Çocukların seviyesine inilmez, çıkılır

Çocukların seviyesine inilmez, çıkılır

Biz yetişkinler, onlara duygusal ve mantıksal karar vermeyi öğretmektense, onlardan sezgisel karar vermeyi öğrenmeliyiz. Yani, onların seviyesine çıkmalıyız.

Özgür Bolat'ın yazısı

Nerede okudum hatırlamıyorum ama bir kitapta “Çocukların seviyesine inilmez, çıkılır.” diye yazıyordu.
Peki, çocukların seviyesine çıkmak ne demek?

KARAR VERME

Hayatlarında insanlar üç şekilde karar verirler.
Bazı insanlar mantık çerçevesinde karar alır; ama insan davranışını mantıktan ziyade, duygular yönettiği için bu kararlarda yanılma payı yüksektir.
Bazı insanlar ise duygusal karar verir. Bu kararlarda da insanlar gerçeklikten uzaklaşır ama gerçek er geç onları yakalar.
En doğru karar verme şekli, sezgiseldir.
Sezgisel kararlar; hem mantığı hem de duyguyu kullanır ama en çok da iç sesi kullanır.
Malcolm Gladwell’in ‘Blink’ kitabında anlattığı gibi en doğru kararlar bu şekilde verilir.
İç sesini dinleyen insanlar, kendilerine en huzur veren kararları seçer.
Peki, sizce çocuklar nasıl karar verir?
Kendi duygusal gelişiminde ilerleyen çocuklar, sezgisel kararlar verir.
Ama zamanla anne ve baba, çocuğu kendisinden yani sezgilerinden uzaklaştırır.
Biz yetişkinler, onlara duygusal ve mantıksal karar vermeyi öğretmektense, onlardan sezgisel karar vermeyi öğrenmeliyiz. Yani, onların seviyesine çıkmalıyız.

ANDA OLMA

Biz yetişkinler, çoğu zaman ya gelecekte ya da geçmişte yaşarız.
Gelecekte yaşamak insana kaygı ve endişe; geçmişte yaşamak ise suçluluk ve öfke duygusunu getirir.
Anda yaşayan insan, zamanla kendi arasına boşluk koymadığı için, olumsuz bir duygu onun yaşamına sızamaz.

Anda yaşayan insan neşe hisseder.
Peki, çocuklar hangi zamanda yaşar?
Kendi duygusal gelişiminde ilerleyen çocuklar, sadece anda yaşar.
Anda ne yaşıyorsa o gerçektir. Geleceği planlamaz, geçmişe takılı kalmaz.
Biz yetişkinler onlara gelecekte yaşamayı ya da geçmişi düşünmeyi öğretmektense, onlardan anda kalmayı öğrenmeliyiz. Yani yine onların seviyesine çıkmalıyız.

İLİŞKİ KURMA

Biz yetişkinlerin ilişkilerini çoğu zaman egolar yönetir.
Birisi bize bugün bağırdıysa, yarın da biz ona bağırmak için fırsat kollarız.
Birisi bize kötü davrandıysa, biz de ona kötü davranırız.
Yani ilişkilerimizi algılar değil, yargılar yönetir.
Algılayan insanın amacı; yargılamak değil, karşı tarafın davranışlarını anlamlandırmaktır.
Hikayesini bildiğimiz kimseden nefret edemeyiz.
Peki, sizce çocuklar yargılayarak mı yoksa algılayarak mı iletişim kurar?

Çocuklar, bir dakika önce kavga etse de iki dakika sonra mutlu bir şekilde oyun oynar.
O kavga onlarda yargı, öç, kin veya savunma mekanizması oluşturmaz.
Hatta çoğu zaman çocuklar barışır, aileleri barışmaz.
Biz yetişkinler çocuklara yargıyı öğretmektense, onlardan algıyı öğrenmeliyiz.
Yani, onların seviyesine çıkmalıyız.

Yazının tamamı için tıklayınız

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.