Düşünce iklimi-21: Ziyaretler kadir kıymetin göstergesidir

Geçen hafta sonu bir ihtiyaç için çarşıda pasaja indim. Esnaf dostlarımızdan çoktan görüşemediğim değerli bir ağabeyimizi ziyaret ettim. Kendisiyle 2000 yılında bir kitap sergisi münasebetiyle Harran Üniversitesi’nden emekli akademisyen Cuma ağabeyimizin vasıtasıyla tanışma fırsatı bulmuştuk. O zamanlar YAYGAP Şanlıurfa bölge kitap dağıtım temsilciliği olarak sergi açmayı planlıyorduk. Yer olarak merkezi konumda olan, bu kardeşimizin tadilat halindeki beş katlı iş merkezinin alt katına talipli olduk. Önceleri bize bir haftalığına ücretsiz olarak vereceğini söylemişti. Açılışa gelip kitap sergisini görünce bir ay daha kalabilirsiniz dedi. Daha sonraları bizden memnun kalması, iman ve Kur’an hizmetine yakinen şahit olması ile şevke gelerek sergiyi dilediğimiz kadar uzatabileceğimizi ifade etti. Allah razı olsun bizler tam altı ay boyunca stoklarımız bitene kadar burada kitap sergimizi açık tutarak hizmet etmeye devam ettik. Serginin açılışını ise bir münasebetle Şanlıurfa’da bulunan merhum Muhsin Yazıcıoğlu gerçekleştirmişti. Bu vesileyle açılışımıza gelme nezaketinde bulunan merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na tekrar Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum, mekânı cennet olsun inşallah. Daha sonra iş adamı dostumuz ile hasbihal ettik, gelmemize çok sevindi, bu arada “maddi ve manevi sıkıntılarımız var, cemaatin dualarına her zaman ihtiyacımız var, bizlere dua edin” dedi. Bu aziz dostumuz toplumun kanayan yarası olan faiz ve tefecilikten şikayetçi idi. Bu münasebetle bir yakınının tefeci bir grubun tuzağına düştüğünü, yüklü bir ödemesinin olduğunu, bunu tahsil edemeyen grubun, akrabası olarak bize rücu ettiklerini, daha ileri giderek kendilerini taciz ettiklerini ifade ettiler. Biz de Kelam-ı kadimin kesin emri olan ‘birisinin hatası ve günahı ile bir başka yakını veya akrabası mesul olamaz’ düsturunu zikrederek dua dileklerimizle moral ve destek olduk.

Zincir markette çalışan üniversite mezunları
Bu hafta içinde bir markete gittim, elime aldığım tahıl torbası yırtık olduğundan taneler yere saçıldı, bu arada stant görevlisine haber vereyim deyince, o da güler yüzüyle hemen “hocam siz misiniz” deyince dünyalar benim oldu. Bu kardeşimizin öğrencilerinin sıralarının önünde olması gerektiğini düşündüğümde üzülürken, bir yandan da geçimini sağlaması için çalışmasına sevindim. “Babam erken yaşta aniden vefat etti hocam, aileme ben bakmak zorundayım, ne yapayım çalışmak durumundayım” dedi. “İşini nasıl beğeniyor musun” deyince; o da “çok zor hocam, gördüğünüz ve bilinen gibi değil, akşama kadar hamal ve hizmetçi gibi çalışmak zorundasınız, altı üstü asgari ücretin bir tık üzeri, ama olsun yine de çok şükür, evde oturmaktan, kahveye gitmekten, kaldırım ölçmekten çok çok iyidir. Bir müddet burada çalıştıktan sonra polis veya jandarma olmak için başvuracağım, başka çarem yok” dedi. Ben de ona sabır ve metanet dileyerek, “herkesin bir çilesi var, sen de çileni doldurduktan sonra elbet bir gün sevdiğin bir işe adım atarsın” dedim. Ben “1988 mezunu bir mühendis olarak çilemi doldurdum. 7/24, beş yıl boyunca hafta sonu dahil çalıştım. Rabbim bir şekilde çalışmanın mükafatını veriyor” dedim. Neticede sabırlı olmak, tahammül etmek gerekiyor. Sabrın ve tahammülün aşamadığı zorluk yoktur.

Ücretli öğretmenlerin perişanlığı
Ücretli öğretmenler, adı üzerinde, ders saat ücretine göre, girdiği ders sayısı kadar mevcut katsayı çarpımıyla vergisi düşülerek hesap edilen ücret üzerinden çalışan öğretmen demektir. Bir ücretli öğretmen haftada en fazla 30 saat derse girecek olursa % 25 zamlı olarak ayda yaklaşık net 20.500-TL alabilir. Ücrete bakarsanız, asgari ücrete bile denk değil. Ücretli öğretmenler ayrıca çalıştığı ay içerisinde raporlu olması veya resmî tatil günlerinde ders ücreti kesileceğinden alacağı maaş bu rakamında altında kalacaktır. Bir de üstüne üstlük görevli olduğu okul oturduğu şehir merkezine uzak ise servis tutmak zorunda kalacak veya aracıyla gidip gelecektir. Servis ücreti olarak ayda 5.000 TL verecek bir ücretli öğretmenin elinde kalan parayı varın siz hesap ediniz. 2024-2025 eğitim öğretim yılında Türkiye genelinde yaklaşık 86.000 ücretli öğretmen istihdam edilmiştir. Maliye bakanlığına soracak olursanız, ücretli öğretmenlerin kadroya geçmesi ile bir öğretmenin bütçeye yükünün sigorta dahil ücretli öğretmenin maliyetinin en az iki katı olduğunu ifade ederek atanmalarına karşı çıkacaktır. Ücretli öğretmen adayı bir öğrencime geçenlerde sordum; “zincir markette çalışmak mı daha kazançlı yoksa ücretli öğretmen olarak mı daha karlı?” “Zincir markette çalışmak daha avantajlıdır” dedi. Allah gençlerin yardımcısı olsun.

Esnaflar sanatı bırakarak müteahhit olma derdinde
Uzun zamandır gittiğim bir berberim vardı, iki kişi ortak iş yerinde uzun zamandır uyum içerisinde çalışıyorlardı. Geçenlerde gittiğimde yerinde kalfalarını görünce, “ustalarım nerede” diye sordum. “Onlar iş yerini bize devrettiler hocam, elde ne var ne yoksa satıp müteahhit olmaya karar vererek yola koyuldular” dediler. “Allah işlerini rast getirsin” dedim. İnşaat müteahhidi olmak bu kadar kolay olmasa gerek ama, bildiğim kadarıyla müteahhitlik karnesi almak veya birisinin üzerine iş yapmak gerekiyor olmalı. Her şeyden evvel tecrübe ve diploma çok önemli. Buna benzer tanıdık bir PVC pencere ustamın da bu yola girdiğini görünce dedim ki: demek bu işte kısa yoldan köşe olma ihtimali yüksek olunca ustalarım bu yolu tercih ediyor. Bakalım kimlerin üzerinde tıraşı öğrenecekler, kar mı ederler zarar mı ederler orasını zaman gösterir.

En zor iş, işçi çalıştırmak
Geçenlerde bir lokanta işletmecisi dostumuza işimiz düştü. Ocakta çalışıyorken görünce, “ustam seni de mi ataşın önüne atmışlar” dedim. Arkasından, ocaktan çıktığında eline bir sigara tutuşturduğunu görünce; “efkârlısın Hasan usta, hayırdır sigaraya da mı başladın” dedim. “Evet, ne yapayım, bu yaşta beni de sigaraya mecbur ettiler” dedi. Ayrıca ona; “sen olmayınca, çalışanlar müşteriye yüz vermiyorlar, yüzlerini ekşitiyorlar, buna ne dersin?” deyince. “Hocam ah ah! En zor iş, işçi çalıştırmak” diyerek sitem etti. Maalesef çalışanlarımızın birçoğu, çalıştığı yerde kendisini iş yeri sahibi gibi görmek yerine köle gibi zannederler. Genellikle mal sahibinin kazancında gözleri olur, yevmiyesi sabit olduğundan ellerini ağır tutarlar, ek bir iş çıktığında homurdanırlar, velhasıl gayr-i memnundurlar. Bu ustam uzun yıllar gördüğüm kadarıyla şeker gibi insandı, ustamdan ticari ahlak olarak şahsen gayet derecede memnunum, ama gel gelelim çalışanlar neden memnun değiller? Bu da ahir zaman alametlerinden biri olsa gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum