Anlamak ve Adanmak

Kâinat Halık’ının namütenahi nimetlerini tadacak, tanıyacak, marifet ve muhabbetini ubudiyet suretiyle Rahman’a sunacak, ilim ve dua ile kemalat mertebelerine çıkacak, câmi bir istidat ve mütenevvi cihazat ile teçhiz edilen insanın melaikeye tercih edildiği, Rabbine anlayışlı bir muhatap olarak seçildiği bilinmektedir.

İnsanın bu keyfiyetli hilkatine dair külli manalara ulaşmak, kendinden beklenen vazifeler doğrultusunda yaşamak için Kur’an’ı ve ondan mülhem nurlu eserleri mütefekkirâne okumak, derûnundaki kudsî manaları anlamak gerekmektedir.

Kur’ani sırları açığa çıkarmak, tevhid, nübüvvet, haşir ve kıyamet, ibadet ve adalet gibi temel esasları açıklamak gayesiyle yazılmış bir külliyatı anlamaktan maksat, sadece elfazı ve belağatı yönüyle onunla alaka kurmak, yalnız nazmın cezaletine, ifadenin fesahatine meftun olmak noksanlık olarak değerlendirilmektedir.

Nurlu eserleri âşıkâne okumak, sadece belağatı ve nazmındaki ulvi fesahati cephesiyle alakalanmak yahut harika tespitlerini vecize olarak ezberinde tutmak, mana ve maksad cihetleri ile kalben ve ruhen alaka kuramamak, o hakikatler ile hayata, kâinata ve hadisata nazar kılamamak nakıs olduğu gibi, enaniyetin tezyidine de kuvvet vermektedir.

Evet, bir kitaba malumat kabilinden muhatap olmak gurura ve ucuba kapı aralamakta, hakiki bir insan olma ve hakikate adanma manasına kâfi gelmemektedir. Mananın mâverâsına, hikmet ve maksadı bildiren cihetine muhatap olmak, esma-i ilahiye, sıfat ve şuunat-ı rabbaniye cephelerini kavramak, murad-ı ilahiyeyi anlamak da gerekmektedir.

Kâinatın hadsiz genişliğinden hareketle azamet-i ilahiyeyi müşahede etmek, enfüsi tefekkür ile kendi mana ve müktesebatını keşfetmek, İslami emir ve yasakları vicdanlara yerleştirmek, bozulan manevi dengeleri yeniden tesis ile ahlaki değerleri ihya etmek gibi ehemmiyetli semerelere hamile olan anlamak; Hakk’a adanmayı, “hakikate ait olmayı” netice vermektedir.

Geniş manaları ihtiva ettiği görülen anlama kavramını “efradını camî, ağyarını mâni” olarak tarif etmek, Vücûd ve Vahdet-i İlahiyeden, Esma’ül Hüsna ve Şuunat-ı Mukaddeseden, derin imani mes’elelerden bahseden bir eserin ne kadar anlaşıldığını görmek noktasından hayati öneme haiz olduğu düşünülmektedir.

Nurlu eserleri anlamak; semâ, arz ve dağların taşımaktan çekindikleri ağır mes’uliyetlerinin farkına varmak, acz, fakr ve kusurunun idraki içinde olmak, sonsuz bir kudrete dayanmak ve Allah’ın yardımını almak için enaniyetten yani malikiyet iddiasından beri durmaktır.

Nurlu eserleri anlamak; dünyanın geçici işlerinden kalbini arındırmak, tıpkı Müellif-i Muhterem gibi “ben başka maksattayım başka noktalar benim kalbimi doldurmuş, başka şeyleri düşünmeye kalbimde yer bırakmamışhissiyatıyla ubudiyet merkezli, marifetullah ve hizmet hedefli yaşamaktır...

Nurlu eserleri anlamak; emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ilahi hitabının ağırlığını vicdanında duymak, acz ve fakrını ubudiyet suretiyle sadece Allah’a sunmak ve ibadetinde yalnız Rahman’ın rızasını ummak, en mühim sermayesi olan ömrünü Kur’ani hakikatlerin intişarına harcamaktır...

Nurlu eserleri anlamak; hayatın en büyük gayesi ve kemalat-ı insaniyenin medarı olan marifet-i ilahiyeden mesafe almak, Malikimizi isim ve sıfatları ile tanımak, Rububiyetin harika tezahürlerine karşı külli bir ubudiyet ile mukabelede bulunmak, huzura çıkmaya hazırlanmaktır...

Nurlu eserleri anlamak; zanni ve taklidi bir imandan kurtulmak, nazar-ı sathiden uzaklaşmak, manayı kuşatmak üzere ibareye dikkatle bakmak, Kur’an hakikatlerini mantık terazisiyle tartmak, mana ile kalben alakalanmak, alakalandığı manaları hayatına taşımaktır...

Nurlu eserleri anlamak; kalp ibresini bozacak, dalaleti ve masiyeti doğuracak vaziyetlerden uzak durmak, feyz-i ilahiyi külliyeti ile almak için nazarını haramlarla bulandırmamaktır...

Nurlu eserleri anlamak; fani dünyanın geçici işlerine bağlanmaktan kurtulmak, Bâki-yi Zülkemâlin rızasına odaklanmak, insanların teveccühünü bekleme hatasından beri durmaktır.

Nurlu eserleri anlamak; sonsuz bir saadete ulaşmak adına davası için bedel ödemeyi göze almak, ‘sahip olma’ hırsından kurtulmak, aidiyetini ispat adına emanet bildiği her şeyini emanet eden Zatın rızasını tahsil adına cömertçe harcamaktır.

Elhâsıl; aklî bir zorunluluk ve vicdani bir sorumluluk olan anlamak, kemâl manada hak bir davaya adanmaktır. Evet abdiyetinin ve aidiyetinin farkına varamamış, bekayı fanide aramış, kısa bir dünyayı ebedi sanıp aldanmış insanları uyandırmak adına hayatını ve rahatını bu nurlu davaya adamaktır.

Bu Kur’an davasına aidiyetin bir alameti olarak kayda değer maddi ve manevi destekleri olmayanlar veya himmetleri ve hizmetleri sebebiyle davayı tapulu mülkü sananlar Kur’ani hakikatleri ne kadar anladıkları tartışmalıdır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
18 Yorum