Ümit ŞİMŞEK

Ümit ŞİMŞEK

Bulut gibi dağlar

Dağları görür, onları hareketsiz sanırsın. Oysa onlar bulutların geçişi gibi geçip gitmektedirler. İşte bu Allah’ın sanatıdır ki herşeyi sapasağlam yaratmıştır. Hiç şüphesiz, O sizin işlediklerinizden de haberdardır.
Neml Sûresi, 27:88

Kıyamet günü tasvirleri arasında yer alan bu âyet, ilk bakışta, dağların başına o gün gelecek şeyleri anlatıyor gibidir. Nitekim “Dağlar yürütülür, bir serap olur”[1] veya “O gün dağları yürütürüz”[2] gibi âyetlerde de böyle tasvirler vardır. Bu açıdan bakıldığında, âyet şöyle bir mânâyı dile getirmiş olur:

“Bugün senin yerlerinde sabit gördüğün o dağlar, kıyamet günü geldiğinde bir de bakmışsın ki, bulutların geçişi gibi geçip gitmektedir.”

Ancak âyetin dikkat çektiği hakikatler bu kadarla kalmıyor. Özellikle bundan sonra gelen cümlede Allah’ın sanatından ve herşeyin o sanatla sapasağlam yaratılışından söz edilmiş olması, burada kıyamet gününden daha başka şeylere de işaret edildiğini gösteriyor. Çünkü kıyametin koptuğu gün yaşanacak olan şey, sapasağlam bir yaratılıştan ziyade, topyekûn bir yıkılıştır. Onun için, dağlarla ilgili tasvirde, dünyanın bugünkü haline dair işaretler de bulunmalıdır.
Gerçekten de, birçok âyet-i kerimede dağların yaratılışına “sağlam dağlar dikmek” şeklinde atıfta bulunulmuş ve bu suretle yeryüzünün bizi sarsmasına engel olunduğu bildirilmiştir.[3]

Dağlar ile bulutlar arasındaki benzerliğe gelince:

Âyet, benzetme yönünü “geçip gitmek” olarak belirtmiştir. Ayrıca, bu hadisenin, bize hareketsiz gibi görünen zahirî duruma aykırılık teşkil ettiği vurgulanmıştır. Bu durumda, bizim maddî duyularımızla algılayamadığımız bir hareketten söz edildiği anlaşılmaktadır.

Zaman ölçeğine vuracak olursak, bu benzetmeyi kavramakta fazla zorlanmayız:

Biz bulutların dakikalar veya saatler içinde kurulup şekilden şekle girdiğini ve başımızın üzerinden geçip gittiğini görüyoruz.

Dakika yerine binlerce yahut milyonlarca seneyi sayacak olsak, dağları da aynı vaziyette seyretmez miydik?

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında bugünkü halini alan bilimsel teoriler bize gösteriyor ki, üzerinde yaşadığımız yerkabuğu, birbirine komşu levhalar halinde yaratılmıştır ve bu levhalar, kızgın madenlerden meydana gelen bir tabaka üzerinde yüzmektedir.[4] Yılda birkaç santim seviyesinde cereyan eden bu yüzme hareketi sonucunda levhalar birbirine yaklaşır veya uzaklaşır, sürtünür, yahut kenarlarından birbirinin üzerine biner. İşte bu hareketler sırasında yerkabuğu şekilden şekle girer; üzerinde ovalar serilir, dağlar yaratılır, ırmaklar çağlar, göller açılır.

Yılda birkaç santimlik bir hareketi bu kısacık dünya günlerimiz içinde biz elbette ki göremeyiz. Ancak yeryüzünün herhangi bir köşesinde milyonlarca sene boyunca olup bitenleri hızlandırılmış bir film şeridi halinde seyredebilseydik, başımızın üzerinde cereyan eden faaliyetlerin benzerini orada görebilirdik. Yere sapasağlam birer kazık şeklinde çakılmış bulunan ve gözümüze hareketsiz görünen koca dağların, o zaman, üst üste kurulmuş bulutlar gibi birbiri üstüne binen yerkabuğu kıvrımlarından kurulduğunu ve onları taşıyan levhalarla birlikte gözümüzün önünden geçip gittiğini görürdük.

Daha da geniş bir ölçekte bakacak olursak, dağların başlangıcını da, sonunu da bir toz-duman bulutundan ibaret görürüz. Zira gözümüzün önünde bir heybet ve haşmet içinde yükselen o sabit dağların hammaddesi, bulutsulardan başka birşey değildir. Onlar, bir parçası oldukları gezegenle birlikte, “bulutsu” veya “nebula” adı verilen gaz ve toz bulutlarından yapılmışlardır. En sonunda ne hale gelecekleri ise, âyette “Rabbim onları ufalayıp savuracak”[5] şeklinde anlatılmaktadır. Onların yaratılışından önce geçen milyarlarca sene ve yok oluşlarını izleyecek olan sonsuzluk dikkate alındığında, başı ve sonu toz-dumandan ibaret olan o yalçın kayalar, azametli dağlar, muazzam silsileler birer bulut geçişi gibi gözler önünden geçip gitmez mi?

İşte, İlâhî sanatın muhteşemliğidir ki, uçsuz bucaksız uzayda savrulan bir toz bulutu üzerinde bize sapasağlam bir yuva kurmuş ve o yuvada, kendi belirlediği bir güne kadar bizim için güvenli bir hayat takdir etmiştir.

Bu gelip geçen bulutlar üzerinde İlâhî sanatın sergilediği sapasağlam eserleri seyrederken, âyetin son cümlesindeki uyarıyı da dikkatten uzak tutmayalım:

“O sizin işlediklerinizden de haberdardır.”Ve, dağları bulut gibi yoğuran bir kudret ve sanatın Sahibi huzurunda verilecek bir hesap için hazırlıklı olmaya bakalım.

[1] Nebe’ Sûresi, 78:20.
[2] Kehf Sûresi, 18:47.
[3] Ayrıntı için bk. Âyetler ve İbretler: 1, 12. Bölüm: “Şu Dağlar Olmasaydı.”
[4] Bk. Âyetler ve İbretler: 3, 13. Bölüm: “Komşu Kıt’alar.”
[5] Tâhâ Sûresi, 20:105.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.