Günah tohumları

Gecenin karanlığından, tan kızıllığına doğru günah tohumları ekildi.
Çünkü:
Cehalet kırıntısından doğan ihtişamlı(!) ruhsuz bir medeniyetin şatafatlı ve şehvet dolu bir dünyanın kucağında bir nesil yetişiyor.”
Her yıkım binlerce tortu getirir.
Ne yazık ki bazen oluşan tortulardan yaşam şekilleri de belirlenir.
Böylece hayat “anlam kaybına” uğrar.
Ve ben oturur iç geçiririm.
“Güneşe ve aya yemin olsun.”
“Geceye ve gündüze and olsun.”
Ki, ben bu gün ağlamaklıyım…
*
Bugün dünyaya ne satıyoruz biliyor musunuz?
Bizim olmayan ama bizimmiş gibi inandığımız hayalleri pazarlıyoruz.
Ne idüğü belirsiz “ahlak(!)” satıyoruz.
Evet dizi satıyoruz.
Dallas'tan öğrendiğimiz hayatı İslam âlemine satıyoruz.
Hani namusun olmadığı bir dünya vardı ya…
Hani yenge, hala, yegen diye hiçbir sınırın kalmadığı mel’anet vardı ya…
Para, güç, kariyer, sınırsız tüketim ve oluk oluk akan ahlaksızlık sonucu oluşan “çok tanrılık” anlayışının içimize sızışıyla farkında olmadan batı kültürüne taşeronluk babında onları aratmayan dizilerle İslam âlemine görücüye çıkmışız ya…
Dizilerimiz İslam âlemini fethetmeye başladı ya…
Biz neymişiz be!
(Buraya o melanet kokan dizilerimizin adını yazacaktım ama bu temiz siteye asla yakışmayacağı ve batılı tasvir etmemek için yazmadım)
İşte bu sebeple içim bugün kan ağlıyor.
*

Ben hiçbir diziyi seyretmiyorum lakin seyredenlerin anlattığı kadarıyla kulak misafiri olduğum birçok dizinin nasıl bir maksatla hazırlandığını anlıyorum.
Bir milleti yok etmenin en basit yolu sefahat anlayışının normalmış gibi gösterilmesidir.
Emperyal güçler bu taktiği asırlardır çok kullandılar.
Ve şimdi hala kullanıyorlar.
İsrail Filistinli gençlere yönelik son derece arsız filimler yayınlarken Amerika Irak'ta ondan daha beterini yıllarca yayınladı.
Toplumları müstehcenlikle içini boşaltarak idare ettiler.
Türkiye’de ise 70'li yıllarda tamamen müstehcenlik furyası had safhaya ulaşırken,12 Eylülden sonra Dallas, Hayat Ağacı gibi dizilerle bu taktiği farklı jelâtinlere sararak aile servisleri yaptılar.
O zamanlar ekilen tohumlar bu gün ülkemizde çığ gibi büyüyen onları asla aratmayan dizi patlamasıyla yeşermiş durumdadır.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım gerçeği aslında her akli selim insan azıcık düşünse kabul edecektir.
Ama asıl bu noktada bizi bekleyen çok büyük bir tehlike var.
Ben o tehlikeye nazarları çevirmek istiyorum.
Yaklaşık 300 yıllık çeşitli nifaklar sonucu oluşan bir ayrılıktan sonra ilk kez İslam âlemiyle Türkiye arasında yakınlaşma havası esmeye başladı.
İslam âlemi ise bu yakınlaşmayı son dönemlerin idarecilerini İslam'a yakın olduğuna inandığı için sürdürüyor.
Tabi ki bu yakınlaşma bu şekilde sürdükçe beraberinde çeşitli alış verişleri de getirecek.
Bu alışverişlerden biriside dizilerimizdir.
Bu dizilerimizi incelerseniz şu gerçeği göreceksiniz.
Batının sefih medeniyetinin İslam âlemine empoze edilmesi için bir arakonakçıya ihtiyaç vardır.
Tıpkı bazı parazitlerin enfekte yeteneğini kazanması için arakonakçıya ihtiyaç duyduğu gibi…
İşte bu gün ne yazık ki Türkiye batı medeniyeti için tam bir arakonakçı gibidir.
Yani bizim özellikle son bir asırdır batıdan kaptığımız “..deniyet” anlayışını batı adına biz İslam âlemine yaymış olacağız.
Hani ya emperyalizmle ulaşamadıkları iç kesimlere (kalbi manada), ya da bire bir ailenin temeline bu şekilde ulaşacaklar.
Daha doğrusu biz bu işi seve seve yapacağız.
*
Ve işte asıl tehlike burada başlıyor:
Hani Osmanlı imparatorluğunun yıkımıyla meydana gelen İslam âleminin mağlubiyetinin asıl sebebi batının habis medeniyetini Asya da deruhte etmemek içindi.
Bu meseleyi Bediüzzaman “rü’yada hitebe” de çok daha net bir şekilde izah ediyor.
Sadece bu tehlike için yüzyıllık bir mağlubiyet yaşamış olan İslam âlemine yeni yüzyıllar eklemek tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Kendi elimizle bu sefih bu alçak medeniyeti İslam âleminin kalbine şırınga edeceğiz.
Zira şu anda atacağımız her adımı çok dikkatli atmalıyız.
Mesela sayın başbakanımızın eşinin İslam âlemine yapacağı gezilerde yanında götürdüğü kafilesine bu manada itina göstermesi gerekmektedir.
İyi veye kötü yapılacak her hareket kelebek etkisi yapacak nitelikte sonuçlar doğuruyor.
Bu sebeple bu yakınlaşmanın sonuç itibarıyla kadere daha tehlikeli fetvalar verdirmemesi için tüm yetkililerin bu konuya özen göstermesi bu zamanın en önemli görevidir.
Madem diziler satılacaksa bir an önce ortak kültürlerimizi müspet manada etkileyecek projelerin üretilmesi şarttır.
Yoksa meydan bu acaibat anlayışlara kalacak ve belki de bir asır daha geriye düşeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum