M. Maruf ÖZÜLKÜ

M. Maruf ÖZÜLKÜ

Başka numaranız yok mu?

Cumhuriyeti kuran kadro “Batılılaşma” ilkesini parola yapmıştı.
28 Şubatçılar ve şimdiki Kemalistler ise, AB kriterlerine karşı “Doğululaşma” politikalarında ısrar ediyorlardı.
Sürecin hızlı paşalarından ve aynı zamanda MGK sekreterliği koltuğunda oturan zat, “AB’ye karşı İran-Rusya bloğunda yer alalım” diyordu.
Adamlar biranda Asyacı kesilmişlerdi.
Dün diktanın devamı için “Batı” diyorlardı.
Bugün de diktanın devamı için, AB kriterlerini bertaraf etmek için, “Doğucu” oluyorlardı.
Sonra sıkılmadan “takiyye” suçlamasında bulunacaklardı dindar insanlar için…
***
YÖK’ün katsayısı çalışmasını ve Danıştay’ın müdahalesini izliyoruz ibretle.
“Meslek lisesi-memleket meselesi” diye slogan üreten aslanlar koçlar bu arada dut yemiş vaziyette.
28 Şubat döneminde “YÖK bilir; benim işim değil” diyen cübbeliler, neden oyunbozanlık eder şimdi?..
***
Yargının bağımsız olmadığını sürekli dillendirenler, Erzincan olayından sonra ne buyururlar?..
Şemdinli Savcısı’nın  akibeti unutulmamışken, yaşanan bu örnek, hangi vicdanın eseridir?
***
Kişi ne ise karşısındakini de öyle zannedermiş.
Mütedeyyin insanları Cumhuriyet-demokrasi karşıtı ilan edenler, onları, hukuku iç eden, kadrocu, yandaşlarına çıkar sağlayan insanlar olarak kategorize edenler aslında kendilerini tarif edegeldiler hep.
Bizimkiler de boş yere yıllarca onlara karşı haktan hukuktan dem vurdular.
***
Ellerine fırsat geçince ne kadar azılı kadrolaşmacı olduklarını 28 Şubat döneminde gördük. Mütedeyyin kadroları nasıl acımasızca, liyakati ehliyeti görmemecesine tasfiye ettiklerini müşahede ettik.
Türkiye, ne kadar yandaşını hangi maharetlerle bakanlığına doldurduğunu övünerek anlatan sosyal demokrat Adalet Bakanının ses kayıtlarını dinledi bir zamanlar.
Öğretim kadrolarını bir çırpıda tasfiye eden, rektör atamalarında keyfilik yapan reisleri gördü.
İkna odalarını, fişlemeleri, andıçları, telekulakları ibretle izledik.
Bu ülke, sırf eşi örtülü diye ya da namaz kılıyor diye ordudan ihraç edilen ve itiraz hakkı dahi olmayan subayların dramını yaşadı-yaşamaktadır.
Bir metre bezden dolayı öğrenim hakkı elinden alınan, çalışma hayatı dar edilen mağdurların acısını çekiyor.
Sonra, inançlı insanların kestiği kurbanın derisine el koymak isteyen ve bu şekilde havadan yolunu bulmak isteyen başkaları mıydı?
Daha gerilere gidersek, Kur'an öğrenen sabilere, kitap okumak için bir araya gelen büyüklere azılı suçlu muamelesi yapılmadı mı bu memlekette?
Örnekleri saymaya mecalimiz yetmez.
Bütün bunları kim yok sayabilir?
Ama bütün bunlar olmamış gibi işi pişkinliğe vurmak yok mu?...
İşte insanı çileden çıkaran bu kurnazlıklarıdır.
 
***
 
Lütfen beyler!..
Milletin hafızasıyla, aklıyla ve zekasıyla alay etmeyin.
Bu filmi defalarca izledik.
Bu teranelerinizi kimse yemiyor artık.
Saplantılarınızı, panorayalarınızı, çelişkilerinizi, hırsınızı, güç kaybetme kaygılarınızı başka başka anlatmayın.
Herşey ayan-beyan görülüyor.
 
Propagandanızı yaptığınız halde…
“Halkın iktidarı”na karşı, “devlet iktidarı”na yapıştığınız halde…
Makamları peşkeş ettiğiniz halde…
Bu kıyametleri kopardığınız halde…
Darbeleri yaptığınız halde…
Bu halk size itimat etmedi…
Etmiyor.
 
Siz hala, aynı sözleri söylemeyi, aynı oyunları oynamayı, aynı güç dayatmalarını sürdürmekten bıkmadınız mı?..
Millete yazık ettiğiniz yeter.
Size de yazık değil mi?...  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum