Evlilik cihattır-2

Bazıları mübalağa ettiğimi düşünebilir.

 

Ya da “Bu zamanda böylesi bir evlilik mümkün mü ?” sorusunu da sorması cabası.

 

El cevab: Bu zamanda böylesi bir evliliklerin sayıca az olduğundan dolayı bu kelamı ediyor değil miyiz?

 

Ne ki, gayemiz dilimize gelen doğruları icra etmekle beraber, o doğruların teyidini yapmaktır da. Varılamazsa yolunda ölünecek bir gerçek için bu kadarlık bir niyaz da olsundur.

 

Devamla…

 

Evliliğin cihatı üzerine ayna tutmağa devam edecek olursak karşımıza nasıl bir rûşen veya zifir çıkacak bakalım.

 

“Dünya benim evimdir. Bütün eşya ile muarefem ve münasebetim vardır…”

 

İşaratü’l İ’caz’da bahsi geçen “dünya ve ev” metaforuna gönül gözü ile bakarsak:

Üstadımız “Dünya benim evimdir” derken, dünyaya bel bağlamanın değil, dünyayı beline bağlamanın inceliğini görürüz.

 

Dünya’dan kastın zahiri güzelliği teşbih olduğunu düşünebiliriz. Ahiret’ten de kastın bâtınî güzelliği işaret ettiği pekala görülebilir.

 

Şöyle diyebiliriz:

 

Dünya bir “yüz”dür. Yüz, ise bir ön sözdür. Kitabın açılma yeridir. Tıpkı Fâtiha’nın Hz.Kur’anın açılışı olduğu gibi.

 

Ama yüz, her şey demek değildir. Bir şey demektir. Her şey demek için bir şey demelidir. Ama bir şey demek için varsanız, her şeyi isteyemezsiniz. Her şeyi isteyen bir şeyi unutuyor demektir.

 

BİR’i…

 

Ve şey’i…

 

Evlilik, domates, biber almaktan öte; fırsat buldukça tatillere gitmekten gayrı, misafir ağırlayıp, misafir  olmaktan başka bir şey değil ise, o evlilik değil evciliktir.

 

Ez cümle : “Çabuk bozulan hüsn-i suretine muhabbetini bağlama…”

 

Günümüzde bu tür maddî lafazanlıklara riayet ve icazet etmeyen çiftlerin varlığını fenerle aramamız, toplum olarak bast haline iç çekip kabz halinde kalmamızdan başka bir şey değildir.

 

Peygamber Efendimiz son cihat sonrası “Asıl şimdi büyük cihat zamanı. Nefsimizle savaşmak vaktidir…” derken sanki evlilik niyetiyle yola çıkanların halini anlatıyordu.  

 

 

Şayet nefs şehrinizin anahtarını şeytanın vesvese kesesine saklıyorsanız, o şehre her girdiğinizde mülkün size ait olduğu hissine kapılacak, bir başınıza çalıp oynayacaksınızdır.

 

Unutulmamalı ki, ‘Sükûtun çığlığı’ ne kadar güçlüyse, ‘sesli düşünmek’ her zaman  buharlaşmağa mahkumdur.

 

Evlenecek olan iki çiftin konuşmak ile muhabbet arasındaki farkı bilmesi elzemdir. Saatlerce, hatta sabaha kadar telefonda; hatta daha nikah akdi olmadan sürekli tüketmeye dayalı tensel yakınlaşmalarla bu fark tamamen kapanacaktır.

 

Cihadın ilk adımı muhabbeti nağmelendirmekten geçer desek ne dersiniz ?

 

Hatırlatırız.

 

Ezzıddan lâ yectemian

(Zıtlar cem edilemez)

 

Karar vermelidir.

 

Aşk ve şeytan…

 

Sizce garnitür gibi, ondan da, şundan da olsun mudur ? !

 

Aşk mı, şeytan mı ?

 

Şayet içinize nefsin zehri tasallut etmişse, “dinlemek” denen nadide lütuftan o kertede uzaklaşırsınız.

 

Bu noktada, eşin birisi konuşurken, diğeri susuyorsa onu dinlediğinden değil, sözün kendisine gelmesini beklediğindendir.

 

İlk emir oku’dur; mukaddes Kur’an’da.

 

Okuyor muyuz?

 

Ne ki ilk söz de “Dinle”dir, Hz.Mesnevi’de.

 

(D)inliyor muyuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.