İnsan ve insanın hayatı, esmâ-i İlâhiyenin tecelliyatına bir tarladır

İnsan ve insanın hayatı, esmâ-i İlâhiyenin tecelliyatına bir tarladır

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

İ'lem eyyühe'l-aziz!

Şu dünya hayatına muhabbetle müptelâ olan bazı insanlar, o hayatın vücuda gelmesinden maksat ve gaye, yalnız o hayata hizmet ve o hayatın bekası olup, başka bir faidesi olmadığını, yani, Fâtır-ı Hakîmin zevilhayatta ve cevher-i insaniyette vedia olarak koyduğu bütün cihâzat-ı acibe ve teçhizat-ı harikanın, seri-ü'zzevâl olan şu hayatın hıfzıyla bekası için verildiğini zannediyorlar.

Halbuki, kaziye öyle olduğu takdirde, kâinattaki gayr-ı mütenahi nizamların şehadetleriyle, sath-ı âlemde görünen hikmet, inayet, intizam, adem-i abesiyete olan delil ve burhanların, mâkûse olarak, abesiyete, israfa, intizamsızlığa, adem-i hikmete delil ve burhan olmaları lâzım gelecektir.

Arkadaş! Şu dünyevî hayatın faideleri pek çoktur. O faidelerden, hayat sahibine, tasarruf ve hizmeti nisbetinde bir hisse ayrıldıktan sonra, bâki kalan gayeler, semereler Fâtır-ı Hakîme râcidir. Evet, insan ve insanın hayatı, esmâ-i İlâhiyenin tecelliyatına bir tarladır. Ve Cennette rahmet-i İlâhiyenin envâının cilvelerine mazhardır. Ve hayat-ı uhreviyenin harika ve gayr-ı mütenahi semereleri için bir fidanlık veya bir çekirdektir.

Demek, insan bir sefine kaptanı gibidir. Sefinenin gayr-ı mahdut faidelerinden, kaptanın alâka ve hizmeti nisbetinde kendisine verilir. Bâki kalan kısmı sultana râcidir. İnsan da, sefine-i vücuduyla alâkası derecesinde o vücudun hayattar semerâtından hissesini alır. Mütebâkisi Sultan-ı Ezelîye aittir.

Bediüzzaman Said Nursi
Mesnevi-i Nuriye