Bilimde özgürleşme ve Bediüzzaman

Bilimde özgürleşme ve Bediüzzaman

Bediüzzaman Said Nursi mevcut çözüm önerilerinden tamamen farklı bir çözüm yolu sunmaktadır.

Bilimi ateizme alet etmeye çabalayan gizli niyetleri ve metotları ifşa eden çabalar sadece İSLAM ülkelerinde değil materyalist hayatın hâkim olduğu BATI’da da sürdürülmektedir [1]. Gittikçe artan sayıda ilim adamı, geçmişin mekanik teorilerinin artık savunulamadığını fark etmektedir. Kâinattaki güzellik, ihtişam, düzen, ahenk, simetri ve maksatlar karşısında, sebeplere ve tesadüfe dayanarak varlıkları açıklama teşebbüsleri, gittikçe müdafaa edilemez hâle düşmektedir.

Bu konuda yeni fikirleri ve çözümleri sunmak üzere yüzü aşkın bilim adamı Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’nde bir araya geldi (8-9 Kasım 2018). 2. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi’nden söz ediyorum.

Yaptığım sunumda bilginin sekülerleşmesi/dünyevileşmesive sonuçlarını ele aldım. Bilimin ateizm ve materyalizmin egemenliğinden kurtarılması konusunda çözümlere dikkat çektim.

Bilimin İslamileşmesi konusunu kavramsal boyutta inceleyen iki düşünür dikkatimizi çekmektedir: Muhammed Al-Attas ve Mustafa Faruqi. Her iki araştırmacı da bilginin tarafsız ve objektif kalmadığına dair çalışmalar yaptılar. Al-Attas’ın çalışmaları yüzlerce kişiye ilham kaynağı oldu. Malezya’da Uluslararası İslam Üniversitesi bu çalışmalara merkezlik yaptı.

ZEHİRLİ YEMEĞİ TATLIYLA İKRAM ETMEK!

Bu konularda çalışmalar yapan diğer bir bilim adamı ise Necati Aydın’dır. Aydın, “Bilginin İslamileşmesi” hareketinde metodik olarak hata yapıldığına dikkat çeker. Konuyu şöyle dile getirmektedir: Öncelikle bilimsel gerçekler seküler anlatımla dile getiriliyor. Sonunda yaratılışı Allah’a veren ifadeler kullanılıyor. Bu ifade tarzını, zehirli ve tuzlu suya şeker katmaya benzetebiliriz. Şeker tuza da zehre de bir etki yapmamaktadır. Sonuçta şekerle karışık zehirli suyu içmeye devam ediyorsunuz. Seküler bilgi zehirli yemek gibi. Zehirli yemeği tatlı ile beraber ikram etmekle zehir etkisini yine gösterecektir[2].

Aydın’a göre söz konusu araştırmacılar sorunun teşhisini net bir şekilde yapmışlardır. Ne var ki bu metodun uygulanması ile seküler bilginin mahiyetinde bir değişme olmamaktadır. Seküler bilginin içine ayet ve hadis yerleştirmekle bilginin İslamileşmesi söz konusu olmamaktadır. Böyle bir müfredatla yetişen öğrenciler seküler bilgi ile yetişenlerden pek farklı olmayacaktır.

Seküler bilgiyi gözü kör eden zararlı ışığa benzetebiliriz. Bilim adamları çalışmalarıyla ilahi ayetleri gün yüzüne çıkarıyorlar. Ancak, seküler bilimle beslenenler gözü kör olunca (basiret gözü bağlanınca) “açık ayetler” bile okunmaz oluyor. Ya da pislik karışmış suyla temizlik yapmak gibi temizlik geçerli olmuyor. Önce necaseti çıkarıp atacak bir metoda ihtiyaç bulunmaktadır.

BİLGİYİ, “TABİAT-SEBEPLER-TESADÜF” TANRILARINDAN KURTARMAK!

Bediüzzaman Said Nursi mevcut çözüm önerilerinden tamamen farklı bir çözüm yolu sunmaktadır. Bilgiyi zehirleyen unsurları çıkarıp alacak/atacak bir metodoloji geliştirmiştir. Bediüzzaman, öncelikle “bilgiyi” ateizmin teslisi kabul edilen “Tabiat-Sebepler-Tesadüf” tanrılarının hâkimiyetinden kurtarır.

Bu yeni yolun özelliği, bilgiye bütün boyutları ile baktıracak, yani hakikati olduğu gibi gösterecek bir çözüm sunmasıdır. Bilginin yedi basamaklı zihinsel süreçlerden sonra “inanç” halini alması ve “hakiki manaya” dönüşmesi için geçirmesi gereken istihaleleri ve kat etmesi gereken basamakları (Bediüzzaman’ın çözümünü) başka bir kongrede ele almıştım[3].

Bu kongrede ise, Bediüzzaman’ın ele aldığı şekliyle bilginin altı temel boyutunu takdim ettim. Nasip olursa gelecek bir yazıda bu altı boyutun (malumat-bilgi, ilim, hikmet, hakikat, fıtrat, ahlak) ne olduğunu ele almak isterim.

Sadece bilginin epistemolojisi ile ilgili olan “hakikat” boyutuna bir nebze bakalım: Bu boyutta şu tip sorulara cevap aranır: “Bu şeyi gerçekten biliyor muyuz?” “Eğer biliyorsak, bildiğimiz bu şey nedir?” ve “onu nasıl bilebiliyoruz?” Kısacası bu bilgi boyutu “Bu şeyin hakikati nedir?” sorusuna verilecek cevaptır. Bediüzzaman bilginin hakikat boyutunu özellikle, varlıkların esma-i ilahiye ile bağlantısının gösterilmesi alanında büyük açılım yapmıştır.

VARLIĞIN BİR YÜZÜ HAKK’A, DİĞER YÜZÜ HALKA BAKAR

Bediüzzaman'a göre varlığın iki yüzü vardır. Bir yüzü Hakk'a, diğer yüzü halka, yani varlıklara bakmaktadır. Ona göre varlıklara bakan yüz, Hakk'a bakan yüze "tenteneli perde" ya da "şeffaf cam" gibidir. Nimete bakıldığında Mün'im ismi, sanata dikkat edildiğinde Sani ismi, sebeplere bakıldığında ise Müsebbib-i Hakiki görülür. Bu sebeple Bediüzzaman şunu söylemiştir: “Hakikat ilmini, hakiki hikmeti istersen, Cenab-ı Hakk'ın marifetini kazan. Çünkü, bütün hakaik-i mevcudat, ism-i Hakk'ın şuaatı ve esmasının tezahüratı ve sıfatının tecelliyatıdır.”

Konumuzu bitirirken hemen şunu söyleyelim ki, halihazır eğitimin sorunu genelde malumat-bilgi boyutunda kalması hakikat- hikmet/marifet, fıtrat ve ahlak boyutlarını verememesi ile ilgilidir. Ülkemizde eğitim sorunu aslında “bilgi” sorunudur. Bu yüzden “bilgi” ve “sınavlar” odak halini almıştır.

MEDRESETÜZZEHRA PROJESİ

Bediüzzaman, “Mana-yı” Harfi” adı verilen bu metodun uygulanacağı eğitim kurumlarının açılması için her dönemde (Sultan Abdülhamid/Sultan Reşad, M. Kemal Atatürk…) teşebbüslerde bulundu. Başvuruları kabul olmasına rağmen her seferinde bir engel çıktı. Medresetüzzehra adını verdiği bu projesini talebelerine vasiyet olarak bıraktı [4]. Bu vasiyetinin yerine getirilmesi konusunda Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin de bir teşebbüsü oldu [5].

Bediüzzaman geliştirdiği ve eserlerinde gösterdiği eğitim-öğretme metoduna “tahkik, tefekkür ve müspet hareket (sorgulama ve araştırma, düşünmeyi öğrenme ve ispat)yolu adını verir. Bediüzzaman’ın ömür boyu çaba içinde olduğu eğitim projesinin/rüyasının gerçekleşme yolu şu şekilde olacaktır: Tahkik-Tefekkür-İspat ders işleme ve ilim öğrenmenin, kısacası eğitimin her kademesinde esas olacak. Manayı Harfi adını verdiği “bakış açısının” hayata geçirilmesi ile de bilgiye hakikat, hikmet, fıtrat ve ahlak boyutları eklenecek; öğrenci böylece “hakiki manaya” (gerçek bilgi, bilimsel bilgi) ulaşacaktır.

Kopya ve ithal bilgi ve eğitimden kurtuluşun ve en etkili/doğru “Yerli ve Milli Çözüm Yolu’nun” bu olduğunu düşünüyorum. Risale-i Nur eserlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı eli ile yayımlanması bu safhada atılan önemli bir adım olmuştur. Yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 2023 yeni Eğitim Vizyonu Belgesi’nde dile getirdiği gibi akıl-kalp birlikteliği ve iki kanatlı eğitim vurgusu önemlidir [6]. Bu iki kanatlı eğitim formülü ve anahtarı Yusuf Kaplan’ın da belirttiği gibi Bediüzzaman’dadır [7].

Kaynakça
[1]http://www.sheldrake.org/files/pdfs/explore-Materialism.2013.pdf
[2]http://www.nursisociety.org/uploads/6/3/2/8/63280843/said_nursi_and_secularization_by_dr.aydin.pdf, https://www.crcpress.com/Said-Nursi-and-Science-in-Islam-Character-Building-through-Nursis-Mana-i/Aydin/p/book/9780367028954 ].
[3] [https://www.yenisafak.com/hayat/bediuzzamanin-egitim-modeli-medresetuzzehra-2477494]
[4] 11. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu, Müsbet Hareket, 2-15 Ekim 2017, İstanbul
[5] https://www.sabah.com.tr/gundem/2016/06/02/said-nursinin-en-buyuk-hayali-gercek-oluyor
[6]2023vizyonu.meb.gov.tr/doc/2023_EGITIM_VIZYONU.pdf
[7] https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/anahtar-bediuzzamandadir-698

Kaynak: Osman Çakmak-Diriliş Postası

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.