İslam’dan taviz vererek İslâm’a hizmet etmek mümkün değildir

İslam’dan taviz vererek İslâm’a hizmet etmek mümkün değildir

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün FETÖ’ye dair açıklamaları

Risale Haber-Haber Merkezi

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, FETÖ’ye dair ayrıntılı açıklamalarda bulundu.

Risale Haber'de dizi şeklinde yayınlanan yazının sekizinci bölümü şöyle:

GÜLEN DENİLEN HÂİNİN GÜNAH GALERİSİNDEN BAZI MÜŞAHHAS NOKTALAR NELERDİR?

Geçenlerde, Cumhurbaşkanımızın kendisine “FETÖ’nün dine aykırı hallerini kitapçık halinde yazsanız” ricada bulunduğu makam sahibi bir ilahiyat Prof’u, bir özel sohbetimizde bana şunları söyledi:

“Hocam ben araştırdım. 600 CD’sini topladım. Ama Kur’an ve Sünnet’e pek aykırı tarafını göremedim.” Bunu duyunca şaşkına döndüm ve kendisine dedim ki, ben size bazılarını sayayım:

Kur’an’ın Açık Emrine Rağmen, Kur’an Ayetlerini Dünyanın Cam Parçalarına Satarak Açıkça Dine Hıyânet işlemiştir.

Bedîüzzaman’a göre muhâlefet iki kısımdır: Birincisi, ilmen ve fikren muhâlefetdir ki, Bedîüzzaman bu muhâlefeti yapmaktan asla geri durmamıştır. İkincisi ise, siyâseten ve kuvvetle muhâlefettir ki, bunun yolları siyasî parti kurmak yahut isyan etmektir ki, Bedîüzzaman bütün hayatı boyunca müsbet hareketi tercih ederek bu yolun caiz olmadığını her zaman haykırmıştır.

Bir şeyi reddetmek ayrıdır, kalben kabul etmemek ayrıdır... Ve amel etmemek bütün bütün ayrıdır. Ehl-i hükümet ele bakar, kalbe bakmaz. İdare ve asayişe ilişmeyen şiddetli muhalifler her hükümette bulunur. Hatta Hazret-i Ömer'in (R.A.) taht-ı hâkimiyetindeki Hıristiyanlar, kanun-u şeriatı ve Kur’ânı inkâr ve Peygamber Aleyhissalatü vesselam'a adavet ettikleri halde onlara ilişmiyordu. Hürriyet-i fikir ve serbestiyet-i vicdan düsturu ile Risâle-i Nur’un bir kısım şakirdleri idareye dokunmamak şartıyla, rejim ve usulünüzü ilmen kabul etmezse ve muhalif âmel etse, hatta rejimin sahibine adavet de etse, onlara kanunen ilişilmez.

Eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, her gün biri kesilse; hakikat-ı Kur’âna feda olan bu başı, zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem. Ve bu hizmet-i İmaniye ve nuriyeden vazgeçmem ve geçemem.[1]

Bedîüzzaman’ın siyâsetle olan münasebetlerini ve muhâlefet anlayışını şu ifadeleri en güzel şekilde ortaya koymaktadır:

"Ne için siyâsetten çekildin? Hiç yanaşmıyorsun?"

Elcevab: Dokuz-on sene evveldeki Eski Said, bir mikdar siyâsete girdi. Belki siyâset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu.. ve gördü ki; o yol meşkuk ve müşkilâtlı ve bana nisbeten fuzuliyane, hem en lüzumlu hizmete mani ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebi parmağına âlet olmak ihtimali var.

Hem siyâsete giren, ya muvafık olur veya muhalif olur.

Eğer muvafık olsa; madem memur ve meb'us değilim, o halde siyâsetçilik bana fuzulî ve malayani bir şeydir. Bana ihtiyaç yok ki, beyhude karışayım.

Eğer muhalif siyâsete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım. Eğer kuvvet ile ve hâdise çıkarmak ile muhâlefet etsem, husulü meşkûk bir maksad için binler günaha girmek ihtimali var. Birinin yüzünden çoklar belaya düşer. Hem on ihtimalden bir-iki ihtimale binaen günahlara girmek, masumları günaha atmak; vicdanım kabul etmiyor diye Eski Said, sigara ile beraber gazeteleri ve siyâseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyasiyeyi terketti.

Gördüm ki: Siyaset cereyanlarında hem muvafıkta, hem muhalifte o nurların âşıkları var. Bütün siyaset cereyanlarının ve tarafgirliklerin çok fevkinde ve onların garazkârane telakkiyatlarından müberra ve safi olan bir makamda verilen ders-i Kur'an ve gösterilen envâr-ı Kur'aniyeden hiçbir taraf ve hiçbir kısım çekinmemek ve ittiham etmemek gerektir. Meğer dinsizliği ve zındıkayı siyaset zannedip ona tarafgirlik eden insan suretinde şeytanlar ola veya beşer kıyafetinde hayvanlar ola...

Elhamdülillah, siyasetten tecerrüd sebebiyle, Kur'anın elmas gibi hakikatlarını propaganda-i siyaset ittihamı altında cam parçalarının kıymetine indirmedim. Belki gittikçe o elmaslar kıymetlerini her taifenin nazarında parlak bir tarzda ziyadeleştiriyor.[2]

Bediüzzaman’a göre kendini tamamen Kur’an ve İslam hizmetine adayan ehl-i ilim ve irşâdın devlete isyân tarzında menfi muhâlefet yapmasını Kur’an kıyamete kadar yasaklamaktadır. Bu özellikle Risâle-i Nur Cemâati için geçerlidir. Aksi takdirde şu âyetin yasapına karşı gelmiş olunacaktır:

“Ve âyetlerimi, (karşılığında ne alsanız) az (düşecek) bir fiyata satmayın.”[3]

FETÖ ve arkadaşları Kur’anın bu âyetini ihlal ederek 17-25 Aralık hadiselerinden beri değil on yıllardır bu âyete muhâlefet etmektedirler. Müslüman bir memlekette, Müslümanların kanına, canına, devleti mallarına ve devletin bütün kurumlarına baş kaldırmak, bu âyete muhalefettir. Zira karşılığında, dünyanın geçici iktidarını mala ve makamlarını istedikleri açıkça ortadadır.

FETÖ’cüler 17-25 Aralık Hadiselerinden Beri, Kur’an’ın Ayetlerini Açıkça Çiğnemektedir

Başta açıkladığımız gibi, 17-25 Aralık hadiselerinden beri, FETÖ’cüler tamamen Kur’an’ın şu emrine açık muhâlefet etmektedirler:

59-Ey îmân edenler! Allah’a itâat edin; peygambere ve sizden olan ülü’l-emre (emir sâhibi idârecilerinize) de itâat edin! O hâlde bir şey hakkında ihtilâfa düşerseniz, Allah’a ve âhiret gününe îmân ediyorsanız, artık onu Allah’a ve peygambere arz edin! Bu hem hayırlı, hem de netîce i‘tibârıyla daha güzeldir.”[4]

Dolayısıyla 17-25 Aralık’tan beri yaptıkları açıktan bu âyete muhalefettir ve devlete isyândır. Bediüzzaman’ın 31 Mart isyanında isyancılara söylediklerini herhalde FETÖcüler asla okumamışlardır:

“Sağlam dindar, hakperest ulü-l emre itaat farzdır. Sizin ulü-l emriniz, üstadınız; zabitlerinizdir. Nasılki mahir mühendis, hâzık tabib bir cihette günahkâr olsalar, tıb ve hendeselerine zarar vermez. Kezalik münevver-ül efkâr ve fenn-i harbe aşina, mektebli, hamiyetli, mü'min zabitlerinizin bir cüz'î nâmeşru hareketi için itaatınıza halel vermekle Osmanlılara, İslâmlara zulmetmeyiniz! Zira itaatsizlik yalnız bir zulüm değil, milyonlarca nüfusun hakkına bir nevi tecavüz demektir. Bilirsiniz ki, bu zamanda bayrak-ı tevhid-i İlahî sizin yed-i şecaatinizdedir. O yed'in kuvveti de itaat ve intizamdır. Zira bin muntazam ve mutî asker, yüzbin başıbozuğa mukabildir. Ne hacet, yüz sene zarfında otuz milyon nüfusun vücuda getirmediği böyle pekçok kan döktüren inkılabları siz itaatınızla kan dökmeden yaptınız.”[5]

“Evet Kur'an-ı Hakîm'de, Yahudi ve Nasranilere başta benzememek için ona dair âyet olduğu gibi, يَا اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اَطِيعُوا اللّهَ وَ اَطِيعُوا الرَّسُولَ وَ اُولِى اْلاَمْرِ مِنْكُمْ âyeti, ulü-l emre itaati emreder. Allah ve Resulünün itaatine zıd olmamak şartıyla, o itaatin emir kuluyum diye hareket edebilir.” [6]

Fetöcüler, Diyalog Noktasında İslam’ın Temel Esaslarını Çiğnemişlerdir

Kur’an-ı Kerim’de ehl-i kitâb olan gayr-i Müslimler ile diyaloga müsâde edilmiştir. Ancak mülhidler, ateistler, gaylar, Şintoistler ve benzeri müşriklerle diyaloga asla müsaade edilmemiştir.

46-İçlerinden zulmedenler hâriç, ehl-i kitabla ancak o en güzel olan (sûret)le mücâdele edin ve deyin ki: “(Biz,) bize indirilene de size indirilene de îmân ettik; bizim İlâhımız da sizin İlâhınız da birdir ve biz ancak O’na teslîm olanlarız.”[7]

İslam’dan taviz vererek İslâm’a hizmet etmek mümkün değildir” düsturu, Nur Cemaatinin ve bütün Müslümanların hayat düsturudur. Zira yeri gelince, mesela şapka kanunu münâsebetiyle,

“17 milyon değil, belki 7 milyon da değil, belki rızâsıyla ve kalben kabulüyle ancak yedi bin Avrupa-perest sarhoşların kıyâfetlerine, ruhsat-ı şer’iyye ve cebr-i kanunî cihetiyle girmektense, azimet-i şer’iyye ve takvâ cihetiyle, yedi milyar zatların kıyâfetine girmeyi tercih ederim. Divanelerle ciddi konuşmak dahi bir divanelik ol­masından, sizin gibilerle konuşmayı terk ediyorum”[8] demekten çekinmemiştir.

Şu sözleri nasıl İslâmî manada diyaloga sokabilirsiniz?

“Haçlının ülkenizi işgal etmesi, çok tehlikeli değildir; çünkü sizin ve onların arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar, sizin kadınlarınıza kızlarınıza ilişmezler, mâbedinize ilişmezler; ilişmemiş Haçlılar."[9]

Bu alçak adam, herhalde Haçlıların İstanbul, Anadolu ve Kudüs yollarında ne tahribatlar yaptıklarını da bilmemekte yahut çarpıtmaktadır.

FETÖ grubunun İslam’a açıktan aykırı olan hareketleri saymakla bitmez. Başörtüsü ile alakalı açıklamaları Kur’an âyetlerini çiğnemek demek olduğu gibi, son ihânet darbesi ise, yukarıda açıkladığımız üzere yine Kur’an ayetine açık ve seçik muhalefettir.

[1]   Şu’alar, sh. 348 vd.; Denizli Dosyası, Abdülkadir Badıllı Arşivi; bkz. Mufassal Tarihçe, II, sh. 1218 vd.

[2]   Mektubat, sh. 49, 61-62

[3]  Kur’an, Bakara, 41.

[4]   Kur’an, Nisâ, 59.

[5]   Tarihçe-i Hayat, sh. 70.

[6]   Tarihçe-i Hayat, sh. 666.

[7]   Kur’an, Ankebut, 46.

[8]   Bedîüzzaman, Emirdağ Lâhikası, I, 10-11.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.