Emir Fatih KARAŞAHAN

Emir Fatih KARAŞAHAN

Beğen(me)diğim İnsanlar

Bir insanı beğenmenin iki çeşidi vardır. Ya dış görünüşünü beğenirsiniz ya da hareketlerini ve karakterini. Dış görünüşünü beğenmediğiniz halde hareketlerini beğenebilirsiniz. Tersini de. Bir adamın bir hareketini beğenseniz hatta hayran olsanız, başka bir hareketini beğenmeyebilirsiniz. İnsan hatalarla dolu olduğundan bir insanın her hareketini beğenmezsiniz.  O halde bir insanı beğenmek istemediğiniz sürece beğenmeyeceksiniz…

Benim de beğen(me)diğim insanlar var… Görünüşü, konuşması, hareketleri, karakteri vs…

Peki beğen(me)diğimi ilan etme hakkım var mı?

Şunu diyebilirsiniz sen kim oluyorsun da birilerini beğen(me)me hakkını kendinde buluyorsun?

Doğru ve aynı zamanda yanlış… Herkesin herkes hakkında fikir yürütmeye, ya da onları beğenip beğenmemeye hakkı var. Yanlış, bunu ilan etme gereği duyduğumuzda başlıyor. Bunu birinin yüzüne ya da arkasından ilan etmenin farkı yok. Bediüzzaman “Herkes, kalbinde ve hanesinde istediğini yapabilir ve padişahları zemmeder, beğenmez” der. Şu durumda bizler de insanlar hakkındaki düşüncelerimizi kendi hane filtremizden geçirmekle mesulüz.

Said Nursi’nin “Şu asırda enâniyet o derece dizgini eline almış ki, çok insanlar birer küçük Firavun ve birer küçük Nemrud hükmüne geçmişler” şeklindeki ifadesine ‘beğenme’ açısından bakalım. Acaba kendi küçük dünyamızın küçücük firavunları mıyız? Ki bu insanlar dilediklerini diledikleri gibi yapan, haşa kendilerini tanrı gören insanlardı. Onları yargılayacak bir merci yoktu. Fikirlerine kimse itiraz edemezdi. Eleştirilemez insanlardı.

Evet, hiçbirimiz kendimize firavunluk yakıştıramayız. Nemrut hiç değiliz. Sorsanız melek olma ihtimalimiz bile olabilir. Ta ki eleştirilene kadar…

Günümüzde özgürlüklerin yanılsaması var. Şeffaflık, bazen dostluk, bazen kardeşlik adı altında istediğimize istediğimizi söyleme hakkı tanırız kendimize. Toplumda istişare adı altında yapılan kulislerde gerçeklerden çok tahminlerimizi sunarız. ‘Bence’ diye başlayan cümleler, fütursuzca ‘katletme’ eğilimi taşır. Veya toplumun küçük bir numunesi sosyal medyada birilerini eleştirme hakkımızı elektronik ekranlarda özgür bırakırız. Bazen bir beğen butonuyla ödüllendiririz. Bazen bir tweetle harcarız istediğimizi.

Çünkü meseleyi biliyoruzdur(!), burası özgür bir ülkedir(!), düşünce özgürlüğü vardır(!), haklıyızdır(!), üstünüzdür(!), mazlumuzdur(!), masumuzdur(!), o da bize şunu yapmıştır(!), benceyizdir(!), aslında yüzüne de söylüyoruzdur(!).

Ve başkalarının özgürlüklerinin bittiği yer, eleştirilmeye başladığımız yerdir.

Konuşan kişi cahildir(!), suçludur(!), tecrübesizdir(!), yeni yetmedir(!), ne biliyordur(!), o kim oluyor kidir(!), ajandır(!), aslında niyeti şudur(!), ben bu … yıllarımı verdimdir(!), bunu söylemeye hakkı yoktur(!), nankördür(!)…

Uzar gider…

Kalp okuruz her gün… Bir müneccim edasıyla her şeyden haberimiz vardır. En üstünü biz olduğumuz için haklıyızdır. Haklı olduğumuz için gerçekleri(!) söylemek zorundayızdır. Ve karşımızdaki böcekler, böcek olduklarını kabullenerek susmaları gerekmektedir.

Benim de beğen(me)diğim insanlar var… Beğenmediklerimin başında beğenilerini beğenmek zorunda olduğumu düşünenler geliyor. Düşüncelerini kendi düşüncem gibi sahiplenip, onların mutlak doğru olduğunu kabullenmemi isteyenler… Beğendiklerim ise benim mutlak doğru olduğum düşüncesini taşıyanlar(!)

http://twitter.com/emirfatih

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum