Allahu Ekber’i tekzip eden bahtsız

Doğrusu Christopher Hitchens’i hiç tanımazdım.  Ölüm haberiyle birlikte varlığından haberdar oldum.  Ölümünü de ‘mururu’l kiram’ tabir edildiği tarzda geçiştirebilirdim. Lakin bunu yapamadım. Zira, adam ateist hem de en kavisinden yani mütecaviz bir adam. Bu bileşke tehlikeli bir bileşkedir.  İmana hayat hakkı tanımak istemeyen bir terkip.  Aksine bazı ateistler sakin olurlar ve bunu kendi tercihleri olarak görürler. Varlıklarını bile bilmezsiniz. Bunlar en azından toplum açısından zararsız ateistlerdir. Bu mesele onlarla rableri arasındadır.

Lakin bir de azgın tipler vardır ve Allah’a meydan okuma cüreti içindedirler. Ayan Hirsi Ali ve benzerleri gibi.  Bunu yaparak bir taraftan zat-i zülcelale meydan okudukları gibi diğer taraftan da inananların inançlarını hafife alırlar. Hatta söndürmeye gayret ederler.  Christopher Hitchens bu cinsten bir adam. Lakin bu cinsten olmasına rağmen Türkiye’de ne kadar hayranı varmış!  Hangi gazeteye el atsam bir dostuyla karşılaşıyorum.  Sanırsınız ki entelektüel olmak onu tanımaktan geçiyor! Ölümünde hayranlarını keşfedebildim. Aslı Aydıntaşbaş, Murat Belge gibiler ondan çok bahsettiler. Ölümüne derkenar düştüler.

Bu yönüyle adam dikkatimi çekti ve Batı basınına baktım. Adam gaflarıyla, döneklikleriyle ve aykırı tipiyle epey ünlenmiş.  2010 yılında gırtlak kanseri teşhisi konulmuş.  Hem hastalıkları hem de hayat tarzı biraz Oriana Fallaci’yi andırıyor. Fallaci de aykırı bir tipti. Ve onları ateizm dışında bir araya getiren Batı taassubudur. Fallaci Müslümanların fareler gibi çoğaldığına ve Batı'yı istila ettiğine inanıyordu. Onun ötesinde İslam aleyhinde kutsal olmayan ittifaklara dahi girmekten çekinmedi. Hiç sevmediği papalıkla (16’ıncı Benediktus)  İslam noktasında dayanışma içine girdi. Belki de Fallaci ile Christopher Hitchens’in ortak yönlerinden birisi Aslı Aydındaşbaş’ı kendilerine hayran bırakabilmeleridir!  Aydıntaşbaş her ikisi için de mufassal taziye yazıları yazdı. Bu mühim bir ayrıntı olsa gerek. Belki de aynı taassuptan veya hastalıktan dolayı hiç Hıristiyanlıkla alakası olmadığı halde Christopher Hitchens’in de Bush’un kendi ifadesiyle Haçlı saldırısını destekleyebilmiş olmasıdır.  Christopher Hitchens, sekülerizmin yılmaz sözcülerinden birisiydi. Bu hususta kaleme aldığı en ses getiren eserlerden birisi Allahu Ekber şiarını tekzip etmiş olan eseridir: Allah Büyük Değildir. İngilizce orjinaliyle God is Not Great.  Annesinin onun hakkında sekiz yaşında söylediği kehanet sonra tahakkuk etmiştir.  Zamanla parlak bir öğrenci olur ve sonrasında New Statesman kadrosu içine girer.

*

Yazarlık ve gazetecilik hayatında kendisini Portekiz ve Polonya devrimlerini izlerken bulur. Arjantin’de karşı darbeyi izlemek de kaderinin cilveleri arasındadır. Annesi Atina’da aşkıyla birlikte canına kıyar.  Bilahare, Romanya, Nikaragua, Malezya gibi ülkeleri turlar. Savaş sonrası 2006 yılında Irak’ı, 2007’de Uganda’yı ve 2008 yılında Venezüela’yı gezip görür. Fallaci gibi New York,  Christopher Hitchens’i de kendisine çekmiştir. İngiliz sisteminin karmaşıklığından ve çelişkilerinden yılan ve bunalan yazar ABD’ye kapağı atmış (yerleşmiş) ve The Nation, Columns for Slate.com ve Vanity Fair gibi mevkutelerde çalışmaya başlamıştır.  Tutku ile ABD’ye bağlanmış ve nitekim 2007 yılında Amerikan vatandaşlığına geçmiştir.  Kardeşi Peter’le farklı uçlardadır ve bundan dolayı Peter ‘kardeş olmasaydık birbirimizi asla tanıyamazdık’ demiştir.

*

Din ve özellikle de İslamiyet karşıtlığı hayatının nirengi noktasıdır. Hayatını yönlendiren temel amildir. Bu nedenle de  solcu olmasına rağmen bazen siyaseten en sağa yattığı olur. Aykırı kişiliği burada da öne çıkar. Kardeşlerin birbirinden ayrıldıkları konulardan birisi Irak işgali meselesidir. Peter Irak savaşının İngiltere’ni çıkarlarına aykırı olduğu görüşündedir. Christopher ise savaşı, ülkeyi işkence hanesi haline çeviren Saddam’dan kurtarmak için son çare olarak görür. 

Bush politikalarını desteklemesi nedeniyle ustası Gore Vidal ile araları çatallaşır ve bozulur. Gore Vidal, Bush’u ABD’nin moronu ve geri zekalası ve aptalı olarak nitelendirmektedir. Yayılmacı emellerine de karşı çıkmaktadır.  Bundan dolayı Christopher Hitchens ile Gore Vidal’in arası bozulur ve yolları ayrılır. Hitchens esasen Vidal’ın muakkibi ve veliahdı olarak görülmektedir.  Dolayısıyla Eflatun-Aristo örneğinde olduğu gibi üstadıyla da ters düşmüştür. 11 Eylül’den sonra Bush tarzında İslami kesimleri faşizan olarak nitelendirir.  Selman Rüşdi ile ilgili fetvalara da karşı çıkar.  2007 yılında God is Not Great’in yayınlanmasından sonra dini, şiddet sarmalı, akılsızlık, hoşgörüsüzlük, ırkçılığın, kabileciliğin ve taassubun sırdaşı ve müttefiki olarak damgalar. İnkarcılığa çağırmış ve özgür araştırmalara da karşı çıkmıştır.  ‘Allah Büyük Değildir’ kitabı yarım milyon nüsha satmıştır.  Christopher Hitchens, Richard Dawkins ile birlikte anılıyordu. Amerikalı dindarlar da her ikisinin adını bir terkip haline getirmişler ve Ditchkins koymuşlardır. Bu terkip çukur veya kubur kardeşliği anlamına geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.