Çocuğun gelişimini destekleyen çevreler (3)

YAŞANAN OLAYLARIN ÇOCUĞUN GELİŞİMİNE ETKİSİ

Herkesin yaşamında etkisinde kaldığı olaylar mutlaka bulunmaktadır. Yaşanan bu olayların etkisi kişinin bireysel özelliklerine göre değişir. Yaşanan aynı olay, birisinde iz bırakırken başka birisi için hiç önemli değildir.

Bizlere unutamadığınız bir anınızı anlatın denildiğinde hayatımız bir film şeridi gibi gözümüzün önünden gelir geçer. Hatırlanan bazı anılar gözlerde ışıltı, yüzde tebessüm etkisi bırakırken, bazılarında da acı bir burukluk yaşar, hüzünleniriz.

Acaba bizlerde değişik duygular yaşanmasına sebep olan hatıraların bizim yaşamımızdaki etkisi nedir? Yaşanan olaylar hangi yaşlarda , kişinin hangi gelişimlerini etkilemektedir?.. Vb. sorulara cevap aranmalıdır.

Okul öncesinde tüm çocuklarda gelişim çok hızlı ve etkilidir. Bu dönemde yaşanan olayların etkisi de kalıcı olur.

Yaşanan olaylar çocukta hep hatıra olarak kalır. Bu yaşlarda evin muhitinin, evin eşyasının, evdeki oyuncakların hiç önemi yoktur. Sadece yaşanan paylaşımlar çocuğa mutlu veya mutsuz eder.

Bir anne ‘çocuğum babasıyla birlikte oynarken, babayla olumlu ilişkiler kurduğunda çok mutlu oluyor. Dedesinin çocuklarımı korkutması, kız çocuğu diye horlaması ve erkek çocuğuna daha yakın olması çocuklarımı üzüyor ve çocuklarım dedesini hiç sevmiyor’ diyerek yaşanan olayların çocuklarının duygu durumlarında bıraktığı etkiyi anlattı. Bu örnek olayda, baba çocuğun duygusal ve sosyal gelişimlerini olumlu etkilerken dede olumsuz etkilemektedir.

Başka bir annede ‘6 yaşındaki oğlum ağabeyleri kavga yaptıkları zaman çok üzülüyor. Ağlayarak, başını ellerinin arasına alıyor, hiç kimse sinirli olmasın,  herkes sussun, anne ne olursun sussunlar diye bağırıyor’ diyerek, kavganın çocuğunun duygusal gelişimini olumsuz etkilediğini ifade etmiştir.

Yaşanmış olumlu olaylar çocuklara mutlu, sevinç etkisi bırakırken, olumsuz olaylarda korku, endişe, mutsuzluk, bencillik, içine kapanıklık, saldırganlık, suça eğilim etkisi bırakmaktadır.
Ör: Evde sürekli kavga, dayak gören çocuk sokağa çıktığında veya okula gittiğinde evde yaşadığı olayları tekrar eder. O da arkadaşlarıyla kavga eder, onları döver.

İnsanlar geçmişten bahsederken genelde kendilerinde iz bırakan kötü olayları hatırlarlar. Ör: Büyüklerinden duydukları hakaret dolu sözler, onlardan yedikleri dayaklar, büyüklerin çocuklarına eğitirken kullandıkları yanlış yöntemlerden olan korkutma benzeri davranışlar hiç unutulmaz. Ayrıca duygularının paylaşılmaması ve ölüm haberleri almaları çocukları daha çok etkiler ve iz bırakır.

Bu sefer bir ablanın kardeşi için hissettiklerini ve nerde yanlış yaptıklarını yıllar sonra fark ettiklerini ve pişmanlığını aktaracağım.
-‘Babamınız öldüğünde erkek kardeşim 3-4 yaşlarındaydı. Babamızı kaybetmekten dolayı hepimiz çok üzülmüş, sürekli ağlıyorduk. Büyükler hep birbirlerine teselli veriyordu, birbirlerine rahatlatıyordu. Ben de 18 yaşında bir genç kızdım. Beni da büyük yerine koyuyorlar, ilgi gösteriyorlar, gezmeye götürüyorlardı. Kardeşimle kimse ilgilenmiyor, herhalde o daha küçük bir şeyden anlamaz, etkilenmez diye düşünülüyordu. Babamın acısını yavaş yavaş unutmaya çalışıyorduk. Bu arada kardeşim de büyüyordu. Kardeşimin saçlarının döküldüğünü fark ettik. Küçüktür, tekrar çıkar diye üzerine düşülmedi. Köyde doktorda yoktu. Şehre götürelim de denilmedi. Kardeşimin saçları iyice dökülünce büyüklere bir telaş aldı ve şehre doktora götürdüler. Tetkikler yapılıp tanı konulana kadar geçen sürede kardeşimin hiç saçı kalmadı ve kardeşim o zaman 20 yaşında delikanlı olmuştu. Tıbbi bir tanı da konulamadı. Psikiyatrise gönderildi. Orada da birçok test ve tetkiklerden sonra kardeşimin saçının neden döküldüğü ortaya çıktı.

Neden mi?

İlgisizlik ve onu çocuk yerine koyup üzüntüsünü paylaşılmaması.
Babamız öldüğünde onunda da üzüleceği hesaba katılmamış, onunla ilgilenilmemiş, o üzüntüsü ve duygularıyla baş başa bırakılmıştı. Üzüntüsünü paylaşamayan, içinde yaşayan kardeşimin üzüntüsü ve yalnızlığının stresi saçını vurmuş. Aile büyüklerinin ve bizim duyarsızlığımızdan dolayı saçlarını kaybetti. Şimdi ne yapılırsa yapılsın saçları hiç çıkmıyor.
Yaşanan olaylarda o çocuk denilip geçilmeyecekmiş. Bunu yıllar sonra kardeşim saçını kaybedip çare bulamayınca anladık’.

Bu tür yaşanmış olaylar çocukların duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu örnek vakıa üzerinden giderek böyle bir durumda ne yapılmalıydı? Sorusunu bakın Bediüzzaman Hazretleri Sekizinci Meselinin Bir Hulalası bahsinde nasıl cevap veriyor:

-‘Nev-i Beşerin dörtten birini teşkil eden çocuklar, ahret imanıyla insanca yaşayabilir ve insaniyetin istidatlarına taşıyabilirler. Yoksa elim endişeler içinde kendini uyutturmak ve unutturmak için çocukça oyuncaklarıyla haylaz bir hayatla yaşayacak. Çünkü her vakit etrafında onun gibi çocukların ölmesiyle, onun nazik dimağında ve ileride uzun arzuları taşıyan zayıf kalbine ve mukavemetsiz ruhunda öyle bir tesir yapar ki hayatı ve aklı, o biçareyi alet-i azap ve işkence edeceği zamanda, ahret imanının dersiyle, görmemek için oyuncaklar altında onlardan saklandığı o endişeler yerinde bir sevinç ve genişlik hissederek , der: ‘ Bu kardeşim veya arkadaşım öldü. Cennetin bir kuşu oldu. Bizden daha iyi keyfeder, gezer. Ve validem öldü, fakat rahmet-i ilahiye ye gitti. Yine beni cennette kucağına alıp sevecek. Ve ben de o şefkatli anneciğime göreceğim’ diye insaniyete layık bir tarzda yaşayabilir’.

Çocukların yaşamını, duygularını, ruhunu sadece aile içinde yaşadığı olaylar değil ailenin dışında, sosyal hayatta yaşadığı olaylarda etkilemektedir. Çocuklar korunmaya gözetilmeye muhtaçtırlar. Ailesi olarak ortak paylaşımlarda bulunarak, kendilerinin de değerli olduklarını hissettirecek yaklaşım içinde olunmalıdır. Çocuklara bağırarak, rencide ederek ve döverek eğitilmeyeceğine anlayıp, bunun yerine çocuklarla empati kurarak onların duygu ve düşüncelerine anlamaya, yaşamın içinde onlara da söz hakkı tanımaya ne dersiniz?

Çocuklarımızı Allahın birer emaneti olarak görmeliyiz. Çocukların yönlerini sadece dünyaya değil ahirete de çevirmeliyiz. Cenneti sevdirip, cehennemden uzaklaştıracak bir yaklaşım içinde olmalıyız. Çocuklarımıza Allahı, ahireti, cenneti, cehennemi anlatmalı, manevi duyguları hissettirmeli ve yaşatmalıyız. Ancak bu inanç ve duygular çocuklara ve insanlara huzur verir.

Allaha ve Ahirete inanan çocuk ve kişiler dünyada ne yaşarsa yaşasın öneminin olmadığını, geçici olduğunu, imtihanda olduğunu, sabır göstermesi gerektiğini düşünür, her ne yaşanırsa yaşansın yaşanan olayın tesirinde kalmaz. Sosyal, duygusal ve ruhsal gelişimi de olumsuz etkilenmez.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar