Fetih 1453

Tarih kitaplarının sıkıcı olduğunu çoğumuz biliriz. Bu nedenle de tarih dersini sevenimiz pek azdır.

Altın sayfalarla dolu şanlı tarihimizi, tarihi romanları okuyarak sevdim. Sevenlerin çoğu da öyledir diye düşünüyorum. Manevi değerlere hürmetkar tarihi roman yazarlarımızın bu sevgide emekleri büyüktür.

Tarihi filmler de tarihi romanlar gibi büyük bir misyon taşıyor. Tarihimizi sevmemiz ve gelecek nesillere sevdirebilmemiz için iyi bir kaynak, iyi bir sanat, iyi bir yol. Geçmişini iyi bilen, gününü ve geleceğini sağlam adımlarla şekillendiren bir milletin sırtı yere gelmez.

Fetih 1453, filmcilik ve sanat açısından çok güzel bir film olmuş. Avrupa ve Amerika’da çekilen filmleri aratmayacak seviyede olduğunu söyleyebiliriz.

Filmin tarihi gerçekleri fazlaca saptırmamış olması açısından tarihçilerimizden onay alması da güzel bir şey.

Peygamberimizin müjdesi ile başlayan filmin, daha ileriki safhalarda manevi yönlerden bir hayli zayıf kaldığı görülmektedir.
II. Mehmet daha çocuk yaşlarda iken babası Sultan II. Murad’ın, hocası Hacı Bayram Veli’den fetih için dua istemesi üzerine, “Allah ömrünüzü ve devletinizi uzun etsin. Amma İstanbul'un alındığını ne sen göreceksin, ne de ben” cevabını alır. Daha sonra da Akşemseddin’le küçük Mehmed'i göstererek; “Bu çocukla bu adam görürler” demesinin filmde yer alması gerekirdi.
Sultan Mehmed rolünün tam oturmamış olduğunu görüyoruz. Soğukkanlı ve cesur sultandan ziyade kibirli ve öfkeli bir sultanla karşı karşıyayız. Sultanın fetih için bir namaz kılması ve Rabbine candan yakarması gerekmez miydi? 

Tebdil-i kıyafet çarşı denetleyen Sultan Mehmed’e İstanbul’un fethi için cesaret ve güven duygusu aşılayan Edirne esnafının, “Ben siftahımı ettim. Diğer alacaklarını da siftah etmeyen komşumdan al” sahnesinin yer almamış olması çok büyük bir eksikliktir.

Akşemseddin, son ana kadar ortalıkta yok. Birden ortaya çıkıyor. Sahneye giriş zemini ya da altyapısı hazırlanmamış. Ayrıca karakter olarak da zayıf kalmış. Nasrettin hocaya daha çok benzemiş.

Ulubatlı Hasan’a gelince işler biraz karışmış. İleri geri konuşan askerlerden birisini öldürmesi doğru bir hareket miydi? Tarihte de gerçekten böyle bir şey olmuş mudur? Elbette ileri geri konuşanlar, fitne çıkaranlar olacaktır. Ama böyle öfkeli bir şekilde işin öldürülerek halledilivermesi, rencide edici olmuş. Çok sıkı korunan surların içerisine Hasan’ın giriş çıkışı, döküm ustası ve genç kızı kaçırışı kapalı kalmış. Hele genç kızla gayrımeşru ilişkiye girmesi, fetih gibi büyük bir mefkure için İstanbul’un surlarına dayanan Hasan karakterine hiç de uygun düşmemiş.

Osmanlı yönetiminin öfke ve korkuya dayalı, Bizans yönetiminin de daha yumuşak ve masum bir çizgide işlenmiş olması rahatsız edici. Otoriter ama âdalete ve şefkate dayalı, manevi değerleri sürekli nazara veren daha güzel bir çizgide işlenebilirdi.

Ayasofya’daki sahne güzeldi. Bir de orada Cuma namazı kılarak filim sonlandırılmış olunsaydı çok da harika olurdu.

Savaş sahneleri, efektleri, animasyonları ve sair birçok hususları güzel olan film seyretmeye değer. Yapımcısını, yönetmenini ve oyuncularını tebrik ediyorum ve daha nice güzel filmler beklediğimizi de belirtmek istiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.