En kötü barış savaştan iyidir

Birçok kişi -savaşın ne kadar acı bir şey olduğunu bilmeden- tek ağızdan savaş nârâları atıyor. “İslam savaş dinidir”, “peygamberimiz kılıç peygamberidir” gibi sloganlar uçuşuyor havada. “Sevgi dini” olan İslam “savaş dini” oldu birdenbire. 

Ülkemiz kendi çıkarları ve milletinin selameti için savaşa/harekata girebilir, girmelidir belki de. Duyarlı her vatandaşın bu konuda kendi ülkesinin yanında yer alması gerekir hiç kuşkusuz. Gerekir yetmez, elzem hatta. Bu normal ve anlaşılabilir ama bazılarının bunu “İslam savaş dinidir” ve “peygamberimiz kılıç peygamberidir” söylemi üzerinden İslami bir hüviyete ve cihada büründürmeye çalışması normal ve anlaşılabilir değil. 

İslam barış dinidir, savaş dini değil. Peygamberimiz (asm) şefkat peygamberidir, kılıç peygamberi değil. Kur’an merhamet mesajıdır, adavet mesajı değil. Asıl olan barıştır, savaş değil. Savaş tâlidir, mecbur kalmadıkça, zaruret halini almadıkça yapılmaz ve istenilmez.

İslam’a “savaş dini”, Peygamber Efendimize “kılıç peygamberi” Kur’an’a “savaş kitabı” diyenler umumiyetle İslam düşmanı oryantalistler ve ateistlerdir. Ne yazık ki bu algı dünya komuoyunda tutmuş gibi görünüyor. Müslümanlar olarak bu algıya teşne olmak yerine şunu acilen kabul etmemiz lazım artık:

İslam’da taarruz savaşı yoktur, müdafaa savaşı vardır. Müslüman zülme mâruz kalabilir ama hayvanlar ve bitkiler dahil hiç kimseyi ve hiçbir nesneyi zulme mâruz bırakmaz, bırakamaz, bırakmamalı. Taarruz savaşında kurunun yanında yaşın da yandığı, zalimle birlikte mazlumun, çocukların, yaşlıların, kadınların, miskinlerin, hastaların, hayvanların, bitkilerin de büyük zarar gördüğü tarihçe sabittir. İslam tarihindeki bazı indi ve istisnai örnekler bu umumi kaideyi bozmaz. Aksi söylem İŞİD ve benzeri örgütleri meşrulaştırmak dışında sahici bir amaca hizmet etmez.

Savaşla alakalı bazı ayetleri tarihsel bağlamından koparıp her devre aynıyla, yani olduğu gibi uygulamaya çalışmak hem usulen, hem aklen, hem naklen, hem hissen, hem hadsen büyük bir hata ve yanılgıdır. Bu kapı aralandığı zaman El-Kaide, İŞİD, Boko-Haram gibi örgütlerin İslam adına ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ve onlara karşı çıkarken dayanabilecek meşru bir zemin bulunmaz artık. İslam düşmanlarının da istediği tam da bu değil mi?

Savaş tarihin bir realitesi, hayatın acımasız bir gerçeği. Bu doğru ama savaşın hayatın bir realitesi olması, savaş karşıtı olmaya mani değil. Dünyada kötülükler bitmiyor diye kötülük karşıtı olmak neden kötü olsun ki? Kaldı ki savaş en büyük kötülük ve insanlık ayıbıdır. Savaşın ne kadar trajik bir şey olduğunu anlamak isteyenler lütfen “Er Ryan’ı Kurtarmak” filmini izlesinler!

Dünyaca ünlü bütün büyük yazar ve sanatçılar savaş karşıtı: Van Gogh, Tolstoy, Zola, Gandi, Tagor, Muhammed İkbal, Virginia Wolf, Stefan Zweig… Hatta Zweig Avrupa’nın iki dünya savaşı ile içine girdiği karanlık buhrana daha fazla dayanamaz, eşiyle birlikte intihar eder. Azıcık rikkatli bir vicdan taşıyan herkes savaşa “hayır!” diyebilmeli.

Savaşın insanlığa ve bilhassa İslam dünyasına huzur getirdiği vaki değil. Mısır, Libya, Suriye, Kafkasya, İran, Irak, Cezayir… Hangisi savaş sonrası huzur buldu? Irak’ta bir Saddam gitti, binlerce Saddam geldi. Savaş zenginler için fırsat, generaller için onur, yoksullar için ölümdür. Onun için en kötü barış savaştan iyidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum