Davos düellosu

Sözlerin savaşı, silahların savaşından daha şiddetli, daha gerçekçi, daha geçerli… Hakkaniyetli sözde, en güçlü silahları güçsüz bırakan güç var; öyle bir söz ki zalimin yüzüne vurulduğunda sersem ediyor, süklüm püklüm bırakıyor, perişan ediyor dünya âlemin gözü önünde…

Bir dane-i hakikat binlerce yalanı tarumar etti, rezalet çukuruna itti: “Siz insan öldürmeyi çok iyi bilirsiniz…”

Davos’ta davul çalanlara hakikat tokmağı balyoz gibi kafalarına indi, zalimler kuruldukları koltuklarında yığın olarak kaldı, yuvalarından çıkmış gözlerle şaşkınlarından ne diyeceklerini bilemediler; silahlar, güç, onları özür diletemezken, bir sözün önünde diz çöküp özür dilediler…

Hak, haktır, en büyük güç hakkaniyete tutunmaktır, adalete kuşanmaktır… ABD Başkanını azarlarken bizim Başbakanımızdan özür dilediler, hakikati haykırmak bin füze gücünden fazla tesir etti… 

11 Eylül ikiz kuleler nasıl bir kırılma noktası ise bu da onun kadar büyük bir kırılma, sıradan ve tesadüfü bir hadise değil, kaderin incelikli ve derinlikli yönlendirmesi var; tezkerenin TBMM’den geçmemesiyle Irak zulmüne doğrudan dâhil olmamamız gibi melekût işaret taşıyor…

Edilen dualar, sadaka hükmüne geçen iman ve Kur’an hizmetinin nevş ü nemasıdır bu; dün komünizm belasından kurtulduğumuz gibi, ikinci dünya savaşına dâhil olmadığımız gibi bugün masumların arşa yükselen dualarının yansımasıdır bu müjde…

Hakikat erleri sebeplerin üstünde yazılan melekût işaretlere bakar, Rabbani mektubu okur, her zaman taze tecelli eden esma nakışlarını nazar eder, siyasetin tarafgir ve adaletsiz ölçüleriyle bakmaz, şahıslara harfi okur, asıl olan mana ve hikmet boyutudur onun için… Vazifesi ubudiyettir, “müminler mabeyninde muhabbeti, uhuvveti tesis etmek Rahmetin celbine vesile olmaktır”a inanmıştır, Cenab- ı Hakkın işine karışmaz o…

Her şey kabza-i tasarrufu altında olana hiçbir şey güç değildir, kalpler onun kontrolü altındadır; yazı kışa çevirdiği gibi, bir anda zulüm karanlığını aydınlığa çevirebilir…

Siyasetin, diplomasinin aldatıcı ve yanıltıcı düsturlarıyla değil, her hatırın üstünde olan Hakkın hatırıyla, hakikati zalimin yüzüne haykıranın yanındayız, elimiz çatlayıncaya alkışlıyor, avazımızın çıktığı kadar bağırarak destek veriyoruz; zalimin karşısında mazlumun yanında olmak bunu iktiza eder… Toptancı bakış, bütüncül yargılama adaletsiz ve hakkaniyetsizdir; manayı harfiyle nazar etmek Risale’den aldığımız derstir…

Risale-i Nur’a her şeyi ile muhatap olanların tek vazifesi var; hizmet, onlar onu ihmal etmezse bir sabah kalkmışız ki gün doğmuş, bahar gelmiş, bir söz ile zalim güruh çözülmüş, mahvı perişan olmuşlar…

Silivri mahkemeleri, Davos düellosu, ABD’nin başına Muharrem ayında siyah Hüseyin’in gelişi hep melekût okumaları bekliyor ve bize dönüp bakıyor, emri bilma’ruf nehyi anilmünkeri bırakmayın, nazarlarınızı Kur’an hizmetinden başka yerlere çevirmeyin; göreceksiniz ne müjde yağmurlar yağacak, ne şevk rüzgârlar esecek, cennet asa bahar gelecek bir günde…

Gelmese de meraka ve kedere gerek yok, her şey kaderin kontrolü altında, dünya savaşından daha önemlisi, biz nefsimizi kontrol edebiliyor, şeytana karşı savunma yapabiliyor muyuz? Şeytanların insilerinin bir sözlük canı var, hakikati kuvvetli bir haykırış; onları dünya âlem gözü önünde rezil etmeye yeter… El Hak.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.