Bilgen'e hatırlatma: Bediüzzaman Said Nursi şiddete de karşıydı

Bilgen'e hatırlatma: Bediüzzaman Said Nursi şiddete de karşıydı

Said Nursi "tek adam"lığa karşıydı hatırlatmasında bulunan HDP sözcüsü Ayhan Bilgen'e bir hatırlatma da bizden

Haber Yorum: İbrahim Mert

RİSALEHABER-ÖZEL

HDP Parti sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen "Muhafazkarlar Abdulhamid'i Necip Fazıl'dan okudukları kadar Bediüzzaman'dan da okusalardı meşrutiyet neden değerli, tek adam neden tehlikeli olduğunu daha iyi anlarlardı" dedi.

HDP’li Bilgen, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, başkanlık sistemi tartışmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bilgen'in açıklamaları şöyle:

ayhanbilgen.jpgBEDİÜZZAMAN'I DA OKUSALARDI

"Meşruiyeti ihanet olarak gören padişaha itaati Allaha itaat kabul eden zihniyet başkanlık tartışmalarıyla 120 yıl sonra yeniden hortladı.

Muhafazakarlar Abdulhamidi n.fazıl kadar bediuzzaman'dan da okusaydi meşrutiyet neden değerli tek adam neden tehlikeli daha iyi anlarlardı.

Tarihde başkanlığa örnek bulup yargının gücüne hukukun üstünlüğüne dair örneklerin üstünü örtmek, hayal dünyasını nostaljiyle suslemektir."

AYHAN BİLGEN'E MÜSBET HAREKET HATIRLATMASI

Ayhan Bilgen, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinden "tek adam"lığın tehlikeli olduğuna dair hatırlatmada bulundu. Hendekle beraber artan silahlı şiddeti savunan HDP'li Bilgen'e bir hatırlatma da bizden. Said Nursi'nin hayatının en önemli prensiplerinden biri de müsbet hareket ilkesi. Yani şiddetsizlik. Düşmanların saldırısı hariç en küçük bir şiddete fırsat vermemek. 

Said Nursi istibdata, tek adamlığa, baskıya ne kadar karşıysa bundan daha da fazla şiddete karşıydı. Müsbet hareket adıyla formüle ettiği duruşunu Kur'an-ı Kerim'de bir çok yerde geçen bir ayete dayandıran Said Nursi, masumlara zarar gelmemesi için talebelerinin şiddete meyletmelerini dahi men etmişti.

SAİD NURSİ: BÜTÜN KUVVETİMLE ASAYİŞİ MUHAFAZAYA ÇALIŞTIM

Vefatından önce Risale-i Nur'da "son ders" adıyla yer alan derste müsbet hareket üzerinde ısrarla duran Said Nursi, bu dersinde şu ifadeleri kullanmıştı: "Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, âsâyişi muhafaza etmek içindir.  وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى (En’âm Sûresi, 6:164; İsrâ Sûresi, 17:15; Fâtır Sûresi, 35:18; Zümer Sûresi; 39:7.) düsturu ile ki “Bir câni yüzünden onun kardeşi, hanedanı, çoluk—çocuğu mesul olamaz” işte bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle âsâyişi muhafazaya çalışmışım. Bu kuvvet dahile karşı değil, ancak hâricî tecavüze karşı istimal edilebilir. Mezkûr âyetin düsturuyla vazifemiz, dahildeki âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Onun içindir ki, âlem-i İslâmda âsâyişi ihlâl edici dahilî muharebat ancak binde bir olmuştur. O da aradaki bir içtihad farkından ileri gelmiştir. Ve cihad-ı mâneviyenin en büyük şartı da vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır ki, “Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenâb-ı Hakka âittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz.” 

SAİD NURSİ: BİR EVDE BİR MASUM ON CANİ OLSA DAHİ...

Yine başka bir eserinde şu dikkat çekici örneği verir:

"Biz Nur mekteb-i irfanı şakirtlerinin Kur’ân-ı Hakîmden aldığımız hakikat dersi şudur ki: Evde, yahut bir gemide, bir mâsum, on câni bulunsa, adalet-i Kur’âniye, o mâsumun hakkına zarar vermemek için, o haneyi, o gemiyi yakmayı men ettiği halde, on mâsumu bir tek câni yüzünden mahv için, o hâne, o gemi yakılır mı? Yakılırsa en büyük zulüm, en büyük hıyanet ve gadir olmaz mı? Bu sebeple, âsâyişi ihlâl yolunda yüzde on câni yüzünden doksan mâsumun hayatını tehlikeye ve zarara sokmayı adalet-i İlâhiye ve hakikat-i Kur’âniye şiddetle men ettiği için, biz bütün kuvvetimizle bu ders-i Kur’âniyeye ittibâen âsâyişi muhafazaya kendimizi dinen mecbur biliriz."

ŞİDDETE BAŞVURMADIKTAN SONRA HER ŞEY KONUŞULMALI

HDP'nin başkanlık sistemine karşı çıkması, kabul etmemesi, eleştirmesi anlaşılır bir durum. Siyasette bu tür tartışmalar her zaman yaşanır. Parlamenter sistem devam eder veya başkanlık sistemine geçilir... Neticede ikisinde de sandık var, seçim var, vatandaşın iradesini beyan edeceği mekanizmalar vardır. Siyaset içinde tartışılır. Aynı şey "öz yönetim" tartışmaları için de geçerli. Şiddete başvurmadıktan sonra her konu konuşulmalı.

Ancak hendek kazarak, silaha sarılarak "hak aramak" dün olduğu gibi bugün de milyonlarca masumun huzurunu bozmaktadır. Barış süreci ile bir nebze huzur bulan doğu ve güneydoğu, hendek şiddetinden sonra tekrar cehennemi yaşamaya başladı. Yüzbinlerce insan evini terk etmek zorunda kaldı. Terör örgütünün tekrar şiddete başvurarak silaha sarılmasının, seçim sandığından çıkarak meclise gelen siviller tarafından desteklenmesi anlaşılacak bir durum değildir. 

AYHAN BİLGEN'DEN BEKLENEN

Said Nursi, tek parti döneminde neredeyse 30 yıl hapislerde, sürgünlerde, baskı altında yaşadı. Yeri geldi hiç kimseyle görüştürülmedi. Aile ve memleket hasretiyle ahirete göçtü. Ancak bir an bile maddi kuvvete müracaat etmedi. Aradan geçen bunca yıl ve ortadoğuda gelinen süreç onun ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdi. 

Muhafazakar kesimin yakından tanıdığı Ayhan Bilgen'in başkanlık sistemine karşı çıkması ne kadar hakkı ise, şiddete, hendek siyasetine de o denli karşı çıkması beklenirdi. Masumların zarar görmemesi, ölümlerin durması için şiddete bir an önce son verilmeli. Hak ve hürriyetler kanuni, hukuki, siyasi yollardan elde edilmeli. 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
13 Yorum