Günümüz gençlik sorunları ve çözüm önerileri

Gençlik üzerine son 150-200 yıldır ifsat edici, yıkıcı çalışmalar yapılmaktadır. Bu yıkıcı çalışmalar sonucu son 20 yıldır gençler arasında ciddi anlamda kültürel-inanç kodlarından kopma tespit edilmiştir. Olumlu anlamda her ne kadar çalışmalar yapılsa ve bir nesil yetişse de yıkım kolay olduğundan ve yıkıcı unsurlar fazla olduğundan dolayı yetişen gençlik her geçen gün kendi inanç ve kültür kodlarından uzaklaşmaktadır.

Şüphesiz medeniyetin geleceği, gençliğin toplumsal değerler yönünde yetişmesi ile mümkün olacaktır. Kendi kültüründen uzaklaşan gençlik ise kendi kültürünü ve değerlerini kendi elleri ile yıkıma uğratır. Tanzimat döneminde Avrupa’ya gönderilen gençlerin yurda dönüşte kendi kültür ve medeniyetlerine verdikleri hasar en bariz örneklerdendir.

Gençliğin her geçen gün toplumun değerlerinden uzaklaşmasının elbette çeşitli sebepleri vardır. Bununla birlikte sürekli gençliği ve gençliğin gidişatını eleştiren toplum, bu gidişatı durduracak ve olumlu yöne kanalize edecek külli ve kalıcı çözümler de üretebilmiş değildir. Biz bu çalışmamızda sebep ve çözüm önerileri üzerinde duracağız.

Gençlik sorunlarını incelediğimizde şu başlıklar öne çıkmaktadır.

Dikkat ve Algı Sorunu

İnsan beyni ve öğrenmede en önemli unsurlardan konsantrasyon, dikkat (algı), hafıza ve muhakeme sağlam olduğu ölçüde insan çalıştığı konu üzerinde başarılı olur. Günümüz gençliğini odaklanma sorunu yaşadığından dolayı savrulmakta ve başladığı işi bitirememektedir. Bu da gence başarısızlık olarak dönmekte ve söz konusu konudan uzaklaşarak muvaffak olamamaktadır. Yine gençlik asıl odaklanması gerektiği yaşam konularından kopunca savrulması kaçınılmaz hale gelmektedir.

Bu durumda gerek patolojik gerek nörolojik gerekse psikososyal/çevresel faktörleri düzenlemek gerekir. Yapabileceği ve öncelik konulara-alanlara gençliği yönlendirmek gerekmektedir.

Uyku Sorunları

Uyku insanı bedensel, fiziksel, sosyal ve psikolojik her yönden etkilemektedir. Günümüz gençliği gece gündüz mefhumunu karıştırmış bulunmaktadır. Gecenin saat 23.00 ile 02.00 arası uyku verimi ve dinlenme açısından melatonin salgısının en çok salgılandığı saatlerdir. Oysa bu saatlerde gençler çeşitli sebeplerle (dijital oyun, sosyal medya vs.) genelde uyanık iken, beynin en verimli şekilde çalıştığı 08.00 ile 11.00 saatlerinde uyku, uyuşukluk, isteksizlik gibi sebeplerle çalışmaya başlayamamaktadırlar.

Çözüm olarak en geç saat 23.30’da uykuya geçip, en geç kerahet saatleri dediğimiz sabah güneşin doğmaya başladığı, diğer tabirle sabah namazı vaktinin çıktığı andan itibaren ki 45 dakika ve akşam ezanından önceki 45 dakika uyanık olmak gerekir.

8 saatten fazla ya da 4 saatten az uyumamalıdır. Uyku dengesi hayatta dengenin ön şartıdır. İnsan beyninin en verimli çalıştığı saatler sabah 06.00-12.00 arasıdır (1).

İştah Sorunları

Sağlıklı beslenme hem biyolojik hem de psikososyal açıdan çok önemlidir. Özellikle koruma/katkı maddelerinin hat safhaya çıktığı bu zamanda helal ve sağlıklı beslenmeyen insan ciddi anlamda sorunlarla karşılaşmakta ve hastalıklar yaşamaktadır. Hastalıkların temel nedenlerinden biri de alınan besinin tamamen sindirilmesini beklemeden üstüne başka bir yemek yemektir (2). Acıkmadan yemek yemek zararlı olduğu gibi tıka basa yemek yemek de zararlıdır.

Gençlerle yapılan görüşmelerde genel anlamda sabah kahvaltısı yapmadıkları ve hazır gıdalarla güne başladıkları tespit edilmiştir. Oysa sabah kahvaltısı hayati öneme sahiptir.

Çözüm olarak, özellikle helal ve sağlıklı beslenmeye azami dikkat edilmelidir. Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. İhtiyaç dâhilinde günlük iki öğün yenmelidir. Saat 21'den sonra yemek yememelidir. Hazır gıdalardan kaçınmalıdır.

Hayata Anlam Yükleyememe

Hayata anlam yüklemek, hayatı yaşanabilir kılan en önemli faktördür. Anlam yüklenmeyen hayat, yaşamaya değmez olarak algılanır. Böyle bir hayatı da yaşamak istemeyen gençlik ya boşluğa düşüp depresif bir hayat yaşıyor ya da sonu ebedi cehennem olmasına rağmen intihara kalkışıyor.

Daha çocuk yaşta hayatın anlamı ve önemi gençlerimize kavratılmalıdır. Gençler böylece bunalımdan kurtulabilir. Bir şeyi yapacaksa neden yapması gerektiği, yapmayacaksa neden yapmaması gerektiği anlatılmalı yani ikna metodu ile gençlik yetiştirilmelidir.

Amaçsızlık/Gayesizlik

Gayesi olan insan zamanını ve düşüncesini/beynini sürekli bu yönde kullanır ve zinde tutar. Gayesi olmayan insan ise hayatı monoton ve belirsizliklerle yaşar. Belirsizlik ise beynin en büyük düşmanlarındandır.

Özellikle gaye ve mefkûre kavramı önemlidir. Sadece hedefe yönelik çalışmak yetmemektedir. Hedef ruhsuz, mefkûre ruhludur.

Gençlerimize, sadece kendisine yönelik hedef doğrultusunda değil, diğergamlık endeksli mefkûreye yönelik çalışması gerektiği şuuru kazandırmalı ve bu yönde yetiştirmeliyiz. Yani mefkûre sahibi gençlik yetiştirmeliyiz. “Bir adamın kıymeti, himmeti nisbetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir” (3).

İnanç Zayıflığı

Birçok ayet ve hadis inancın insanı nasıl ayakta tuttuğunu göstermektedir. İnanç insanı diri tutar. İnancını kaybeden genç yaşayamaz. Günümüz gençliğinin en büyük sorunlarından biri inanç bunalımıdır. İnanan insan bilir ki; dünya imtihan yeridir ve Allah hiç bir canlıya taşıyamayacağı yükü yüklemez (Bakara Sûresi 286). “İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder (Nursi, B, Sözler), İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir” (Sözler).

Kaygı Bozukluğu

Kaygı bozuklukları, aşırı korku ve kaygı ile giden bozuklukları ve ilişkili davranışsal bozuklukları kapsar (4).

İnsanoğlu geçmişin elemini geleceğin ise kaygısını yaşayan bir varlıktır. Günümüz gençliği özellikle geleceğin kaygısını yaşamaktadır. Özellikle ekonomik/gelir kaygısı gençlerin önemli sorunlarından biridir.

Çözüm olarak farkındalık, gayret ve azim ile çalışan bir insanın işsiz kalmayacağı, "İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm, Sûresi 39) ilahi vaadden dolayı kaygıyı en aza indirebiliriz. Anksiyete bozukluğuna varan bir kaygı oluşmuşsa uzmana görünmelidir.

Teknoloji Bağımlılığı

Bu yüzyılın en büyük sorunlarından bir tanesi teknoloji bağımlılığı ve dijitalleşmedir. Kontrolsüz kullanılan teknolojik aletler biyolojik, psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Özellikle ilk ve ortaokul yaşlarında çocuklar teknolojiyi fazla kullanırlarsa çok daha büyük hasarlara sebep olmaktadırlar.

Teknoloji Bağımlılığı Sonucunda Oluşan Bazı Rahatsızlıklar: Boyun ağrısı ve sertleşmesi - Göz kızarması ve yanması - Uyuşukluk ve depresif hal - Bitkinlik, yorgunluk, halsizlik - El ve parmaklarda uyuşma - Bedensel bozukluklar - Uyku bozuklukları - Uyanmada zorluk - Algı, dikkat ve konsantrasyon bozuklukları - Akademik başarısızlık - Bireysel problemler - Sosyal-kültürel sorunlar - Beslenme bozuklukları - Gerçek hayattan kopuş (5).

Çözüm olarak gençler teknolojiyi kontrolsüz kullanmaktan vazgeçmelidir. Bunun için gençlere yönelik sosyal/kültürel ortamlar oluşturulmadır. Özellikle alternatifler geliştirilmelidir. Gençlerin alemini cezbedecek çalışmalar yapılmalıdır.

Dijital Sosyallik

Günümüz gençliğinin en büyük sorunlarından bir tanesi dijital sosyalliktir. Gerçek sosyal hayatta kendini kanıtlayamayan, kendini ifade edemeyen gençler, dijital ortamda sesli görüntülü ve yazılı bir şekilde kendini daha rahat ifade edebilmektedirler. Bu da zamanla dijital sosyal kavramını ortaya çıkarmış ve güçlendirmiştir. Gençler sosyalliği dijitalde aramaktadır. Oysa dijitalde sosyallik pek de mümkün olmamaktadır.

Dijital sosyal âlemde kendini bulan genç gerçek sosyal hayattan kopmaktadır. Gerçek sosyal hayatı daha gerçekçi ve yaşanabilir hale getirmek gerekir.

Ümitsizlik

Günümüz gençliği yaşadıkları sosyal ve dijital ortamın etkisiyle ümidini yitirmekte ben bunalıma girmektedirler. Psikolojik sağlamlığı zayıflayan genç küçük bir problem karşısında ümitsizliğe kapılabilmektedir.

“Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” (Zümer Sûresi, 53) ilahi buyruk ümitsizliği yasaklamaktadır. Bununla birlikte Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin tabiri ile “yeis, mani'-i herkemaldir.” (Nursi, B, Tarihçe-i Hayat)

Daha çocukluklarından itibaren gençlerin yanında felaket tellallığı yapılmamalı ve geleceğe yönelik korku senaryoları çizilmemelidir. Bütün kapılar kapalı olsa bile mutlaka Allah açık bir kapı bırakacaktır şuuru ile gençlik yetiştirilmelidir. Ümitsizlik değil ümit aşılanmalıdır.

Aileden ve Toplumdan Kopuş

Günümüz gençliğinin problemlerinden bir tanesi de, batının içimize attığı “birey” kavramının içimizde neşvünema bulması ve bunun sonucunda toplumdan ve toplumsallıktan uzaklaşma olmasıdır. Toplumsal hayatın en küçük birimi “ailedir.” Özellikle feminist ve eşcinsel yaşantının özendirilmesi sonucunda, gençler aile aidiyeti ve toplum aidiyetinden uzaklaşmaktadırlar.

Aile içi iletişim problemleri ve anne baba tutumları gençlerin aileden uzaklaşmasına sebep olan diğer faktörlerdendir. Medya ise haz odaklı bireysel yaşantıyı gençlere enjekte ettiğinden, nihai sonuç olarak gençler aile ve toplumdan soyutlanmakta ve uzaklaşmaktadır.

Çözüm olarak evvela aile işi iletişimde güvene dayalı ve değer odaklı ortam oluşturulmalıdır. Medyada ailenin önemi üzerine içerikler oluşturulmalıdır. Devlet, aile yapımıza zarar veren sosyal medya, dizi ve film gibi içerikleri yasaklamalıdır. Sivil toplum kuruluşları gençliğin sorunları ve çözüm önerileri üzerine önemli faaliyetler yapmalıdır.

Medya Kıskacı

Son zamanlarda uyuşturucu, kaçakçılık, hırsızlık, gasp, çete ve cinsellik üzerine film ve diziler yayınlanmaktadır. Bununla birlikte sosyal medyada ciddi anlamda şiddet ve cinsel içerikli yayınlar gün geçtikçe artmaktadır. Sosyal medya tarafından kuşatılan gençlik olumlu yönde bir kimlik geliştirememektedir.  Kural tanımaz, mafyavari; din, ahlak, değer, namus ve vicdandan uzak bir kimliğe bürünmektedir.

Aileler, çocuklarını ve gençleri bu tür film, dizi ve sosyal medya içeriklerinden korumalıdır. Bilinçli medya kullanımı öğretilmeli ve medyayı faydalı yönde kullanmalıdır. Ayrıca okullarda medya okuryazarlığı dersi tercih edilmeli ve bu ders, derdi ve inancı olan donanımlı öğretmenler tarafından verilmelidir.

Madde Bağımlılığı

Hayatının sorumluluğunu almak istemeyen gençler genelde boşluğa düşmekte ve düştükleri boşlukta bunalıma girerek kendini çeşitli madde kullanımı ile rahatlatmaya çalışmaktadır. Maalesef okulların yakınlarında dahi uyuşturucu madde satışları yapılmaktadır. Madde kullanımı yüzünden nice gençler geleceklerinden ve hayatlarından olmaktadırlar.

Sağlıklı bir aile ortamı ve istendik bir okul ortamı ile başarılı olan çocuklar ve gençler bu tür madde kullanımlarına da tevessül etmeyeceklerdir. Gençler toplumda kabul ve değer görmelidir. Böylece kendilerini, zararlı arkadaş gruplarına kabul ettirmek zorunda kalmayacak ve bu tür tuzaklara düşmeyeceklerdir.

Cinsel Dürtü Bozukluğu

Gençler arasında maalesef değerlerin zayıflamasıyla birlikte namus kavramı da zayıfladı. Zinanın büyük günahlardan olduğuna inanan genç, bu büyük günahtan uzak duracaktır. Fakat gerek yediği-içtiği hazır gıdalardaki koruma katkı maddeleri gerekse sürekli izlediği cinsel içerikli görüntü ve yazı içerikleri yüzünden cinsel dürtüler bozuldu. Hem inanç zayıflaması hem de dürtü bozukluğu yüzünden gençler arasında cinsel ilişki yaşı düşmekle birlikte oranı da artmıştır.

Aileler küçük yaştan itibaren çocuklarının mahremiyetine dikkat etmeli ve büyüdüğü zaman gençlik çağında cinsel değişimler ve cinsel hayat ile ilgili gençlere rehberlik etmeli. Bununla birlikte toplumsal ve inanç değerleri anlayacakları dil ve üslup ile gençlere aktarılmalıdır. Beyne giden yolun gönülden geçtiği bilinmeli, ikna metodu kullanılmalıdır.

Asosyallik/Sosyal Fobi

Sosyal kaygı bozukluğu veya diğer adıyla sosyal fobi, kişinin insanların arasında iken yoğun kaygı duyduğu, insanların olduğu ortamlardan veya insanlarla bir araya gelmekten kaçındığı, mecbur kaldığındaysa bunlara yoğun sıkıntı yaşayarak katlandığı klinik bir durumdur (6).

Günümüz gençliği, birey kavramının yayılıp sosyalitenin zayıflaması ile birlikte kendi dar âlemine çekilmiştir. Özellikle sosyal medya ve dijital oyunun yayılması ile birlikte, gençlerin bir kısmı toplumdan kopmuş ve asosyal hale gelmiştir. Bu asosyal hal zamanla sosyal fobiye dönüşerek gençler kendi aile ortamında bile bulunmamaya, bulunsa bile sıkılmaya başlamıştır.

Gençlerin fıtratına uygun çalışmalar yapılarak, sosyal faaliyetler ile gençler asosyallikten sosyal hayata kazandırılabilirler.

Kimlik Kargaşası

Kimlik kazanımı insanın doğumundan itibaren şekillenen, özellikle 24 yaşlarına kadar elde edilen önemli bir kazanımdır. Toplumun değerleri bünyesinde oluşturulan istendik kimlik, kişinin yaşamı boyunca sosyal hayatta yer edinmesi için önemlidir.

Günümüz gençliği cinsel kimlik, sosyal kimlik, biyolojik kimlik gibi kimlik kargaşaları ile kişilik problemi yaşamaktadırlar. Özellikle “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramıyla kadın ve erkek kimliği ciddi anlamda hasar görmüş ve kimlik kargaşasına yani bunalımına sebep olmuştur. Her ne kadar bazı çevreler “toplumsal cinsiyet adaleti” gibi kavramlar kullansa da kastedilen mana benzer olması sebebiyle, toplumsal cinsiyet kavramı yayılmaya devam ederek insan kimliğine ciddi zarar vermeye devam etmektedir. Gençler bu gibi maruz kaldıkları problemlerden dolayı kimlik bunalımı yaşamaktadırlar.

Din, ahlak, karakter ve cinsiyet gibi unsurlar kimliği oluştururken aynı zamanda yanlış anlamda kullanımı kimliği bunalıma sürüklemektedir. Her cinsiyetin kendi alanında değerli olduğunu ve bir cinsiyeti diğer cinsiyetle kıyaslamanın yanlış olduğunu kabul etmeli ve gençlerimizi bu kimlik bunalımından kurtarmalıyız.

Psikolojik Sorunlar

Gençler daha ilkokul yıllarında algı ve muhakemenin zayıflaması sonucunda davranış bozuklukları yaşayabilmektedir. Gençlik yıllarına geldiklerinde ise bu davranış bozuklukları çözülmediği takdirde kişilik bozuklukları yaşayabilmekte ve psikolojik bunalımlara girebilmektedirler. Gelecek kaygısı, sorumluluk almak istememe, çalışma yükünün altına girmekten kaçma, kolay kazanma gibi sebeplerle çalışmayan genç geleceğini inşa etme problemi yaşar ve bu sebeplerle bunalıma girebilmektedir. Yine sosyal hayattan kopan gençler yalnızlaşmakta ve yalnızlığın vermiş olduğu bunalımı derinden yaşayabilmektedirler.

Psikolojik iyi oluş ve psikolojik sağlamlık üzerine çalışmalar yapılmalıdır. Gençlere bu yönde kazanımlar sağlanmalı ve sorunlar tespit edilerek çözüme kavuşturulmalıdır.

Şiddete Meyil

Gençlik sorunlarından bir tanesi de şiddete meyildir. Küçükken ailesinden ya da okulda öğretmeninden şiddet gören bir çocuk, büyüdüğü zaman kendisi de şiddet uygulayabilmektedir. Bununla birlikte sosyal medya, film ve dizilerde şiddetli sahne izleyen çocuk ya da genç zamanla kendisi de şiddet uygular hale gelebilmektedir.

Şiddetin her türlüsünü insana zarar verdiği şuuruna vardırmalı ve gençliği şiddet ortamından uzak tutarak empati ve diğergamlık duygularını geliştirerek muhafaza etmeliyiz.

Öğrenilmiş Çaresizlik ve Aşağılık Kompleksi

Son iki yüzyıldır büyüklerimiz öğrenilmiş çaresizliği öğrenerek gençlerimize de öğrettiler. Kendine güvenmeyen, cesareti olmayan bir gençlik yetiştirildi. “Ben başaramam” mantığı ile harekete ve faaliyete geçen bir genç elbette başarılı olamaz. “İnsan için çalıştığının karşılığı vardır” ayeti gereği gençlere çalışma şuuru verilmelidir. “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir” (Nursi, B, Münazarat).

Kendini yetersiz gören yani aşağılık kompleksine kapılan gençlere tarihimizden örnekler okutulmalı, ecdadının ne yaptığını görmesi sağlanarak kendisi de bunun için gayret eder şuuruna vardırılmalıdır.

Öğrenilmiş çaresizlik ve aşağılık kompleksinden kurtulamayan bir gencin, hayatta ayakta kalması ve başarılı olması mümkün değildir.

Sorumsuzluk

Sorumluluk farklı yaşlarda, farklı şekillerde kazandırılabilir. Çocuğa doğumundan itibaren hazırbulunuşluğuna uygun sorumluluk verilmelidir. Özellikle ilkokul ve ortaokul, sonrasında lise yaşına gelince yaşına uygun sorumluluklar verilmelidir. Günümüzde çocuğuna sorumluluk vermeyen anne babalar, onlara ileride çok daha büyük problemler yaşatmaktadır. Mesela ilkokul çağındaki bir çocuk kendi odasını toplama sorumluluğunu kazanamayınca, ileride karı koca olma sorumluluğu, çalışma sorumluluğu ve sosyal hayatta alması gereken sorumlulukları da yerine getiremeyecektir.

Çocuğa disiplin verirken sorumluluklarını hatırlatmanın yanısıra meziyetlerinden de söz edilmelidir (7).

Gençlere yeteneklerine ve yaşlarına uygun sorumluluklar verildiği takdirde, onlara ileriki yaşlarında olumlu bir kimlik ve kişilik kazandırılmış olacaktır.

Özellikle Nebevî eğitim yöntemleri ile gençlik yetiştirilmelidir. Bunalımdan çıkış yolu ancak fıtrat eğitimindedir (8). Peygamberimizin Eğitimindeki İlkeler; Merhamet, Örnek Olma, Sorumluluk Verme, Öğrenmeye/Öğretmeye Teşvik, Tedricî (Aşamalı) Eğitim, Odaklama/Odaklanma, Beden Dili, Kapsayıcı Olmak, İhtiyaç Odaklı Eğitim, Hitabet, Denge, Hatırlatmada Süreklilik, Allah Rızasını Gözetmek.

Sonuç

Medeniyet ancak yetişen gençlik ile kurulur ve gençliğin kendi medeniyet kodlarına uzaklaşması ile yıkılır. Gençlik medeniyettir. Gençlik gelecektir. Geleceği şekillendirmek ve inşa etmek ancak gençliği ihya etmek ile olacaktır.

Gençliğin sorunlarını farklı alanlarda çalışan uzmanlar araştırmalı ve sebeplere inerek çözümler üretmelidir. Eğitimden aileye, sağlıktan çevresel faktörlere, medyadan beşeri faktörlere ciddi araştırmalar sonucunda gençlik problemleri çözülmelidir. İnsan bütüncül bir varlık olması sebebiyle, insan ancak bütüncül araştırmalar sonucunda anlaşılabilir. Problemleri çözüme kavuşturularak sağlıklı bir toplum inşa edilebilir.

Elbette farklı gençlik problemleri olmakla birlikte, bir kısmını özetle dile getirdiğimiz bu gençlik sorunları çözüme kavuşturulduğu takdirde vatan, millet, ümmet ve dahi insanlığa faydalı bir gençlik yetiştirmiş olacağız. Unutulmamalıdır ki “gençliği olmayan bir davanın geleceği olmaz.”

KAYNAKÇA

  1. Kalkan, A. Başarılı Çocuk Eğitiminde Ailenin Rolü Arık Yay. Adana, 2018.
  2. Salih, A. Gerçek Tıp, Yitik Şifa Yay. 19. Baskı, İstanbul, 2017.
  3. Nursi, B. Tarihçe-i Hayatı, Envar Neşriyat, İstanbul, 2017.
  4. Köroğlu, E. Klinik Psikopatoloji, HYB Basım Yayın, Ankara, 2016.
  5. Kalkan, A. Teknoloji Bağımlılığı ve Bilinçli Medya Kullanımı, Ensar Yay. İstanbul, 2021.
  6. Özdel, K. Sosyal Fobiden Hayata Yolculuk, Epsilon, 1. Baskı, 2021.
  7. Saygılı, S. Ergenlik Sorunları, Elit Kültür, 43. Baskı, İstanbul, 2015.
  8. Çetin, D. Beka Yayınları, İstanbul, 2022.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum