Hz. Muhammed (asm) / Mehbit-i Vahyi ilahi 

Vahye mahal Resulullah (asm) olduğuna göre, o mehbit-i vahyi ilahidir. Bediüzzaman bu kelime grubunu bir yerde kullanır. 

Vahyin indiği kişi peygamberimizdir (asm). Vahyin inmesi veya gelmesi olağanüstü bir olaydır. Hz. Peygamber (asm) vahiy geldiğinde soğuk bir gün bile olsa terlemekte, derin derin nefes alıp vermektedir. Hatta bazan etrafındakiler bu esnada arı uğultusu gibi bir ses işitmektedir. Şu ilahi hitapta şu yönüyle vahyin bir ağırlığını bildirir. “Gerçekten biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz.” (Müzemmil) Bu ilahi kelam hak mizanında ağır olduğu gibi kalpler üzerinde de ağır bir tesire sahiptir. 

Fahr-i alem, Resul-i Ekrem (asm) hazretlerine kırk yaşında iken nübüvvet  ve kırk üç yaşındayken risalet geldi. Yani kırk yaşında peygamberliği bildirildi, kırk üç yaşında iken halkı davet etmesi istendi. Peygamberliği doğru çıkan rüyalarla başladı, altı ay rüyasında ne görürse olduğu gibi çıkardı. Bu rüyalara Bediüzzaman da temas eder: 

“Bu kısmın çok envâı ve tabakatı var. Bazı, aynen gördüğü gibi çıkar, bazan bir ince perde altında çıkıyor, bazan kalınca bir perde ile sarılıyor. Hadîs-i şerifte gelmiş ki, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın bidâyet-i vahiyde gördüğü rüyalar, subhun inkişafı gibi zâhir, açık, doğru çıkıyordu.”

O esnada bir köşeye çekilmeyi ve yalnızlığı severdi. Hira dağına gidip oradaki mağarada kendi kendine ibadet ederdi.

Resulullah (asm) her yıl bir ay Hira dağında kalırdı. O civarlardaki yalnızlıkları sırasında, adeta dağdan, taştan, yerden, gökten kainatın niçin yaratıldığını, insanların bu dünyaya niçin gönderildiklerini, gaye ve maksatlarının ne olduğunu soruyordu. Ne var ki bu suallerine  ne Hira’nın kayaları, ne uçsuz bucaksız çöller, ne gündüz aleminin lambası güneş, ne gece aleminin kandili ay, ne pırıl pırıl parlayan yıldızlar, ne de gelip geçen bulutların hiçbiri  cevap veremiyordu. Hayret içinde gün ve gecelerini  geçiriyordu.

Resulullah (asm) her yıl Ramazan’ı burada geçirir, kendisine gelen yoksulları doyururdu. Ceddi Hazret-i İbrahim’in (as), Hanif dini üzere ibadet ve taatte bulunuyordu. Oradan döndüğü zaman ilk yaptığı iş  evine girmeden önce Kabe’yi tavaf etmek idi. Kabe’yi yedi defa veya Allah’ın dilediği kadar tavaf eder, sonra evine dönerdi. Nihayet Allahu Teala Resul’üne ikram etmek isteyip onu peygamber olarak göndereceği yılın Ramazan ayı gelince, Hira dağına çıktı. Nihayet Allah’ın (cc) risaletiyle ikram ettiği gece olunca Cebrail (as) O’na (asm) Allah’ın emrini getirdi.

Allah Resulü (asm) bu olayı şöyle anlatır: “Cibril içinde kitap bulunan ipek kumaştan bir yaygı ile bana gelip, oku dedi. Ben de “okuyamam“ dedim. Cibril yaygı ile beni öyle bir şiddetli sıktı ki, çok etkilendim. Yine “oku“ dedi. Ben de “ne okuyayım“ diye sordum. Bunun üzerine Cibril  tekrar sıktı, ve yine “oku“ dedi. Ben de ne okuyayım diye sordum. Bunun üzerine “Ey Muhammed, insanı pıhtılaşmış kandan yaratan Rabbinin adıyla oku. Oku, kalemle öğreten, insana bildiğini bildiren Rabb’in en büyük kerem sahibidir. Alak ayetlerini okudu, onları ben de okudum.”

“Yola çıkıp da Hira dağının ortasına geldiğim zaman gökten bir sesin şöyle dediğini işittim. ”Ey Muhammed! Sen Allah’ın Resulüsün ben de Cibril’im. Göğe baktım, Cibril iki ayağı semanın ufkunda duran bir adam suretinde şöyle diyordu. “Ey Muhammed Sen Allah’ın Resulüsün ben ise Cibril’im.” Ufukların hangi tarafına baksam onu görüyordum.”

İlk hamlede Allah’ın vahyinin heybeti, Fahri Alem’e (asm) korku ve dehşeti verdi. Hemen titreyerek Hatice’nin yanına gitti. “Beni örtün, beni örtün” diye seslendi. Hz. Hatice derhal üzerini örttü.

Sonra “Bana ‘Ya Ebul Kasım nerede idin. Vallahi adamlarımı Seni arayıp bulmak için gönderdim, Mekke’yi arayıp bana geri döndüler.” Ona gördüğüm herşeyi anlattım. “Seni müjdelerim ey Muhammed (asm) sebat et, Hatice’nin canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, şüphesiz ben senin bu ümmetin peygamberi olacağını ümid ediyorum” dedi. Kalkıp Varaka İbn-i Nevfel’e gitti. Hatice ona gördüğünü, işittiklerini anlattı. Varaka “Kuddüs kuddüs Varaka’nın canı elinde olana yemin olsun ki  ey Hatice şüphesiz ki O’na (asm) Musa’ya gelen namus-ı ekber/Cebrail gelmiştir, o bu ümmetin peygamberidir, ona söyle sebat etsin.”

Sonra Kabe’yi tavaf eden Varaka’ya rastladı. “Sen ahir zaman peygamberisin, keşke genç olupta insanları hak dine çağıracağın zaman Kureyşliler seni Mekke’den çıkaracakları vakit sana yardım etseydim.”

“Kavmim beni Mekke’den çıkaracak mı? diye sordu. “Evet peygamberlik her kime ihsan edildiyse kavmi ona düşman olagelmiştir.”

Bundan sonra vahyin arkası kesildi, Cibril görünmez oldu. İsrafil (as) ara sıra gelir gider, Resul-i Ekrem’e bazı şeyler öğretirdi. Bu durum üç sene kadar sürdü. Cibril (as) tekrar göründü. Müddesir suresini getirdi. Müzemmil ve Hicr sureleri mucibince “artık sana emredileni açıkça ortaya koy, tebliğ et” dendi. Bundan sonra yirmi sene bu hal devam etti.

İşte Mehbit-i Vahyi ilahi terkibindeki mehbit olmanın seyri bu olsa gerek. Peygamberimiz (asm) vahyin kendisine indiği kutsal şahs-ı mualladır.

Vahiylerin hakikatı konusunda muhitinin çok geniş olduğunu beyan eder Bediüzzaman. 

“Gayet kuvvetli bir tezahüratla, vahiylerin hakikati, âlem-i gaybın her tarafında, her zamanda hükmediyor. Kâinatın ve mahlûkatın şehadetlerinden çok kuvvetli bir şehadet-i vücud ve tevhid, Allâmü'l-Guyûbdan vahiy ve ilham hakikatleriyle geliyor.” 

“Asr-ı Saadette vahiy suretiyle Kitab-ı Mübînin nüzul, etmiştir.” Kime? Peygamberimize (asm). Mehbit-i Vahyi ilahiye yani Cenab-ı Resullullah Efendimiz’e.

Yine Bediüzzaman vahyin kıyamete kadar safiyetini koruyacağını belirtir.

“Şu nuranî ve Kur'ânî hikmetleri bihakkın takdir hususunda, zîruh ve zîşuurun mükemmeli bulunan nev-i beşerin, bidâyet-i vahiyden tâ haşre kadar, i'câz ve icâzında izhar-ı aczede geldikleri, dâvâmızın bâriz ve zâhir bir delilidir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.