Düşünce galerisinden

Tarih, su ve akış.

Tarihin akışı, ırmakların akışına benzer. Bazen su depolar, girdapların pusu tutmuş dere yatağında. Bazen de eğik düşey bir kanalın hızlanan şiddetiyle akar. Dereler çağlayana dönüşmeden, bir hayli sağa sola, yatağın sahillerine vurur suyunu. Besler çevreyi. Toprak, yatağın kaynağından çeker suyu. Haliyle gürül gürül akan su mahzunlaşır. Debisi düşer. Yavaşlar. Kıvrımları zorlaşır. Yukarı doğru tepelere uzanan kısa mesafelerde bile suyun kaldırma kuvvetinden yararlanamaz hale gelir.

Sonra su kayıpları, kaybettiren süreçlerin doyumu ile birlikte yine kendisini göllendirir. Yılan gibi sürünmekten kurtulur. Su havzasını genişletir. Derinliğini arttırdıkça, suyun kotları yükselir. Alacağı mesafe direnişini kaybeder.

Su, yol bulsa da bulmasa da yol alır. Tarihin hükümleri de böyledir. Her tarih coğrafyasını önce emer, sonra besler ve akabinde vatan kılar üstündekilere. Tıpkı suyun mesken tutan deliliği ve durmak bilmeyen sürekliliği gibi.

Su, başını alır gider. Bentlerin ağır direnci ve durdurma cesareti karşısında. Önce birikir, sonra üstünden aşar gider. Ya da patlatır bendini. Suyun derinlik düzeyi kadar basınç uygular set olmuş yapıya. Dipten akan suyun basıncından habersiz, üstte yüzen gafletin aymazlığı dibe çöktükçe, ayakları yere değer. Bendi yıkılmış su, yüzenin dipten habersizliği kadar zemine çökertir onu.

Suyun bıraktığı bataktır gerideki. Çamurlaşan yüzeydir geride kalan. Battıkça batırır. Gittikçe yorar ve adımlar tutsak olur zeminin sulanmış kumunda. Ve bendin banisi yapıyı teslim alır.

Tarih, su gibi, sosyal bentlerin tıkayıcı statükoları karşısında suyun deliliğine adanmış itirazların hak arayışı ile göllenir zihinlerin tepki havuzunda.
Hayat, insanın inşa edildiği günden alır bağlılığını. Susar, çorak tarlanın eriten toprağına.

***** 
Ruhun faaliyeti
Ruhun, hayat bulduğu faaliyet zevkinden mahrum bırakılması, daralan bir ruh halinin habercisi olmaktadır.
Zevkin ruhla kanatlanan ulviyeti, sarar aklın sıkışmışlığında çevreyi
***** 

Vicdani zeka/vicdan zekası
“Vicdan, fıtrat-ı zişuurdur.” Şuur sahibinin fıtratı, vicdandır. Yaratılış kotlarının  belirleyiciliğine, rehberliğine önem veren zekadır.
İffet, şecaat ve hikmet, vicdani bir aklı netice verecek zeka ile kendini  dengeleyebilir ve istikamet bulur.

“Mahlukatı yarattım ki, bana bir ayine olsun” ayetinin anlam bulacağı yer, kalbin mekan tuttuğu ve ayine olduğu hallerdir.
Letaifi aşere bu yansımaların alanıdır.
Kalp, akıl, ruh, vicdan, beden/ceset arasındaki ilişkiler ağı, network sistemi gibi omalı.

*****

Fıtratın zekası
Vicdan, fıtratın zekasıdır. İlahi kotları, şifreleri saklı tutar ve orijinalliği temsil eder.
Model olarak seçilen çerçeve, beşeri kapasitenin nihai sınırlarına  ulaşacak  yüksek bir çizgidedir. “Ala-yı iliyyin” mertebesi, hikmetle yakalanabilir.

Zihnin, zikirle kalbi, öğrenme ile aklı ve davranış ile bedeni eğitme vasfı, aynı zamanda terbiye edicidir ve Rahmani tecellidir.
İnanmanın “iman-ı billah” ile başlayan itikat dairesinde irade oluşumu, beraberinde zihni fonksiyonlara gönderme yapıyor.

Düşünceyi besleyen zihin, akli sonuçlara götüren yolculuğunu irade-i ilahiyeye bağlı cüzi iradesi ile yaptığı nispette ifrat ve tefritin cerbeze ve gabi halinden kurtulup, istikamet yolunda bankete düşmeden yoluna devam etmektedir.
Düşüncelerin yansıması, kalbi tezahürlerle şevke ulaşır. Duyguların diline varır. Çünkü kalp bağlanır. Bağ kurar.

Zaman çizgisinin ezele uzanan geçmişi ile ebede namzet gelecek sonsuzluğu, kendine tahsis edilmiş yolun üstünde yürümeye devam ediyor.
Hikmetle, kendine üç soru soruyor:
•Ben kimim? (şimdi)
•Nereden geliyorum? (geçmiş)
•Nereye gidiyorum? (gelecek)

Tefekküre yolculuk burada başlar. Taallüme ve tekemmüle yol alır.
Beynin öğrenme melekesini öldüren ise peşin kabule dayalı alışkanlıkların taklit  kalıplarıdır.
Fikirle fark etmek, hisle dokunmak ve bedenle yaşamak, öğrenme kalitesi ile kendini doğru inşa eder.
Geçmişi, şimdiyi ve geleceği zaman çizgisinde buluşturmak, ezel-ebed hakikatinin idrak seviyesidir. Görevimiz, buna talip olmaktır, teşebbüstür ve dua ile sığınmaktır.

*****
İsar hasleti
Hayat iksirimizin manevi şifreleri, sahabe ruhundaki ihlasta saklı. Asr-ı saadet, sadece Allah’ın rızası için koşan, şehit olan, canından ve cananından vazgeçen imanî bağın kopmaz derecesini gösterir.
İsar hasletinin ruhunu bize aşılayan tablo, asr-ı saadetin nişanesidir.
Rabbim, gölgelerini üstümüzde eksik etmesin.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.