Hani Ayasofya açılmadı Risale-i Nurlar basılmadı

28 Şubat bitti mi? Bugünlerde basında yıldönümü nedeniyle bu soruya cevap arandı. Bitti, bitmedi diye hayli tartışıldı, tartışılmaya da devam ediyor.

 

Aslında 28 Şubat oluşum olarak süregelen bir sürecin bir parçasıdır. Cumhuriyetin ilanıyla başlayan bir süreç…

 

Olaya böyle bakmadığımız sürece bu sorunun cevabını net veremeyiz.

 

Bu soruyu öyle değil de şöyle sorarsak belki cevap verme şansını yakalayabiliriz. 28 Şubat’ın öncesine dönüldü mü? diye sorabilirsek o zaman doğru cevabı bulmada zorlanmayız.

 

Bunun içinde 28 Şubat’tan önce hangi haklara sahiptik ona bakmamız lazım.

 

Mesela 28 Şubat’tan önce İmam Hatipleri değil kapatmak aleyhinde olmak bile mümkün değildi. Oysa henüz orta kesimini açma şansını yakalamış değiliz.

 

Ben üniversitede çalışıyordum, orada bir kadın (memure de olsa) istediği gibi giyinip, başını örterek rahatlıkla okula girebiliyordu. Şimdi girebiliyor mu? Hayır sanmıyorum.

 

Kur’an Kursları konusunda da o günkü noktaya gelmiş değiliz. Meslek okulları da henüz istenen seviyeye ulaşmış denemez.

 

Süreci sadece bu iki-üç olayla sınırlamak elbette doğru olmaz. Diğer gelişmelere de bakmak lazım.

 

Diğer birçok konuda 28 Şubat’tan ileri gittiğimiz söylenebilir. Mesela darbe konusunda o günün şartları ile bugünün şartları aynı değil. Artık darbe korkusu şöyle dursun darbe sözünü bile etmek bu gün için mümkün değildir.

 

Silahlı kuvvetlerin siyasete müdahalesi meselesi de fersah fersah geride kalmış görünüyor. Ancak hala MGK gibi garip bir yapılanma devam ediyor. Genelkurmay Başkanlığının statüsü de değişmiş değil.

 

Ayasofya ile ilgili herhangi bir gelişme söz konusu değil. Buzdolabına konmuş bir vaziyette duruyor. Oysa geçmişte bu mesele fazlasıyla gündeme gelebiliyordu. Hatta Seksen öncesinde bir bölümü ibadete açıldığı halde bu gün o noktadan hiçbir adım ileri gidilmiş değildir.

 

Risale-i Nurların devlet eliyle basımı konusunda da bir gelişme göremiyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuda adım atması gerekiyor.

 

Güneydoğu meselesi de çözüme kavuşmuş değil önemli gelişmeler olduğu hissediliyor. Ama somut olarak bir şey göremiyoruz.

 

Azınlıklar meselesi ve dini eğitim konusunda da bir gelişme yok. Ruhban okulları açılamadığı gibi İslami eğitim verecek okullara da henüz izin çıkmış değil. Ama doğuda medreseler artık eskisi gibi rahat çalışabiliyor. Bu gelişmeyi göz ardı edemeyiz. Eskisinden iyi duruma geçmiş de denebilir. En azından oradan mezun olanlara (mela) imam olabilme imkânının tanınması güzel bir gelişme olarak gösterilebilir.

 

Aslında birçok problem de dondurulmuş vaziyette duruyor. Çözüme kavuşması lazım…

 

Mesela bunlardan biri: Dini hizmetlerin tek çatı altında toplanmasıdır. Diyanet İşleri Başkanlığının artık bu meseleye vaziyet etme kabiliyetine kavuşturulması gerekir.

 

Bunun için belki bir bakanlık kurulması lazım ilk etapta bu şekilde bir çözüm getirilebilir. Tüm vakıflar bu çatı altında toplanmalı ve ortak işlere başlamalıdır.  

 

Ayrıca Yüksek Din Şurası daimi bir şekilde oluşturulmalı ve yurdun dört bir yanından mütehassıs insanlar seçilerek bu şuraya atanmalı ve böyle bir şuranın hızla çalışmaya başlaması sağlanmalıdır.

 

Diyanet İşleri Başkanı da bu şura eliyle seçilmelidir. Yani bugünkü ifade ile bir Meclis kurulmalı. Bu meclis 7/24 saat kuralıyla çalışmalı... Tüm dinlere ait problemler burada görüşülüp karara bağlanmalıdır.

 

Evet, görüldüğü üzere süreç henüz bitmiş değil. 28 Şubat’ın bitmesiyle işler bitmiş olmuyor. Cumhuriyet ile başlayan süreç bitmeli ki, farklı bir kulvarda devam eden yeni süreç rahat işlesin. Halkın istediği bir süreç, demokratik yapılanma süreci…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum