Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Ahmet Ay ve Kendini Bilmek

Ahmet Ay kardeşimi ilk, Risale Haber'deki yazılarından tanıdım. Sonra, sitede çıkan bir yazısındaki tasarruftan dolayı biraz da gönül koyarak yazmamaya başladı. Ama yazılarına sosyal medya mecralarında devam etti ve ediyor. Fakat bu yazıların Risale Haber'de de yayınlanmasını gönül olarak çok arzu edenlerdeniz.

Ahmet Ay, kendini, "Biraz çocuk kitabı yazarı, biraz editör, biraz da nurcu" olarak tanıtıyor. Ama başta bu âciz, çoğu nurcuyu çok noktadan geçmiş bir kardeşimiz.

Başta Risale-i Nurların güçlü ehl-i sunnet vurgusu, Ahmet Ay kardeşimin hem kelâmına hem de kalemine tam yansımış ki yazı ve paylaşımlarında çok haklı olarak bu hususu öne çıkarıyor.

Kendi sayfasında şu anda Sözler'den devam eden dersler de yapan Ahmet Ay kardeşin "Cezve Çocuk"tan çıkan benim tespit edebildiğim "Kerem Esma'yı Anlatıyor, Macera Geliyorum Demez" adıyla çocuk kitapları da var. Bu da Ahmet kardeşin özellikle çocuk eğitimi noktasındaki hassasiyetini ve maharetini gösteriyor. En azından yazılarından derlenmiş bir kitabını da ayrıca bekleriz inşallah.

Bu yazıyı yazmamıza da bu hafta başında "Allah'ı Bilmek, Allah'ı Bilmekten İbaret Değildir" başlığıyla yazdığı yazısı oldu. Başlığa bakar mısınız? Allah'ı bilmek, Allah'ı bilmekten ibaret değildir. Ahmet'im ya ne'den ibarettir, diye sordum içimden. Nasıl yani, dedim. Ama güçlü mantık örgüsüyle yazılmış satırlarda ilerleyince, işin rengi ve başlığın maksadı ortaya çıkmaya başladı.

Önce "Akıl hakîmiyetin letaifiyle zevk alır, telezzüz eder" cümlesi dikkatimi çekti. Ne derin ve latif bir cümle değil mi? Hakîmiyetin letaifi, Hakîm isminin tecelilerinin güzelliği demek. Akıl, bu tecellilerin tefekküründen zevk alır; telezzüz eder, kanatlanır, uçar, marifet dünyası genişler. İnsaniyeti teali eder.

"Akıl ve kalbin inşası için etrafını çevirdiği cümlelerle" devam ediyor Ahmet kardeş. "İnsan kendini azaltmak için, kendini bilir." Yani insan kendini bilince, kendini azaltmış olur. Ayrıca, kendini bilen insan, yardımın insanlardan gelmediğini de bilir. El hak bilir ama an şart, insanın kendini bilmesi. Onun için insan penceresinde "Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku." diye hitap ediliyor. Yani sen kendini insan biliyorsun ama bu ancak kendini okumakla mümkün. Yani düğüm kendini okumak.

Bir şeyi anlamanın bir yolu da onun tersini belirlemek olduğundan, kendimizi okumadığımız zaman, ne olacağımıza bir bakalım. "Kendini oku,yoksa hayvan ve camid (cansız) hükmünde insan olma ihtimali var." Görünürde insansın ama sadece görünürde. Sadece cismine bakıyor, onu görüyor ve ona hizmet ediyorsun. Cisimci olmuşsun. Aşçı, ayakkabıcı olunduğu gibi, cisimci de olunuyor demek ki. Cisimcinin geniş karşılığı da hayvan oluyor. Merhametten, ilimden, tefekkürden, ruhun ve aklın olgunlaşmasından, imandan habersiz. Bir de camid olmak var. Yani taş. Ne duyar ne anlar ne de kendi ile alakadardır.

Kendini yani sonsuz acizliğini, fakirliğini, kusurunu, noksan olduğunu, icattan elinin kısalığını bilmez, anlamaz. İşte Ahmet Ay "Kendini bilirsen, kendini azaltmış olursun." diyor. Kendini azaltınca haddini hududunu bilince, asıl yardımın insanlardan gelmeyeceğini, asıl kaynağın ne olduğunu da kıyas yoluyla sezer, idrâk eder, âlemine yerleştirirsin. Bu da insanın Allah'a gitmesine sebep olur.

Başlığa doğru gidiyoruz. Cümleye bak, "Allah'ı bilmekte, Allah'ı bilmenin çok daha fazlası var." Önce "Kendinin ilâh olmadığını öğrenir." Çünkü cehaletin getirdiği boşlukları kendimiz dolduruyoruz. İlk putumuz, kendimiz oluyoruz. Hâlbuki hiçiz. Her şeye acıyor, tevekkülden uzaklaşıyoruz. Yani Allah'ı bilmeyince, yükümüz artıyor. O zaman Allah'ı bilmekte, O'nu bilmenin çok daha fazlası var. Onu bilince, faniliğin anlamını da biliyoruz. Kim bâki kim fâni anlaşılıyor.

Yine Ahmet Ay'ın ifadesiyle "Fâniliğe, anlamsızken katlanılmaz. Anlam yüklemek de haddimiz değil. İşte burada felsefeler tükürükle tutturulan taşlar gibi dökülüyor, ideolojiler ise kadavraya yapılan makyaja dönüyor. Varlığın anlamı, yaratılışından gelmeli, özünde olmalı. Bunu da ezelden bakan var eder." Ahmet kardeş derin cümlelerine devam ediyor. "Kendini bilen Rabbini bilir." hakikat ise, Rabbini bilen kendini bilir de hakikattir." Yorumlayalım biraz. Kendini bilen Rabbini bilir. Çünkü kendinin ne olduğunu anlar. Bu da onu direkt Rabbine yöneltir. Rabbini bilen kendini bilir. Çünkü ne olmadığını anlar, bu da onu ibadete yöneltir. Yani sana kulluktan başka bir şey kalmaz. Huzurun artar, kalpler mutmain olur. Ve şah cümleye geldik. "Tevâzuun aslı da budur."

Bravo Ahmet Kardeşim! Gerçekten tevâzuun aslı "ne olduğunu ve ne olmadığını" bilmektir. Yani bunlar seni gerçek tevazuya götürür. Sevgini israftan kurtarır. Biz işin ne olduğumuz yanını dile getirir ne olmadığımız yanımıza pek bakmazdık. Bu vesileyle bir bakış açısı daha kazandırdın bize. Teşekkür ve dua ederiz.

Bu vesileyle 17. Lem'a'nın İkinci Notası geldi aklıma. "Kur'an'ın desatirindendir ki Cenab-ı Hakk'ın masivasından(yarattıklarından)hiçbir şeyi ona taabbüd edecek(ibadet edecek) derecede kendinden büyük zannetme. Hem kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünkü mahlûkat Mâbudiyetten uzaklık noktasından müsavi oldukları gibi mahlukiyet nispetinde de birdirler."

İşte taş ile İnsanı eşitleyen, insanı mutlak tevâzuya götüren mülahaza budur.Taş ile hangi cihetten eşitiz.Mahlûk olma, var edilmeye muhtaç olma yönüyle eşitiz. Taştaki meziyetler az, bizdekiler fazla. Olsun, her ikimizdekiler de yaratılmış, eşitsiz.

Mahlûk olma noktasında olduğu gibi, mâbud olma noktasında da herkes eşit. Mahlûk olma ve mâbud olamama noktasında taş ile Fahr-i Kâinat da eşit Hiçbirimizin meziyet ve cihazları bize ait değil. Mahlûkuz ve mâbud da değiliz. Öyleyse tevazuyu yıkan, bitiren tekebbüre de mecalimiz yok ve olamaz.

Evet dostlar, asıl mesele "Hilkat şeceresinin en kıymetli ve şerefli semeresi" olan insanı çözebilmek. İnsan denen meçhul, diyor yazar. Meçhul mudur insan, değildir arkadaş. Asrın oyuncaklarıyla, çeşitli şekillerde egoların ışıltıları altında gerçek şahsiyetini kaybeden asrın insanı, gerçek imanla kendini bulmaya muhtaç. Biz muhtaç değil miyiz acaba?

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum