Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Bir 28 şubat mağdurunun yaşadıkları-1

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

28 Şubat 1997 hileli darbesinin 24. yıldönümüne girdik.

Tarihi ve sosyolojik vakalar ibret alıp ders çıkartmak, gelecekte aynı benzer olumsuzlukları daha hafif atlatmak için bir tecrübe, bir kayıt olmalı.

Antalya İHL'de öğretmenlik yapıyordum.
Her şeyin iyi gittiğ 90'lı yıllardı.

Ülkenin yaşadığı göreceli hürriyet ve demokrasi ortamı okulumuza da yansıyordu.

İslami cemaat ve guruplar bütün gayretleriyle çalışıyordu.

Tüm İslami gazete ve dergiler kütüphanelerdeydi. Kitap okuma, sevgi ve seviyesi bir hayli yüksekti.

1954'te açılan okulumuz özellikle; hukuk ve siyasala çok öğrenci gönderiyordu.

Anadolu kısmı açılmış, öğrenci sayısı 4 bine yaklaşmıştı.

Okulun dağılma saatlerinde önündeki caddeden turist otobüsleri geçer, yüzlerce beyaz örtülü öğrenci yürüyen zambak öbekleri şeklinde geçerken yabancı turistler; meraklı ve mütecesis gözlerle izlerdi.

Ben ise turistlerin bu seyrine sevinir, bir öğrencilere bir turistlere bakarak sevinç ve coşku duyardım.

Bir yandan da nazar değeceğini vehmeder içim burkulurdu.

Güzel günler böyle geçip giderken ülkedeki siyaset çarkı da dönüyordu.

İktidarda Refah/Yol vardı. Siyasi dindarlar coşkuyla iktidar olmuş, 30 yıllık birikimlerini vatanın emrine vereceklerdi.

Derken Hasan Mezarcı vakası patlak verdi.
Bu olay İHL çevresinde şok etkisi yaptı.

Çoğu insan bu çıkıştan ürperdi ve pustu.

Ardından Müslüm Gündüz tv'lerde esip gürlemeye başladı.

Birşeyler ters gitmeye başlamıştı, bazıları bunları İslam adına sevinçle huruç olarak karşılıyordu.

Bizler ihtiyat ve temkinle karşılarken; kimse bu gidişin kötü bitip dini gelişmelerin tersine döneceğini beklemiyordu.

Maalesef mevcut hükümet fırtınaya tutulmuş sandal gibiydi.
Bir koya sığınmış kasırganın geçmesini bekliyordu.

Siyasi tarihimizde olduğu gibi; yetkili hiç kimse istifa etme veya direnme şeref ve haysiyetini gösteremiyordu.

Ünlü kadrolar ortalıkta gözükmüyor, sorumlular dirayet ve cesaretlerini gösteremiyordu.

Üstad Nursi'nin yüzde 60/70 tam mütedeyyin olma şartını küçümseyen siyasi dindarlar, sonunda hezimete uğradı ve millet de permeperişan vaziyete girdi.

Bu noktaya gelirken İHL ve çevresini oluşturan müslümanlar nasıl yaşıyor ve hangi savrulmalara girmişti?

ihl.jpg

İşte "beşer zulmeder kader adalet eder" hakikatınca bu iç ve acı gerçekleri yaşadığımız kadar irdeliyeceğiz.

28 Şubat fitne darbesine doğru giderken; müslümanların iç manzarları da ortaya dökülmeye başladı.

İhlas, samimiyet, keyfiyet yerine; sayı, güç ve görünüşe önem veren müslümanlar bunun ters tepkisini görmeye başlıyordu.

Çünkü "bizim olsun, bizden olsun çamurdan olsun" anlayışı hakim olmaya başlamıştı.

Okullarda 70/80 kişilik sınıflarda ders yapılıyor, ön elemeyle öğrenci alma fikrindekiler hain muamelesi görüyordu.

Okula giren öğrenciler istisnalar hariç, son sınıfa kadar takılmadan getiriliyor, okul ders geçme kurullarında tüm başarısız öğrenciler geçiriliyordu.

"Göç yolda düzelir, ilerde bunlar namazlı niyazlı olurlardı.

Zaten fen derslerinin ne önemi vardı ki; sadece üniversiteye girme aracıydı.

Bu işi de dersaneler zaten kotarıyordu."

Bir çelişki daha yaşanıyordu ki; liseye geçince dini dersler; tefsir, kelam vb, üniversite hesabına harcanıyor, değersizleştiriliyordu.

Böylece din ilimleri de, fen ilimleri de özerk amacından çıkartılıp araç ve alet konumuna indirliyordu.

İlmin izzeti ve özgün hedefleri gözden kayboluyordu.

İHL'ler bazen dünyevi makam ve siyasi gayeler için, işine gelince de uhrevi maksatlarıyla öne çıkartılıyordu.

Ehemmiyetli olan şu ki; bu işlerde tam bir faydacılık, kazanç, düstursuzluk ve tutarsızlık hakimdi.

Diğer yandan slogancılık, ucuz kahramanlık, ezberci ukalalık, partizanlık, ifrat tefrit almış başını gidiyordu.

Bir çok öğretmen, öğrenci, din görevlisi; "Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kafirlerdir" sloganıyla müslümanları suçlayıp cezalandırma ve hilafeti kurmayı amaçlıyordu.

"Zalimlere dost olanlar zalimdir" deyip, "dindar siyasete oy vermeyenler mason olduğundan cehennemi boylayacak" diyorlardı.

Bu tip yoğun ve baskın siyasi dindarlık; ünlü bir tıp profesörü tarafından dini radyo ve tvlerde haykırılıp, kasetleri cihat adıyla elden ele evlerde seyrediliyordu.

Hatta Bosna Hersek için yardım toplayan öğretmenler, milli görüşçü olmadığından Çiller için toplandığı bile sınıflarda söylenebiliyordu.

Oysa toplanan yardımlara makbuz kesilip; kamuya ilan edilen hesap numaralarına yine makbuzla yatırılmasını gördükleri halde.

İHL öğrencileri parti mitinglerinde hazır kıta görevi görüp, afişleme vb her türlü siyasi işlerde kullanılıyordu.

Yine tarikatçı sofiler diğerlerini küçümsüyor, ülkücüler de İHL'lerde particilikte diğerlerinden geri kalmıyordu.

Gerçekten tarih laboratuvarları bir kez daha çalışıyor, üstad Said Nursi'nin dediği gibi, soğuk taassup, muhakemesiz dugusallık yerden su gibi kaynıyordu.

Abdulhamid ve Özal tarihin en büyük devlet adamı ve mücahidleriydi.

1950'den beri müslümanlar; nurcular ve demokratlar yüzünden devamlı oyalanıp kandırılmıştı.

Hadislerde bildirilen; Deccal, Süfyan, Mehdi, Mesih kavramları ya kaynağından okunmuyor veya rastgele adamlara yamanıyordu.

Vakit namazlarında okul camilerinde çok az öğrenci cemaatla namaz kılıyordu.

Kız erkek arkadaşlığı had safhada; öğretmenlere saygısızlık artıyor, İHL'ler bir evliliğe hazırlık ve uygulama alanı gibi iş görülüyordu.

Açıktan sigara içen öğrenciler ve dövülen hocalar çoğalıyordu.

Genel olarak tüm İHL okullarında benzer bir manzara yaşanıyordu.

İşte tüm bu olumsuzluklar had safhaya ulaşırken; 28 Şubat provakasyonları da mısır gibi patlatılıyordu.

Allah hiçbir topluma zulmetmez, toplumlar kendi yaptıklarının karşılığını görür hakikatı bir kez daha gerçekleşiyordu.

Samimi ve muhlis öğretmenler illallah edip yaka silkiyordu.

*Bu yazı 28 Şubat zulmünün ardından yayınlanmıştı.

Devam edece

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum