Barla ve Maranka

Her şey                                          

Uzak  yada yakın                                         

Birbirine bağlanmış                                          

Gizlice ölümsüz bir el tarafından                                           

Tek bir çiçeği bile koparamazsın                                            

Bir yıldızı yerinden oynatmadan

Francis Thompson

 

Gündelikçi bir işçiydi gece; bu gün vardı, yarın yoktu.

O gün, gece, kervan kervan hüznün ambarlarına doldu.

Harmanlanan yalnızlık, artan hüznün tahrikiyle cenderelerden taştı.

Barla ruhuna asılan bulut kümelerini karlar gibi küremek istedi.

Oysa bulutlar camii şerefeleri gibi büyüyordu içinde.

Barla boğuluyordu.

 

Balkona çıktı; balkon hayata açılan kapı demekti.

Belki yüzü gökkuşağı gibi renklenecek ve cilt cilt kitaplara dönüşecekti.

Belki aradığı bir şeyi bulacaktı; kim bilir.

 

İnsanlar sokaklardan evlerine sığınmış; uyuyorlar.

Gecede sessiz bir ahenk var.

Bu durumla sanki ilk kez karşılaşıyor.

Sanki gece ilk defa bu kadar sessiz, bu kadar başka, bu kadar aydınlık, bu kadar gökkuşağı gibi renkli.

 

Sustu, sustu; susarken içinde bir ses birikti.

Ses bir süre sonra yüzünde kendini ele verdi.

Yüzünün kıvrımları çözülerek gökkuşağı rengini aldı.

Kalbinin dinmeyen feryatlarının son sesleri de yüzünün kıvrımları arasında kaybolup gitti.

Yüzü cilt cilt kitaba döndü.

Yüzünde gülüşler, gülüşlerinde bahçe, bahçede çiçekler belirdi.

Barla balkona, balkon bahçeye döndü.

Bahçede rengarenk çiçekler: Karanfil, begonya, kaktüs, kadife, maranka...

Her biri birer derviş gibi kendi dillerinde selam verip saf tuttular.

Az sonra semaya başladılar.

Yapraklarını göklere, dallarını yerlere verdiler.

Döndüler, döndüler...

 

Dünya döndü, gökler döndü, gece döndü, Barla döndü.

Barla başını göklere çevirdi.

Gökte bir yıldız parladı: Süreyya.

 

Süreyya sağa baktı, sola baktı.

Süreyya göğe baktı, yere baktı.

Yoktu; kalbine ses verecek bir ses ve suret yoktu.

Süreyya düştü, Süreyya yıkıldı, Süreyya kaydı.

Gökte bir yıldız kaydı.

Süreyya yeryüzüne düştü.

Süreyya balkona düştü.

Çiçekler gördü, alı al, moru mor.

Maranka çiçeğini fark etti neden sonra.

 

Maranka bir yanı gökte kalmış; onu aramakta.

Maranka bir yanı yerde kalmış; sararmakta.

 

“İşte aradığım çiçek bu!” dedi Süreyya.

Saf tuttu Maranka’nın başucunda.

Dönmeye başladı.

Döndü, döndü, döndü.

Dönerken elleri Maranka’nın elleriyle buluştu gökte.

 

Eller... Eller... Eller...

Eller evlerini buldu, eller el olduğunu unuttu.

Maranka ile Süreyya kendilerini gökte buldular.

Maranka ile Süreyya birbirlerini gökte buldular.

Maranka ile Süreyya gökte evlendiler.

Maranka ile Süreyya birbirlerine el olduklarını unuttular.

Maranka ile Süreyya birbirlerine ev oldular.

Maranka ile Süreyya evlendiler.

..

Barla nerede olduğunu hatırladı.

Barla kimi aradığını hatırladı.

Maranka çiçeği gibi ellerini açtı göklere.

Gökler el verdi Barla’ya.

Bir elinde Süreyya, bir elinde Maranka...

Barla göklere erdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum