Gül nisan-gül insan...

Nisan ayı girdi, güller açmaya durdu, erguvanlar gülmeye, lâleler göz kırpmaya başladı mı, elinize bir "Gül Muştusu" alın ve okumaya başlayın. Bakın neler duyacak, neler göreceksiniz!

"Kurudu kış kış savaşçısı çekip gitti" diyor şair.

Kış savaşçısı çekip giderse dua gibi loş bir sabah aydınlığında gül yağmurlarıyla yüklü Bahar gelir, yerine.

Bu gelen diriliştir, varlık üzerine meleklerden saçılan, dökülen yeşilliktir.

Sonra:

Gül doğar ay gibi bir gecede.

Şehrin mimarisi değişir:

"Gül yaprağından kubbe

Gül fidanından çatı" yükselir.

Şehrin insanları değişir:

"Gül kokusundan anne

Gül şurubundan aşk sanatı" yürürlüğe girer.

Hayat, yeni bir dirilişe sahne olur:

"Ölülerin üstüne dikilen güller

Onları diriltmeye yeter

Yeter ki insanın canını yeşertecek

Yaratılış baharının soluğu üfürülsün yüceden"

Ufuklar yeni bir diriliş çağrısına ayarlandığı zaman: Göklerden Hızır'ın damlaları boşanıp, içimizde muştuların ırmağı akacaktır.

Bahar yağmurlarına karışan Gül, insana Diriliş şarabı olur. O zaman:

"Ölüp de dirilen çocuklar oluruz biz"

Bu Gül şarabını bahar bardaklarından kana kana içince. (O Gül şarabı ki namazın ta kendisidir. Bu şarabı oruçlar damıtır.)

O vakit, şu diriliş şarkısı hiç düşmez dillerimizden:

"Seni içtik yılan ve akrep yaklaşmaz bize

Güneş yakmaz ay büyülemez bizi

Müneccimlerin yıldızları kaynaşsa da üstümüzde

Kara güne gölgemiz düşse de

Kan kıyamet kopsa da şehirde

Ölmez adam can verse de

Sonsuzluğa ayarlı bir sedirde

Beklenen gül açılacak seherde

Baharla gelen yemyeşil bir seherde"

O ülkede kuzuların doğması nasıl beklenirse, güllerin açması da öyle beklenir, gün doğmadan önce.

Bahar yağmurları böyle güllere gebedir. Gökyüzünden iner bahçelere.

Gül, bir muştu, bir yeni yıl gibi yetişir evlere. Hızır fısıltısıdır. Baharın salâvatıdır. Sabahları yeryüzüne gelerek ve yataklara dökülerek gençlere aşk ezanını okurlar.

Güllerin açılması, bahçeleri aydınlatan bir mevlüd'tür; orada, dağdan ovaya dökülmüş bir kucak dolusu gül gibi kokan kasabada kızlar, en derin bir deniz dibinden gelmiş gibi açık yosun yeşili elleriyle, ipek örtülere bürülü kelimelerle, salâvatlarla gül derer, gül dağıtır, gül satarlar.

O kasabada çocuklar, her baharda birbirlerini güllerle döverler, taş yerine gül fırlatırlar birbirlerine, gülle ıslatırlar birbirlerini, gül sularında yıkarlar saçlarını, leğenlerde gül sularıyla yıkanırlar, okullara kitaplar arasında gül taşırlar. Pencereden uzanan bir gül, imtihanlarda güçlendirir, onları.

Baharı ölünün ellerine dokundurmak için gül gerek. Gül, gök gürültüsünün, şimşeğin, yağmurların, bulanık sellerin, kuzu sıçramalarının, hasat yığınlarının ay titreyişlerinin özüdür. Ölü, öteye en hafif çekişlerle, tekbirlerle, salâvatlarla, acımasız çekip götürülsün diye gereklidir gül; tabut için değil, ölmeden önce insan için.

"Son insan ölmeden önce

Bir ülkü inecek bahçelere

Beton ölümler arasına sıkışmış

Av verimi küçük parklara

Gül tarhları gelecek

Küçük parklara büyük kentlere yeniden

Doğduğum kasabadan

Size bir mutluluk haberi gibi

Gül gelecek

Kıyamet gülün geri gelişi demek

Gül peygamber muştusu peygamber sesi

Doğunun açılan alınyazısı

Yırtılan kalbimin çile çiçeği"

"Bir destan bir çağ ister

Destan şarabını yıllarca

Gül bardaklarından yudumlamakla

Ayağa kalkar bir insan"

Gül şarabı şişesini devirmeden, kırmadan, bozmadan, kutsal bir miras gibi taşıyan baba, bir sabah namazından sonra ilerde bu şarabın sarhoşlarını, gül açılmış bahçelerde apaçık gördü. Ve onlar güllerin açma vakti, kente ağmak için Ashâb-ı Kehf gibi uyandılar. Onlar, her tepeyi tek tek şafaktan aldılar.

Ashâb-ı Kehf gibi uyanır uyanmaz kente koşulacak; ülkülerin iğde ve gül bahçelerine saçıldığında, kerpiç damların içinden, yoksul kadınlar memesinden bir oğul çıkıp gelecektir.

Şair, "gülün muştusunu vermek için

İsa'nın doğumunu yaz gibi

Yahya'nın sesini kış gibi

Zekeriya'nın ürpertisini

İnsanlara

Bir bahar aşısı gibi

Taşımak için

Gülün muştusunu vermek için"

"Kur'an meşalesini

Dikmek için karanlık dağlara

Işık saçmak için dört yana

Zeytine yağ

İncire bal vermek için

Gülün muştusunu vermek için

Dağlara taşlara

Kuşlara balıklara mercana

İnsana"

Bir gülü kılıç gibi kullanarak

Kalb yararak

Ruh sarsarak

Akıl kırarak

Büyük savaşı vermeğe..." gönderilmiştir.

Bütün bu oluşlar için, savaşlar, zaferler için Gül Yardımı gereklidir. Gül'ün yardımı gereklidir. O Gül yardım etmelidir. Bunun için de dua edilmeli, yalvarılmalıdır. Nisan yağmurları gibi bulut bulut gözyaşları dökmelidir.

"Ah yetiş çocukluğunda çobanlık eden

Yetiş uluların imamı

Yetiş kabaran yeni toprağa

Kur'an tohumunu ekmek için

Gül tohumlarını saç bize

Gül bahçesi olan türbenden

Ve komşun Tanrıevi'nden

Ve sevgilin olan ve sevgilisi olduğun

Diri Diriltici olanın

Acımasından bize"

Bütün bu duaların kabul edildiğini duyarsınız, Nisan yağmurlarıyla gülen çiçeklerden, kuşlardan, yeni doğan bebeklerden.

Yeni Şafak
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.