Prof. Dr. Şadi EREN
Dini Bilgileri Değerlendirmede Tümden Gelim ve Tüme Varım Metotları
Tümden gelim ve tüme varım, bilimde kullanılan önemli metotlardandır.
-“Bütün insanlar ölümlüdür.
-Ahmet insandır,
-Öyleyse Ahmet ölümlüdür” şeklinde bir akıl yürütme tümden gelime bir misaldir.
Bunu
-Ahmet insandır,
- Ahmet ölümlüdür.
- Öyleyse bütün insanlar ölümlüdür” şeklinde kullandığımızda ise tüme varım yoluyla akıl yürütmüş oluruz.
Bediüzzaman Lemaat isimli eserinde bu bakış tarzlarını dinî meselelere şöyle tatbik eder:
Tarz-ı nazar ikidir, biri zulmet-dâr diğeri ziyâ-dâr
Tarz-ı nazar ikidir, tetkik iki çeşittir.
Biri gittikçe “Nûrun alâ nûr” tenevvür eder.
Diğeri de gittikçe şübehâtta boğulur, zihni olur zulmet-dâr.
ÎMÂN HAKÎKATLERİNDE TÜMDEN GELİM
Îmânî ve İslâmî mes’elelerde bakış tarzı ve tedkikte bulunmak başlıca iki şekilde olur:
Bunlardan birincisiyle bakıldığında mesela âyette “Nûr üstüne nûr”[1] denilmesi misâli gittikçe daha da aydınlanır. İkinciyle bakıldığında ise, kişi şüphelerde boğulur, zihni karanlıklarda kalır.
Meselâ tatlı lezîz bir su var, önünde menbâı var.
O menbâdan ise binler cedâvili var.
Şubeleri çok yerlerde dolaşır, bazan eczâ-i murdâr.
Onunla da bulaşır.
İşte eğer bir adam o menbâı da gördü.
Onun suyunu tattı, tatlılığı anladı.
Bir his ile de bildi şuubâtta ittisal var.
Sonra hangi cedvele yahud hangi bir fer’a birdenbire rastgelse,
En edna bir emâre tatlılığına dâir onu eder teslîm-kâr.
Meğer kat’î delîlle aksini isbât ile o emâreyi nakzeder.
O vakit o da der: “Başka madde karışmış şu zülâl-ı hayât-dâr.”
Bu tarz ile bir tetkik îmâna kuvvet verir,
Kalbe verir inşirah, hakka verir inkişâf.
Kur’ân’a da yakışır bu nazar-ı revnak-dâr,
Başka nazar hatardır.
BİRİNCİ TEDKİK TARZI
Bunu şöyle bir misâlle daha iyi anlayabiliriz: Mesela, tatlı ve lezzetli su var. Önünde de bunun menbâı bulunmakta. O menbâdan binler arklar var, şubeleri çok yerlerde dolaşmakta. Ama bazan bazı pis şeyler bu suya karışmakta, su onunla bulanmakta. İşte, suyun menbâını gören kimse onun suyunu tadıp tatlı olduğunu anlayıp o menbâdan kaynaklanan suların merkezle bağını hissettiğinde hangi arka veya suyun hangi şubesine rastgelse en küçük bir emâre ile onun tatlı su olduğunu kabûl eder. Kat’î delîlle ilgili kısmın tatlı olmadığını anladığında ise sâdece o kısımla ilgili “Tatlı değildir, bu kısımda o suya başka madde karışmış” hükmüne varır.
İşte bu tarz bir tetkik îmâna kuvvet verir, kalbi rahatlatır, hakkı daha belirgin hâle getirir. Kur’ânla ilgili mes’elelerde böyle parlak bir nazar yaraşır, başka nazarla bakmak tehlikelidir.
İkinci tarz-ı tedkik o menbâdan aşağı zihnen inmeğe bedel,
Tutar aşağıda gezer sersem gibi o devvâr.
Tetkikinde zemîni semâya tercih eder.
Bu adam hangi fer’a birdenbire rastgelse,
Acılığına dâir bir emâre-i şübhe-dâr
Görürse şüpheye düşer.
Tatlılığına hükmetmek kat’î delîli ister,
Yakînî bir bürhânı, dâim bu arazı var.
Heyhât bürhân her yerde ucuz ele gelemez.
Böyle her incecik bir fer’a bir delîle umûmun semeresi,
Netice-i cesime ona bindirmeğe taleb-kâr.
Gitgide şüphe tezâyüd eder, emniyetsizlik basar.
Vesvese de şek olur.
İKİNCİ TEDKİK TARZI
İkinci tedkik tarzında ise, menbâdan aşağıya zihnen inmeye bedel, o dolanıp duran kişi aşağılarda gezer. Tedkikinde arzî olanı semâvî olana tercih eder. Böyle biri bahsi geçen suyun hangi kısmına, arkına gelse onda acılığa dâir bir emâre gördüğünde şüpheye düşer, “tatlıdır” diyebilmek için kat’î delîle ihtiyâç duyar. “Her dâim yakîni bir bürhân bulmak” talebi gibi bir duruma muhâtab olur. Ama bürhân öyle her yerde karşısına çıkmaz, eline geçmez. Böyle her incecik ayrıntıda bir delîle umûmun meyvesini ve öyle büyük bir neticeyi bindirmeye tâlib olur. Gitgide şüpheleri artar, İslâmî konularda güvenememek durumu hâsıl olur, vesvesesi şekke dönüşür.
Not: Metindeki “دوار ” yazısını “dönüp dolaşan kişi” anlamında “Devvâr” olarak okuduk. Bu ibâre “davar” olarak da okunabilir. O zamân, bu ikinci bakış tarzını esâs alan kişi bir davara benzetilmiş olur.
Yine üstte metinde geçen “Dâim bu arazı var” cümlesinde yer alan “arazı” kelimesi “arazu” şeklinde yazılmıştır. İlk hatıra gelen “Dâima böyle bir arazı var” mânâsıdır. Yani bu ikinci tedkik tarzında her dâim kat’î bir delîl ve yakînî bir bürhânı bulmak gibi bir araz vardır. Veya bu kelime “arzu” şeklinde de düşünülebilir. Yani bu tedkik tarzında dâima böyle bir arzu bulunmaktadır.
İşte böyle bir nazar, cezâsı olur sakar.
Akılda da kusûr var.
Desâtiri fakîrdir, havsalası da dardır.
Ger eli yetişmezse bir ulvî hakîkate,
Döner der: “Değil hak”, red ile eder inkâr.
Emsâl-i Kürdiyeymiş: Bir vakit ayı gitmiş üzüm ağacının altına.
Ağzı yetişmeyince demiş: “Tüh! Bu ekşidir murdâr.”
AKLIN DÜSTÛRLARI FAKÎR
İşte böyle bir nazarın cezâsı sakar yani cehennem olur. Hâlbuki insânın aklı her mes’eleyi ölçüp tartamaz. Aklın düstûrları fakîrdir, havsalası da dardır. Böyle biri ulvî bir hakîkate eli yetişmediğinde “Hak değildir” diyerek red ile inkâr eder.
Kürtlerin edebî mesellerinden birinde şöyle denir: Ayının biri üzüm asmasının altına gitmiş. Uzanıp alamayınca “Tüh, bu ekşidir, murdârdır” deyip eli boş geri dönmüş.
[1] Nur, 35.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.