kanaatim vardı. Doğuştan sahip olduğu hakların herkese eşit şekilde tanındığı bir anayasal vatandaşlık zemininde meselenin çözüme kavuşacağına inanıyordum. Diğer taraftan, ‘müsbet hareket’ kavramlaştırması içinde şiddeti kategorik olarak reddeden bir çizgiyi yol edinmiştim. Birilerinin ancak bu sayede Kürt sorunu gündeme alınabiliyor diye bakıp haklılaştırmaya kalkışıyor olmasına karşılık, şahsen terörün masum insanların hayatına kasdetme gibi dehşetli bir cürüm anlamına gelmesinin yanında Kürt sorunu için de onu kriminalize etmek isteyenlere fırsat veren en büyük kötülük olduğu kanaatindeydim. Defalarca dile getirdiğim bir husustu: Kırk sene silahlar yerine kelimeler konuşsaydı, bugün olduğumuz yerden daha farklı ve çok daha iyi bir yerde olurduk!" dedi.
BİRİNCİ ELDEN TANIKLIKLA FARKEDEBİLDİM
Karabaşoğlu, yazısını şöyle sürdürdü:
"Bu yaklaşımımın doğruluğuna kâni olsam da, ülkenin en batısında ve ‘Kürtlükle’ ilgili herhangi bir mağduriyete maruz kalmadan yaşamış biri olarak daha ‘steril’ ve ‘konforlu’ bir noktadan meseleye bakıyor olduğumun farkındaydım. Bu sebeple, Kürt olduğu için türlü çeşit sıkıntıya maruz kalmış, Kürtçe konuştuğu için okulda kötü muamele görmüş ve bunlardan çok daha ağır şartlarla Kürtlüğü sebebiyle cedelleşmiş insanların gözünde meselenin nasıl göründüğünü kavramam gerekiyordu. Mesela forumun daha ilk konuşmacılarından olup sol geleneğe mensup ve dinî inanca mesafeli olduğu izlenimi edindiğim bir isim ‘inancından dolayı kimliğinden vazgeçmeye zorlanmak’tan söz ettiğinde irkildim. Hucurât sûresinin “Mü’minler ancak kardeştirler” mealindeki onuncu âyetini okuyup ‘kardeşlik’ten söz etmek bir Egeli için kolaydı; ama bu söylemin “Kürt olduğunu unut ya da gizle!” anlamına gelir şekilde istimalinin yol açtığı antipatinin şiddetini ben ancak birinci elden tanıklıkla farkedebildim."
TERÖRÜN BERTARAF EDİLMESİ ÇÖZÜMÜ PEŞİSIRA GETİREBİLİR
Karabaşoğlu, forumda dile getirilen görüş ve düşünceler içerisinde özellikle altı çizilir nitelikte gördüklerimi ise şöyle sıraladı:
"Terör sorunu ile Kürt sorununu ayrıştırmak gerekir. Abdullah Öcalan ve PKK terör sorununu çözmek için muhataplar olabilir, ama Kürt sorununun çözümü herkesi kapsıyor. Bunun için ülkenin doğusunda da batısında da rızanın üretilmesi kalıcı bir demokratikleşme ve barış için bir gereklilik olarak duruyor.
Terör sorununu aşmak, kriminalize etmeden Kürt sorununu konuşup çözüm için doğru inisiyatifler üretme imkânına kavuşmak demektir. Adı konulamayan mevcut süreci haklar bağlamında demokratik bir çözüm süreci olarak görmek gerçekçi bir değerlendirme olmaz. Ortada reelpolitiğin dayattığı bir süreç sözkonusudur, ama böylece terörün bertaraf edilmesi genel olarak sorunun çözümü ve demokratikleşme için bir imkânı da peşisıra getirebilir.
SÖZE BİR İMKÂN VERMEK GEREKİYOR
İfade hürriyetini ülkedeki pek çok mesele kadar Kürt meselesinin çözümü için de en önemli anahtar olarak gördüğüne dikkat çeken Karabaşoğlu, "Samimâne kanaatim bu: Hangi mesele olursa olsun, çözüme bir yol bulmak istiyorsak, söze bir imkân vermek gerekiyor. Başta bize rahatsız edici de gelse, söz anlamanın ve dolayısıyla anlaşmanın olmazsa olmazı. Söyleşmeden sözleşmeye ulaşılamıyor…" dedi.

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.